Sayın Adnan Oktar'ın 5 Eylül 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 5 Eylül 2016

 

(Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu Azez-Cerablus hattını birleştirdi. Böylece IŞİD’in Türkiye ile sınır olan tüm teması kesilmiş oldu.)

PKK’yla temasımız ne vaziyette?

(Yaklaşık 900 kilometre.)

Tam temas PKK’yla. İyi (!) Ama IŞİD’le yok. Evet, iyi (!). Ben söyledim zaten “IŞİD biz söylersek çekilir” dedim. IŞİD orada bir çatışmaya girmedi. Çekilin deyince çekiliyorlar yani adamların öyle bir derdi yok. Ama PKK’ya çekil desen çekilmez. Şimdi asıl zafer PKK’nın 900 kilometre sınırımızdan çekilmesi. Asıl bu konunun üstünde dursunlar. IŞİD zaten git dersen gider. Zaten ordu girdiğinde kimse yoktu, dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Yani hiç kimse çatışmaya girmedi. Türkiye “çekil” deyince çekildi. Ama bak, PKK’ya çekil desen de çekilmiyor adam. 900 kilometre sınırımıza oturmuş vaziyetteler. Ve 300-400 kilometre kalınlığında da alan tamamen PKK’nın kontrolünde. Bazı yerlerde 500 kilometre. Asıl yapılması gereken bu yani IŞİD’e güç yeter. IŞİD sorun değil PKK mesele. Yani zafer o zaman olur.

 

Abdülhamid Döneminde, Kendisinin Bilgisi Dahilinde, Hüseyin El Cisr’in Yazdığı Evrimi Savunan Risale 20 Bin Adet Basılıyor Ve Dağıtılıyor

Abdülhamit döneminde, Abdülhamit’in bilgisi dahilinde yani onun teşvik, tasdik ve emriyle Hüseyin El-Cisri’nin yazdığı evrimi savunan 20 bin adet kitap basılıyor. Bütün Osmanlı’da en kilit yerlere dağıtılıyor paşalara, siyasetçilere. “Abdülhamit niye tahttan indi acaba?” diyor. Sen evrimi savunursan, Allah’ı inkar eden bir sistemi savunursan Allah karşılık verir.

 

Mevlana'nın Kitaplarını Övenler Bu Eserlerde Yer Alan Homoseksüelliği Ve Evrimi Öven, Peygamberimiz'e Haşa Saygıya Uygun Olmayan Üslubu Ve Kuran'a Muhalif Bölümleri De Övdüklerini Fark Etmeleri Gerekir. Bu Bölümler Sonradan Eklenmiş De Olabilir. Bunların Çıkarılması Şart

Ama 200 yıllık, 300 yıllık eserler. El yazması eserlerde de aynısı geçiyor. Bak bütün bu açıklamalar bütün kitaplarda yani Diyanet’in baskılarında da, devlete ait baskılarda da, 100 yıl önceki, 200 yıl, 300 yıl önceki el yazmalarında da tıpatıp aynı hepsi. En eski devirlere kadar hepsi aynı. Ama biz umuyoruz ki onu Mevlana yazmamıştır diye, ama bütün kitaplar aynı. Yani her baskısı aynı. Ve halk bunun dışında bir kitap okumuyor zaten. Mevlana diye okudukları kitaplar sadece bunlar. Ve bu kitaplarda da Allah alenen inkar ediliyor. Peygamber inkar ediliyor. Şarabın helal olduğu, haram diye bir şeyin olmadığı ifade ediliyor. “Kafir diye de bir şey yok” diyor. “Müslümanlık diye de bir şey yoktur” diyor. “Sadece bize uyun yeter” diyor. Onun için Avrupa’da ne kadar homoseksüel, cinsi sapık, dinsiz imansız, ateist, Allahsız Kitapsız varsa hepsi Rumi oluyorlar. Burada bir acayiplik var.

 

(Eğitim sisteminde PKK ile bağlantısı olanların görevlerine son verilmesini söylemiştiniz. Dün Başbakanımız bu konuda bir açıklama yaptı. Ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da 14 bin öğretmenin terör örgütleriyle ilişkisi olduğunu vurgulayarak, “İncelemelerimiz sürüyor, bu kişiler tedbiren açığa alınacak.” dedi.)

