Kehf Suresi'nden bazı sırlar - 3

ADNAN OKTAR’IN TV KAYSERİ VE SAMSUN AKS TV’DEKİ CANLI RÖPORTAJI

(13 EKİM 2010)

ADNAN OKTAR: Evet, inşaAllah. Kehf Suresi’nde Zu'lkarneyn (a.s.) kıssasını okuyayım. İnşaAllah. 84. ayet. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Gerçekten, Biz ona yeryüzünde sapasağlam bir iktidar verdik” bu ifade dünya hakimiyetini anlatan diğer ayetleri anlamamız için Kuran’ı Kuran’la tefsirde delildir. Mesela diyor ki Allah, “Biz ona yeryüzünde sapasağlam bir iktidar verdik” diğer ayetlere de bakıyoruz Allah yeryüzünde bir iktidar vereceğinden bahsediyor. Müslümanlar’a yeryüzünde bir iktidar vereceğinden bahsediyor. Kuran ayeti, çok fazla ayet var. O zaman bu ayetten, dünya hakimiyetini anlatan bu ayetten, diğer ayetleride çözmüş oluyoruz. Yani zaten açık anlamı da fakat bu pekiştirmiş oluyor. Dünya hakimiyetinin açık olduğu anlaşılıyor, “ve ona her şeyden bir yol (sebep) verdik.” Demek ki Müslümanlar her türlü genel kültür ve bilgiye sahip olması gerekiyor. Dünya siyasetini bilecek, politikayı bilecek, bilimi bilecek, sanatı bilecek, estetiği bilecek, her şeyi bilecek. Bak “ona her şeyden bir yol (sebep) verdik.” “İmkan verdik.” diyor. Dar oldu mu ufku, cahil oldu mu yenilme kaçınılmaz oluyor Osmanlı’da öyle oldu mesela. Cahil bir kitle oluştu hem cahiliyet hem iman zafiyeti hem de Darwinizm’e karşı tavır koyamamaları, koskoca Osmanlı’yı yıktı. Allah’ın dilemesiyle.

85. ayette. “O da, bir yol tuttu.” diyor Cenab-ı Allah. Bunların tabii anlamını sonra daha genişleteceğiz inşaAllah, Allah nasip ederse. 86. ayette. “Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı” Kuran şifreli olarak Ahir zamanda olacak birçok olayı bize bildirir. Birçok geçmişte olan olayı da bildirir. “Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı” İslam güneşi nerede battı? İstanbul’da battı. Değil mi? İslamiyet son artık burada yani Müslümanların birliği ve beraberliği oldu ve sonra bitti. Halifelik kaldırıldı. Zaten halifeler görevini yapmıyorlardı yani son dönem, o anlamda İslam Birliği’ni halifeler derken Abdulmecid Efendi zamanı, Vahdettin zamanında, onların yapabileceği bir şey kalmamıştı zaten, genel olarak çünkü ümmette bir çöküntü vardı Allah’ın takdiri o, yani ona geldi olay. Sonunda güneş İstanbul’da battı. Burada İstanbul’a bir işaret var. “Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı”’daki bir anlam bu. Ikinci, ayetin devamında “ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta buldu,” Güneş genellikle Mehdi (a.s.) için kullanılan bir ifadedir yani hadislerde de vardır, İslam güneşi olarak belirtilir. “ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta buldu,” yani 86. da Mehdiyet’e bir saldırı olacağına dair bir işaret gibi görünüyor Kuran’da. Bak “ve onu kara çamurlu” yani güzel olmayan, iyi olmayan bir yerde battığını, gizlendiğini gördü. Yani güneşin orada yok olduğunu gördü, anlamına geliyor. “yanında bir kavim gördü. Dedik ki: "Ey Zu'l-Karneyn,” Zu'l-Karneyn, dünyanın hem doğusuna hem batısına hakim olma anlamına gelir. Yani Zu'l-Karneyn iki cehdledir yani doğu ve batı, doğuya ve batıya hakim anlamına geliyor Zu’l-Karneyn. “(istiyorsan onları) ya azaba uğratırsın veya içlerinde güzelliği (geçerli ilke) edinirsin." “Dedi ki: "Kim zulmederse biz onu azaplandıracağız,” yani suç işlerse adam tabii ki suçunun cezasını alır ama zulüm ederse, zulmederse cezası vardır. Mesela adam birini yaralıyorsa tabii hapsedilir, bir şey yapılır yani cezası verilir “sonra Rabbine döndürülür,” asıl ahirete gider  “O da onu görülmemiş bir azapla azaplandırır.” Yani eğer zulmettiyse Müslümanlara, Allah da ona acı verir. Mesela cinayet işlediyse değil mi, sonsuza kadar Cehennem’de kalır eğer tövbe etmezse.

