Sayın Adnan Oktar'ın 26 Ağustos 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 26 Ağustos 2016

 

(PKK, Şırnak Emniyet Müdürlüğü’nün bulunduğu bina girişine yüz ton patlayıcı yüklü hafriyat kamyonuyla intihar saldırısında bulundu. 11 polis memurumuz şehit oldu, üçü sivil 75 polis yaralandı. Tunceli’de PKK, Jandarma Özel Harekat Tabur Komutanlığı’na üç ayrı noktadan saldırıda bulundu. Kısa süreli çatışmadan sonra teröristler ormanlık alana kaçtı. Hakkari’de de PKK bir şantiyeyi bastı, şantiyede çalışan iki işçiyi şehit etti, iki işçiyi yaraladı. Trabzon’da PKK ile çıkan çatışmada bir polis yaralandı. Ayrıca 15 Temmuz’dan sonra PKK’nın Güneydoğu’da yaptığı saldırılarda 85 güvenlik görevlisi, 19 vatandaş şehit oldu. Altı yüzü aşkın yaralımız var.)

Allah hepsine gani gani rahmet etsin. Biz burada gece görüyoruz onlara gece yok, şehit aleminde gece gündüz yok. Onlar da şaşırıyorlardır “Biz burada niye duruyoruz?” diye. Hani “Buraya bir yolunu bulsalar da gelseler” gibi bir özlem içindeler. Allah annelerine babalarına uzun ömür versin. Şahadetlerini makbul etsin, kabul etsin.

 

(Kolombiya hükümeti ile ayrılıkçı Farc örgütü arasındaki savaşta 52 yılda 260 bin kişi hayatını kaybetti. Ancak daha sonra hükümet örgütle anlaşma imzaladı. İngiltere’nin Türkiye Büyükelçisi Richard Moore, Twitter hesabında PKK’nın Sayın Kılıçdaroğlu’na yaptığı saldırıyı kınarken Kolombiya’da yapılan bu barış anlaşmasını hatırlattı ve şöyle dedi: “Yaslı ailelere başsağlığı, yaralılara acil şifalar dilerim. PKK ateşkese geri dönmelidir. Türkiye’de yaşanan üzücü olaylarla Kolombiya’dan gelen güzel haberleri karşılaştırmamak elde değil” dedi.)

Anlaşma ama adamların dediğini yapmışlardır, anlaşma da imzalanmıştır. Türkiye’de PKK diyor, “Bizim istediklerimiz açık” diyor “Ne diyorsunuz?” diye sorduğumuzda “Güneydoğu’yu bize vereceksiniz bir; Öcalan’ı bırakacaksınız iki; bütün PKK’lıları bırakacaksınız üç; biz burada bir devlet kuracağız” diyorlar. “Türkiye de oraya bütçenin yarısını verecek” diyorlar. “Yapmazsanız bu devam eder” diyor. O arada da hükümete diyorlar, “Tarikatlar falan büyük tehlike, tarikatların niye üstüne gitmiyorsunuz?” diyor. Bombalamalar devam ediyor. Bu kargaşa içinde adam arada derede kenarda koro halinde, “Cemaatler, tarikatlar tehlike, onların üstüne gidelim” diyor. Tehlike burnunun dibinde adamın gözüyle görüyor, onu yok hükmünde sayıp mazlum, gariban hiçbir şeye karışmamış, devlete millete sadakatiyle bilinen, bin küsur yıllık geleneği olan tarikatlara kafa takmış vaziyetteler. Adamlara bakıyoruz bayağı ilginç tipler.

 

Korumalar Mutlaka Uzun Menzilli Otomatik Silahlarla Donatılmalı

Yakışıklı korumalarla sadece koruma olmaz. Güzel, aslan hepsi hakikaten yakışıklı delikanlılar. Ama belinde tabanca var. Tabancayla koruma olmaz. Tabanca, yakından saldırılar oluyor Allah vermesin, yakın suikastlar falan oluyor, orada seri savunma sağlayabilecek silahlar. En fazla elli metre falandır, elli-altmış-yetmiş metre. Mutlaka uzun menzilli otomatik silah gerekir korumalarda. Hatta o polis araçlarının üstüne monte edilmiş ağır makineli tüfek de gerekir. Yani mesela iki bin mermi, üç bin mermi değil mi, şerit halinde olan ağır makineli tüfek. Çünkü Allah vermesin bir saldırı olduğunda üç bin mermi dakikalar içinde harcanır. Ama saldırıyı da tamamen durdurur. Yani çünkü o yoğun ateş altında adamlar suikast falan hiçbir şey yapamazlar. Nefes almadan mermi yağıyorsa başını kaldıramaz.