Bir an önce. Bir de komünist, Stalinist, PKK’lı öğrenciler var. Güzel Sanatlar Akademisi’nde, Fındıklı’da, şurada burada bunlar cirit atıyor. Paralelciler kuş gibi uçurulduğuna göre, kıyıdan köşeden alakası olanlar derdest edilip götürüldüğüne göre, PKK’lı olduğunu göğsünü gere gere söyleyen, PKK paçavralarını akademide asan, oradaki Müslüman öğrencilere göz açtırmayan ve gece gündüz komünist Stalinist propaganda yapan, PKK’ya para toplayan ve öğrencileri tehdit eden tipler. Bir tek Güzel Sanatlar’da değil, Fındıklı değil her yerde varlar. Ve bizim aslanımızı da biliyorsunuz vurdular okulda. O çakalların hepsi oralarda yaşıyor. Göğüslerini gere gere geziyorlar bir arada toplanıyorlar marşlar söylüyorlar sloganlar atıyorlar kimse bunlara karışmıyor. Paralelci olmak suç, ama PKK’lı olmak suç değilmiş gibi bir imaj oldu. Hepsini toplasınlar, hepsini.

 

Ahir Zaman Alametlerinden Olan Dabbe'nin Kuran Ve Hadislerdeki Tariflerden Bilgisayar Olduğu Anlaşılıyor

Bilgisayara bakıyoruz silisyum, demir, bakır, çinko. Topraktan mamul bir dabbeden bahsediyor. Dabbe hareketli olan cisme denir hareketli olan cisim. “Yüzü insan yüzü gibidir.” diyor. Bakıyoruz internette bir insan konuştuğunda insan, insan yüzü beliriyor. Değil mi?

 “Görünüşü” diyor “fil kulağı gibidir.” diyor. Bilgisayarı açtığımızda fil kulağı gibi. “Domuz gözü gibi gözü vardır.” diyor. Bakıyoruz hakikaten ortasında küçük bir göz var. Değil mi? Yani. Oradan çekim de yapılabilir, insanlar konuşabiliyor da. Fakat bu hayvanın ana özelliği insanlarla konuşması. Bilgisayarda sen ona bir şey söylüyorsun o da sana bir şey söylüyor, konuşuyorsun. Canlılık vasfı olarak Kuran’da sadece buna dikkat çekilmiş. Ayağı vardır demiyor yürür demiyor. “Tükellimihum” sadece konuşur. İnsanlara hitap eder yani karşılıklı konuşma diyalog sağlayan bir hayvandan bahsediyor. Hayvan derken bir hareketli varlık, debbabe debib debelenme kökeninden geliyor debbabe. Tank için de mesela dabbe deniyor. Debib. Yani hareketli herhangi bir cisim. Yahut gözle görülmeyen çok küçük kımıldayan cisimler. Hakikaten bilgisayara yakından baktığımızda çok küçük kımıldayan görüntülerden oluştuğunu görürüz. Televizyon da öyledir. Çok küçük parçacıkların hareket etmesiyle oluşan yapıdır. Dolayısıyla elmanın içinde çürüğün yayılmasına da dabbe deniyor. Debib. Yani gözle görülmeyen küçük hareketlenmeler. Tam bilgisayar ve televizyona tam uyuyor.

 

Ahir Zaman Alametleri, Mehdi, İsa Mesih Allah'ın Vaadidir. Allah Vaadinden Dönmez