Fakat 88. ayette diyor ki Cenab-ı Allah; “Kim iman eder ve salih amellerde bulunursa,” bir kere iman edecek ve samimi eylemlerde bulunursa, yani her hareketi samimi olacak konuşması, üslubu, ibadetleri, tavrı, hayatı her şeyi samimi olacak “onun için güzel bir karşılık vardır.” Bak çok net buradaki ifade, hem dünya hem ahiret için net ifade, güzel bir karşılık vardır. “Ona buyruğumuzdan kolay olanını söyleyeceğiz." Bakın dinde temel olan bir konu yani Mehdiyet’in temel konularından birine Kuran dikkat çekmiş oluyor. Bak “Ona buyruğumuzdan kolay olanını söyleyeceğiz." Yani dinde tahfif esastır. Dini zorlaştırmak münafıkların silahıdır. Münafıklar dini içinden çıkılmayacak hale getirirler. Böylece kendi içinde boğmaya çalışırlar dini. Yani dini koruyoruz gibi göstererek, değil mi? Mesela bir insan, ne bileyim bir kediyi seviyorum diye hayvanın ağzını, burnunu kapatıp boğabilir isterse. Sevme görüntüsünde, değil mi? Veyahut bir kuşu çok seviyorum diye hayvanı öldürebilir, sevme görüntüsü adı altında. Münafıklar da dini, sevme görüntüsü vererek dini kendi içinde boğarlar. Yani boğmak isterler, çok fazla yeni hükümler çıkararak, Kuran’ın hükümlerini yorumlarla genişleterek, münafıklar yoruma çok yatkındırlar. Mesela herhangi bir ayet. Mesela “Kim zulmederse Biz onu azaplandıracağız,” diyor Cenab-ı Allah burada ayette. O zaman der ki adam, “Zulüm nedir?” “Sen mesela” diyor “bugün doğru konuşmadın, yalan söyledin. Ben seni azaplandıracağım.” diyor. “Ne yapacaksın?” “Döveceğim seni.” diyor. “Allah diyor.” diyor.

“Kim zulmederse Biz onu azaplandıracağız,” buradaki ayette.” diyor. “Yalan söylemek zulüm olduğuna göre, ben de şimdi seni azaplandıracağım.” diyor. Adam mesela ağır şekilde yaralıyor. Mesela bu bir münafık yorumudur. Yani münafıklar bu mantığı geliştirirler. Kardeşlerimiz sormuşlar, nasıl yapıyorlar bunu diye. Bu tarzda yaparlar. Yani hiç ummadığın şekilde Kuran’dan kendine göre bir mana çıkartır ve Kuran’ı böyle genişleterek hayatı boğacak hale getirir. Adam da Kuran’dan konuştuğunu söylediği için insanlar da, Allah’a inanan safi kalpli insanlar da onlara karşı bir şey diyemiyorlar ve onun çizgisine doğru giderler. Yani yobazların yaptığı da budur yani yobazlar, münafıklara hizmet ederler. Mesela sonunda da yıkar İslam’ı yani yaşanamayacak hale getirir ve yıkar. Bak “Ona buyruğumuzdan kolay olanını söyleyeceğiz." Cenab-ı Allah ne diyor, şeytandan Allah’a sığınırım; “Hz. İbrahim’in dini gibi kolaydır.” İslam dini “Allah sizin için zorluk dilemez, kolaylık diler.” Onun için Mehdi (a.s.)’nin işinde ağırlıklı olarak tahfif var yani dini en kolay şekilde insanlara göstermek. Hadislerde bunu görüyoruz. O yüzden adamlar –münafıklar ve yobazlar- karşı çıkacaklar ve diyecekler ki; “Bu adam bizim dinimizi öldürdü.” Yani dini kolaylaştırmasından dolayı dini öldürdüğünü, söylüyorlar Mehdi (a.s.)’nin. “Ya bunları nerden çıkarttın?” diyor adam, değil mi? “Bu dinin bir hükmü, bak ben sana açıkça söyleyeyim ayette var.” diyor. Buna çok örnek verebilirim mesela. “Ona buyruğumuzdan kolay olanını söyleyeceğiz." Demek ki Mehdiyet’in bir yönü bu.