Allah Gerçek Mehdiyetin Bereketiyle Sahte Mehdiyetin Oyunlarını Yerle Bir Etti

Belayı yaratan Allah’tır. Gülenciler olsun, İngiliz derin devletinin elemanları olsun birçok yere sızmışlar. Tabii bunlar CIA’in de dolaylı yoldan kontrolünde olan insanlar. Ama Türkiye’nin metafizik olayların içinde olduğunu yeni yeni görmeye başladılar. 99’da saldırı yaptılar depremle cevap aldılar. Çok iyi hatırlarlar, ne demek istediğimi de çok iyi anlıyorlardır. Yani nerede şeytan çağırdıklarını, nerede ayin yaptıklarını ve nasıl karşılık aldıklarını çok iyi hatırlıyorlardır. Ve ondan sonra nasıl korktuklarını da çok iyi hatırlıyorlardır. Şimdi bir darbe denemesi yaptılar, çok güçlü bir darbe girişimiydi yani kusursuza yakın planlanmış, her yönden mükemmel ayarlanmış bir darbe girişimiydi. Yetmiş noktada tepelerine geçti. Yani her yerde mucize kendini gösterdi. Bu, Türkiye’nin Mehdiyet’in kontrolünde olmasıyla ilgili. Mehdiyet’in bereketiyle, nasıl kıyametin durmasına vesileyse Mehdi (as), darbenin de durmasına vesiledir. Darbenin dışında depremin İstanbul’a uğramamasına da vesiledir. Teknik haritada bu açık açık görülüyor, deprem Adalar’a kadar geliyor; bilimsel hiçbir açıklama yapılamadı buna. Deprem uzmanları açıklayamadı; “Bilinemeyen bir nedenden” diyor “Anlayamadığımız bir nedenden” diyor. Deprem yeraltına giriyor, kilometrelerce yeraltından gidiyor İstanbul’a dokunmadan sonra Avcılar’da yeniden ortaya çıkıyor ve devam ediyor. Bu metafizik bir olaydır. İngiliz derin devletinin, CIA’in, MI6’in hepsinin içinde olduğu bu kusursuz darbe girişimi baştan sona Allah tarafından kusurlu hale getirildi Mehdiyet vesilesiyle. Hızır (as) devrede miydi? Devrede olduğu söyleniyor. Öyle duyduk. Yine denesinler, yine aynı şey olur. Yine denesinler, yine aynı şey olur. Mehdi (as) zahir oluncaya kadar durduramazlar. Mehdiyet yalan diyorlardı, sahte Mehdiyet’in Türkiye’ye hakim olması an meselesiydi, an meselesi. Eğer gerçek Mehdiyet olmasa sahte Mehdiyet’in Türkiye’ye hakim olması an meselesiydi. Hani Mehdi (as) yoktu? Ucu ucuna dönüldü. Yani o kişiler için söylüyorum, ucu ucuna. Mehdiyet vesilesiyle kurtuldunuz yine. O karşı olduğun Mehdiyet vesilesiyle. Ve gerçek Mehdi’nin yolu kapısı sonuna kadar açılmış durumda şu an. Ve hızla tarih ilerliyor.

 

Moşiyah’ın lakaplarından biri de ‘Manahem’dir yani ‘yatıştırıcı’. Zebur’da geçer 37/11. Yani olayları yatıştırıyor, kavgayı yatıştırıyor, gerilimi yatıştırıyor.

 

Aklı Zayıf Olanlar İman Edenlerin İmtihanı İçin Özel Yaratılıyor, Belki De Ahirette Bir Kısmının Sadece Görüntü Varlık Olduğunu Anlayacağız

Basit insanlar, aklı zayıf insanlar ahir zamanı değerlendiremiyorlar. İmtihan dünyası. Beyni gelişmiş, aklı gelişmiş, derinliği güçlenmiş Allah tarafından onlara bu güç verilmiş insanlar, Allah’la bağlarını alabildiğine güçlendiriyorlar. Allah’a sevgilerini alabildiğine güçlendiriyorlar. Allah’tan korkularını alabildiğine artırıyorlar. Cennetteki makamları gittikçe gelişiyor. Aklı zayıf olanlar da özel yaratılıyor. Belki de ahirette onların olmadığını göreceğiz, bir kısmının. Yani bize imtihan olarak gösterilmiş hayalet insanlar olduklarını anlayacağız. Çünkü Allah diyor ki; “Onlar ölüdürler.” Ölüyse ölüdür zaten. Ölü nedir? Yok hükmündedir. Hayal ve görüntü olarak sonsuza kadar kalır ama ruhu yok. Var olan bir şey sonsuza kadar yok olmaz. Var olan hiçbir şey yok olmaz. Sadece insanın hatırlamak istemediklerini Allah hatırlatmıyor ahirette. O kişiye ve etrafındaki hiç kimseye geçmişinde olan, hoşuna gitmeyecek bir şey hatırlatılmıyor Allah tarafından.  Ama hiçbir şey sonsuza kadar kaybolmaz. Yani hiçbir şekilde kaybolmaz. Görüntü, resim, böcek, kuş, toz... Mesela pencerenin kenarında çok küçük bir toz parçası düşünün, ufak; sonsuza kadar kaybolmaz. O küçük toz parçasının içerisinde bir uzay olur, bir alem olur. Sen onu çok küçük diyorsun ama onun içinde yaşayan evrene bir git sen, o toz parçası bir başkası için bir gemidir, bir başkası için uçsuz bucaksız bir evrendir, bir başkası için galaksileri içinde barındıran bir yapıdır, bir başkasına göre hiç yoktur, bir başkasına göre atom kadar küçüktür. İzafidir bunlar, hepsi.

 

Tebliğde Güzel Ve Etkileyici İnsan Kullanmak Peygamberimiz (Sav)'İn Sünnetidir. Hz. Süleyman Da Tebliğde İhtişam Ve Zenginlik Kullanmıştır

Biz hepimiz halkız zaten ama tebliğci insanın güzel olması Peygamberimiz (sav)’in sünnetidir. Peygamberimiz (sav) mesela İstanbul’a tebliğ için Hazreti Dıhye’yi göndermişti. Resulullah (sav)’a benziyordu, yani yakışıklılığı kahredici bir yakışıklılıktı. Hazreti Dıhye İstanbul’a geldiğinde tebliğe, Bizans’ın kadınları böyle bellerine kadar sarkarak pencerelerden sokaklara döküldüler. Bütün Bizans böyle yıkıldı adeta. Huneyn’e geldiğinde, üstünde çok pahalı bir cübbe var, çok yakışıklı ama nefes kesici. Hanımlar çok beğeniyorlar yani görünümünü nefes kesici buluyorlar. Tebliğde de çok başarılı oluyordu. Osmanlı’da da bu gelenek devam etti. Hazreti Süleyman (as) da kendi sarayında görevli olan bütün delikanlıları hep çok yakışıklılardan seçiyor. Hizmetli olan hanımların da hepsi çok çok güzel oluyorlar ve çok şık giydiriyor. Sebe Melikesi Belkıs geldiğinde nefesi kesiliyor, onu çok övüyor zaten.  Yemek takımlarını, yemeğin mükemmelliğini, binanın ihtişamını, mobilyalardaki güzelliği, kakmaların güzelliğini, kaplamaların güzelliğini, hayvanları, kuşları, hizmetçilerin kıyafetlerini ve insanların güzelliğini öve öve bitiremiyor Sebe Melikesi. Hazreti Süleyman (as) çok şakacı bir peygamberdi. Sırf şaka yapmak için havuz yaptırıyor, aynısıyla havuz.  Yani derin bir havuz görünümünü net vermiş, dalgalanması falan her şeyi tam. Şu an o teknolojiyi yeni yeni yakalıyorlar. Sebe Melikesi’ne diyor ki ‘buyur havuza gir’ diyor. ‘Derin bir su sandı’ diyor ve ‘bacaklarını açtı’ diyor bak derin bir su sandı. Gelenekçi kaynaklarda daha önce de anlatmıştım. Mübarek diyor gözü şeriflerini eli şerifleriyle kapattı diyor. Sırtını döndü, ‘ey kadın bacaklarını ört dedi’ diyor. Atıyorsun yapma etme ayıp. Zekamızla alay eder gibi. Onu yapacak olan insan onu yapar mı? Havuzu onun için yaptırıyor zaten. Şaka yapmak için yaptırıyor. Ne zoru? Niçin öyle bir şey yapsın? Çeşit çeşit atışlar var. Bir tane iki tane değil. Birinde de gözünü kapadı, birinde de sırtını döndü diyor. Diğer bir rivayette uyardı kadını diyor ‘bacaklarını ört ey kadın’ dedi, diyor. Havuzu yaptıran o, havuza gir diyen de o, derin görünümünü vermiş. Kadın da diyor ki ‘derin bir su sandı’ diyor ayette ve ‘bacaklarını açtı’ diyor. Ne oyun oynuyorsun? İşte açmış bacaklarını. Allah’a ahlak öğretiyorlar. ‘Atların bacaklarını okşadı’ diyor ‘boyunlarını okşadı’ diyor Hazreti Süleyman (as) için. Adamların bir acayibine gidiyor. Bunlarda bir ahlak anlayışı var, Allah’a ahlak öğretmek peşindeler. Dinsizsen, dinsiz olduğunu söyle kardeşim ne uzatıyorsun yani. Allah’a ahlak öğretmeye kalkma.