89. ayette. “Sonra (yine) bir yol tuttu.” Mesela 89 bir dönem. 1989’a bakıyor aynı zamanda. Bir kilit dönem olduğu anlaşılıyor.

“Sonunda güneşin doğduğu yere kadar ulaştı”bu da şifre olduğu belli. Çünkü güneşin doğması batması, zaten doğar batar güneş. Güneşin battığı yer diye bir şey zaten yoktur. Doğduğu yer diye de zaten bir şey yoktur. Yani burada Kuran’ın alanen bir şifre verdiği, bir şeyler anlattığı, kapalı bir sır anlattığı çok sarih belli. “Sonunda güneşin doğduğu yere kadar ulaştı ve onu (güneşi), kendileri için bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmakta iken buldu.” 90’da İslam’da bir gelişme başladı. Yani 1990’larda ciddi bir gelişme başladı. Bir anlamda ona bakıyor olarak görüyorum Allah-u alem. “onu (güneşi), kendileri için bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmakta iken buldu.” Şimdi iki anlamı var ama bir anlamı da Ahir zamanda insanlar, bu yıllarda bu çok yoğunlaştı, mesela plajların yoğunlaşması bu yüzyıla has bir özelliktir. Daha önce böyle bir şey yoktu biliyorsunuz. Bütün dünyada plaj salgını yayıldı. Bak ne diyor; “onu (güneşi), kendileri için bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmakta iken buldu.” Yani belirli bir yüzyıla da bakmış oluyor, yani güneşle çok muhatap olan insanların yoğunlaştığı bir devir inşaAllah.

“İşte böyle, onun yanında "özü kapsayan bilgi olduğunu" (veya yanında olup-biten her şeyi) Biz (ilmimizle) büsbütün kuşatmıştık.”Mehdi (a.s)’de özü kapsayan bilgi var yani, bak özü kapsayan bilgi de öyledir, detaya girmeme vardır. Çünkü öz ayrıdır, genişletme ayrıdır. Mehdi (a.s.) demek ki, her şeyin özünü hedefleyecek, özüne dönecek yani kelimenin özünü seçecek, konuların özünü seçecek, özün ve hikmetin üzerinde duran bir tavrı olacak inşaAllah. Çünkü Zu’lkarneyn doğrudan Mehdiyet’e baktığı için, hadislere göre doğrudan Mehdiyet’e bakan bir konu. Başka türlü zaten yorumlamamız mevzubahis olmaz inşaAllah. Yani ağırlıklı o yönde tabii birçok anlmda bakarız ama ağırlıklı o yönde.

“Dediler ki: "Ey Zu'l-Karneyn, gerçekten Ye'cuc ve Me'cuc,”bak Zu’l-Karneyn iki cihetli, Ye'cuc ve Me'cuc iki cihetli, bak iki tane; bir Ye’cuc var bir Me’cuc var, Zu’l-Karneyn iki yönlü. Ye’cuc ve Me’cuc yani anarşist ve teröristler “yeryüzünde” bütün dünyada “bozgunculuk çıkarıyorlar,” şu an dünyada teröristler, devlet terörü ve şahsi terörler değil mi, dünyayı inletiyorlar. Deccaliyetin ana özelliği. Ye’cuc ve Me’cuc, deccalin insan olarak kullandığı elemanlarının adıdır. Yani insanlara saldırdığı, kan döktüğü, can yaktığı elemanlardır. Yani decal bunların lideridir, Ye’cuc ve Me’cuc elemanlarıdır. Yani kan dökücü elemanlar. “Ey Zu'l-Karneyn, gerçekten Ye'cuc ve Me'cuc, yeryüzünde” dünya çapında “bozgunculuk” terör çıkarıyorlar, anarşi çıkarıyorlar “çıkarıyorlar, bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi?"” “Sana para verelim, vergi verelim biz, kurtulalım onlardan. Terörden bizi kurtar, anarşiden bizi kurtar.” diyorlar. “Dedi ki: "Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı (güç, nimet ve imkan), daha hayırlıdır.” Parayı kabul etmiyor yani, “Benim maddi yönle işim yok.” diyor. Mehdi (a.s.)’de Allah rızası için gayret edecektir. "Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı (güç, nimet ve imkan), “ diğer ayetlerde bunu görüyoruz. Allah diyor ki Nur Suresi’nin 55. ayetinde ve diğer ayetlerde dünya hakimiyetinde, sağlam bir iktidar, dini yerleşik kılmak, dini sağlamlaştırmak, hep bu ifadeler geçiyor.