 

Rusya, Türkiye Ve İran Birlikte Hareket Ederse Çok Güzel Gelişmeler Olur

Putin iyi delikanlıdır. Hataları yanlışları var ama dürüst iyi delikanlıdır. Tayyip Hocam da yaman delikanlıdır. İkisi bir araya gelsinler bayağı güzel şeyler yapabilirler. İran da dürüst bir ülkedir, temiz bir ülkedir. İnsanları da temizdir. İran’ı da çok güçlü kucaklasın Tayyip Hocam.  Yok işte Acem falan. “Evet Acemiz var mı diyeceğin” diyecek bu kadar basit. Yani söyleyen böyle desin. Acem olmak bir nimettir güzeldir. Biz Acemleri seviyoruz, İran’ı seviyoruz, Şiileri seviyoruz laf söyletmeyiz. Sen Acem hayranı mısın? Evet Acem hayranıyız. Nereden çıkarttın bu lafı sen? “Rum hayranı mısın?” diyor. Evet Rumları seviyoruz. Yahudileri seviyoruz, Musevileri seviyoruz, Rusları seviyoruz, Ermenileri seviyoruz yani sen sevmiyor olabilirsin biz seviyoruz. Lafa bak ya Acem taraftarı, Acem bilmem neyi... Acem, biz binlerce sene beraber yaşadık Acemlerle, nur gibi insanlar. Şiiler de son derece dindar tertemiz insanlar. Laf mı bu? Tayyip Hocam İran’ı kucaklasın, Rusya’yı da kucaklasın. Kucaklamayı daha güçlendirsin. Korkmasın, zaten korkmaz o da evelAllah doğru yolda gidiyor.

 

Bediüzzaman, Mehdi'nin Darwinizmi Ve Materyalizmi Fikren Yıkacağını, Bu Çalışmada Kendisine Küçük Bir Grubun Yardım Edeceğini Söylemiştir