Ayetin ayetle tefsirinden anlıyoruz ki, "Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla” aynı ayetler başka ayetlerde de geçiyor, dünya hakimiyeti ayetlerinde de geçiyor. “sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı” yine aynı şekilde  “(güç, nimet ve imkan), daha hayırlıdır.” Bak bir hayırlısı var bir de daha hayırlısı var. Demek ki Müslüman hep daha iyisini, daha hayırlısını, Allah’ın rızasına en uygun olanını arayacak. Bak “Daha hayırlıdır.” diyor. “Madem öyle, bana (insani) güçle yardım edin de,” Mehdi (a.s.)’nin de neye ihtiyacı vardır? Müslümanların onu genel olarak desteklemesine ihtiyacı vardır. Değil mi? Bunu Allah sağlayacaktır. “Madem öyle, bana (insani) güçle yardım edin de,” sizinle onlar arasında sapasağlam bir engel kılayım." “Ben anarşi ve terörü durdururum” diyor Zu’l-Karneyn “ama benim paraya değil, insana ihtiyacım var. Beni destekleyen, emrimi tutan, sözümü dinleyen çok fazla insana ihtiyacım var.” bu anlam çıkıyor. Yani eğer onları yönetebilirsem paraya ihtiyacım yok sadece itaatli, saygılı insana ihtiyacım var, anlamı çıkıyor.

“"Bana demir kütleleri getirin",” Mehdi (a.s.) ne yapacak? Bütün tankları, topları, metalleri eritecek. Değil mi? Büyük miktarda demir erimesi mevzubahis olacak. Çünkü savaş duracağı için her ülkenin tank, top işte kariyer bilmem ne falan silahları metal olarak yani demir olarak, yani milyonlarca tondur. Çok fazla demir var. Bunları eriteceğini anlıyoruz. Ona işaret var inşaAllah. Bak “"Bana demir kütleleri getirin", iki dağın arası eşit düzeye gelince, "Körükleyin" dedi.” Yani dağlar gibi olacağı anlaşlıyor toplanacak silahların.“ "Körükleyin" dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar” yani eritilecek ve kullanılacak, bunu anlıyoruz “(bu işi yaptı, sonra:) dedi ki: "Bana getirin, üzerine eritilmiş bakır dökeyim."” “Bakır” diyor ama kıtran diye geçiyor. Yani “Katran getirin dökeyim.” diyor. Bu da demirin okside olmasını engelleyen madde ama tabii bu, tek o anlama gelmiyor yani burada demir ve katranın kullanıldığı bir silah türü veyahut böyle belki bir ihtimal cinlere karşı, böyle veyahut bazı varlıklara, o tarz olaylara karşı bir savunmada kullanılacak bir şeylerden de bahsediyor olabilir. Yani geniş çapta demir ve üstüne katran dökülmesiyle elde edilen bir şey. Bunu daha sonra daha genişletiriz, bu konuyu inşaAllah.

“Böylelikle, ne onu aşabildiler ne onu delmeye güç yetirebildiler.”Yani çok sağlam bir set yapılması küfre karşı, anarşi ve teröre karşı çok esaslı bir set yapılmasıın önemine Kuran dikkat çekmiş oluyor. Çünkü zayıf engellerde netice alınamıyor. Mesela PKK’ya karşı mücadele veriliyor ama engel olunamıyor. Neden? Bakın; hem onu aşamıyorlar hem de delmeye güçleri yetmiyor şu an. Yani güçlü bir hat meydana getirilemiyor. Bir anlamı da mesela yapılacak karakolların veyahut müstahkem mevkilerin, demirden olması. Mesela Omagine Hattı vardı ünlü, Fransızlar’ın Omagine Hattı, çok fazla demir ve çelik kullanılmıştır savunma hattı. Demirden yapılacak savunma hatlarının önemine de Kuran dikkat çekmiş oluyor. O yönüyle de dikkat çekici. Ama bu tabii ilk bakılan yönü yani, daha ikinci üçüncü aşamaları olarak incelenebilir, inceleriz istersek ama bugün değil, daha ileride inşaAllah. Evet.


2011-10-14 10:47:31

Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top