Mehdi (as) tek başına değil tabii ki. Bir kere Mehdi’nin (as) görünmeyen yardımcıları var. Cebrail (as), Mikail (as) ve İsrafil (as). Cebrail (as) sürekli sağında, Mikail (as) sürekli solunda, İsrafil (as) de önde yürüyor. Ve üç bin melek hiç ayrılmaz yanından Hz. Mehdi (as)’nin. Küçük bir grubu olacağını söylüyor Bediüzzaman Said Nursi. Hadislerde de geçiyor. Darwinizm’e karşı mücadelede kitapların yazılmasında küçük bir grup olacağını söylüyor Bediüzzaman. Bu çok müthiş bir detay. Bak Darwinizm’e ve materyalizme karşı kitap yazılmasında bir kitap grubu olduğu mesela bu hayret verecek bir detaydır. Darwinizm’i materyalizmi yıkacak diyor Mehdi (as). Bak, bu çok çok harika değil mi? Doksan yıl önce söylüyor bunu. Doksan yıl önce. Bir de 1910’da söylüyor, 1910 yılında Darwinizm’i materyalizmi yıkacağını. Ama kitapları yaparken diyor; yabancı bilim adamlarının kitaplarından istifade edecek, oradaki bilgileri alacak ve bir ekibi olacak. Onlarla da birleşerek kitapları yapacak. Onunla o birinci vazifeyi tam yapmış olacak, Darwinizm’i materyalizmi yıkacak diyor. Bu çok acayip değil mi? Bak, zaten talebeleri az diyor ama o az olan talebelerin içinde yine ayrı bir küçük grup oluşturacak diyor. Onla Darwinizm’i materyalizmi yıkacak kitaplar hazırlayacak diyor. Böyle bir adam metafizik bir insan değil mi kardeşim? Nereden biliyorsun mübarek. Darwinizm ondan önce de yıkılabilir hatta hiç yıkılmayacak hale de gelebilirdi. Öyle bir şey de Allah istese geliştirebilirdi, yıkamayacak hale getirebilirdi veyahut ondan evvel yıkılabilirdi. O yıkacak sadece diyor. Ve vakit ve hal müsaade etmez diyor bak, detaya bak.

 

Şehadet Sevinç Vesilesidir. Şehitlik Onurdur. Şehitlerin Ardından Yas Tutulmaz. Yas Tutmak Müşrik Adetidir

Şehit her gün olur. Her gün de oluyor. Biz şehide yas tutmayız. Şehadet sevinç vesilesidir, iftihar vesilesidir, onurdur, asalet alametidir velayet alametidir, velilerin sonu şehittir. Hadis bu; velilerin sonu şehittir. Veli insanlar. Dolayısıyla yas tutmak müşrik putperest adetidir. Sen her gün yas tutmamızı istiyorsun, bu PKK’nın istediği bir şey zaten. Türk Milletini içine kapattırmak, yas tutturmak, hayatı felç etmek. Neşesiz, ağlayan, üzülen, bağıran, çağıran, feryat eden bir toplum meydana getirmek. Sonra çözümsüzlük sunduktan sonra İngiliz derin devleti devreye giriyor hadi bakalım diyorlar PKK ile anlaşmaya. Böyle bir şey olmaz.

 

Mehdi Devrinde Mezhepler Kalkacak. Tarikatlar Cemaatler Mehdi'ye Bağlanarak Tek  İslam Kalacaktır. Mehdi Dışında Kimse Bu Görevi Yapamaz

Tabii ki tarikatların sapkın anormal yönleri var ama zaten bütün Müslümanlar üzerinde yani yüzde seksen doksan bir bozukluk var şu an. Bu Mehdi (as) devrinde düzeltilecek. Bu, Türkiye hükümetinin yapacağı bir şey değil. Şiilik de kalkacak, Sünnilik de kalkacak İslam tek olacak, tarikatlar da kalkacak ama bu Mehdi’nin (as) yapacağı bir şeydir. Sen bunu yapmaya kalkarsan ancak fitne ve kargaşa olur. Ve yapamazsın da ayrıca. Boş yere Müslümanları karşına alırsın, küstürürsün, darıltırsın, muhalif hale getirirsin. Onların derdi işte Fethullah Gülen cemaatiyle hepsi birleşsin bütün tarikatlar cemaatler hükümete cephe alsınlar ve hükümeti yıksınlar bunu istiyorlar. Seçimle yahut oyla nasıl oluyorsa demokratik yoldan. Çünkü Süleymancılar milyonlarca taraftarı olan bir topluluk. Menzil cemaati en az on milyon taraftarı vardır en az. Mahmut Hoca cemaati de en az birkaç milyon taraftarı olan bir topluluk. Sen onu karşına al bunu karşına al. Nurcular da öyle milyonlarca taraftarları var. Onların hepsini karşına alırsan hükümet diye bir şey kalmaz. Adam sana oy vermez bir daha.

2016-09-07 16:35:08

Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top