 “O söz başlarına geldiği zaman” Yani Mehdi (as)’nin zuhuru, kıyamet alametleri oluştuğunda, İsa Mesih’in zuhuru oluştuğunda, o vakit geldiğinde, “onlara yerden mamul bir debib, bir cisim çıkarırız”, bir varlık,  hareketli bir varlık. “O da insanların bizim ayetlerimize kesin bir bilgiyle inanmadıklarını onlara söyler.” Bilgisayar anlatıyor işte konuşuyorsun değil mi? Biz diyoruz şu an insanlardan iman etmeyenler var diyoruz. Baktığımızda televizyonda bir insan yüzü beliriyor. Değil mi? Beliriyor mu? Beliriyor. İnsanlarla konuşuyor mu? Konuşuyor. “Tükellimihum” diyor. “Nas” insanlarla konuşur. “Tükellimihum nas”. İnsanlarla konuşur. Konuşma var mı? Var. Evet. “Ve iza vaka kavlu aleyhim ahrecna lehun dabbetil minel ard tükellimihum annel nas kanu biayetinil la’yukunu.” Minel ard; Toprak. Toprak, yer anlamına geliyor. Dabbe, hafif görünme, debelenme, hareketlenme. İçine sızma yahut işlemek, içkinin bedene yayılması için de kullanılıyor. Çürüğün yayılması için de kullanılır. “Bütün dünyayı gezer.” diyor dabbe. “Dünya’nın tamamında görülür.” diyor bütün dünyada. İnternet bütün dünyadan görülüyor mu? Görülüyor. “Kökleri vardır.” diyor “yer altında.” Kablolar var değil mi? İnternet kabloları var yer altında. “Toprağın altında binlerce kilometre kökleri vardır.” diyor, kuyruğu vardır, yayılır. Tam işte.

 

Mehdi Ve İsa Mesih, Dabbe'yi Yani Televizyon Ve İnterneti Kullanarak Tebliğ Yapacaklardır

“Üzerinde her renk görülür.” diyor. Baktığımızda ekrana- internete her renk var. “Her şeyi gören bir gözü olacak.” diyor. Bilgisayarda baktığımızda değil mi o göz bir yere tuttuğunda her yeri her şeyi görüyor. Her türlü sesi mükemmel algılayacağı söyleniyor. Alıyor konuşuyor. “Münafıkları da uyaracak.” diyor ayette münafıkları da. Dolayısıyla doğru. O söz yani Allah’ın verdiği söz, bu sözle karşılaştıklarında, bu söz oluştuğunda yani kıyamet alametleri Mehdi (as)’nin zuhuru, İsa Mesih’in nüzulü, ahir zamana ait alametler oluştuğunda, bu devir geldiğinde “onlara yerden mamul topraktan mamul bir dabbe bir cisim hareketli bir cisim çıkarırız. O da insanların nas’ın bizim ayetlerimize kesin bilgiyle inanmadıklarını onlara söyler.” Yani kesin bilgiyi aktarır. Kesin olan bilgiyi, net sarih olan bilgiyi aktarır. Kesin bilgiyle inanmayanlara kesin bilgiyi aktarır. Şu an öyle olmuyor mu? “Yüzü insan yüzü gibidir.” diyor. Hatta “sakallıdır” diyor. Yani demek ki sakallı bir insan çıkacak televizyonlara yahut sakallı insanlar çıkacak. Müslümanların büyük bölümü yani yüzde 90’ı hocaların hepsi sakallı. Çıkıp demek ki İslam’dan Kuran’dan bahsedecekler. Tebliğ yapacaklar ona işaret ediyor. “Ve iza vaka” Vaka işte vaka. Yani ahir zamana ait bütün alametler. “Kavlu aleyhim ahrecna lehum dabbeten minel ard tükellimihum” kelime “tükellimihum” kelime kökenli. İnsanlarla konuşur, hitap eder. “Annel nas” halka “kanu biayetina la’yukunu” vuku buldu. Vaka vuku buldu. O söz “el kavlu” Allah’ın kavli. Mehdi (as), Allah’ın kavlidir sözüdür Mehdi (as)’nin çıkışı. İsa Mesih’in çıkışı Allah’ın kavlidir. Allah kavlinden dönmez. Ahir zaman alametleri Allah’ın kavlidir. Hepsi çıkmıştır. “Aleyhim” onlar üzerine “ahrecna” çıkardık “lehum” onlar için, onlara. “dabbeten” dabbe. Yani hareketli varlık “minel ard” arzdan, yerden, topraktan “tükellimihum” onlara söyleyecek, konuşacak. “enne”  olduğunu “en nas” insanlar “kanu” oldular “bi ayetine” ayetlerimize “la’yukunune” yakin hasıl etmezler inanmazlar. Yani ahir zamanda insanlar ayete Kuran’a inanmayacaklar. Yakin oluşmayacak. Dabbe-tül arzda Mehdi (as)konuşacak, İsa Mesih konuşacak ve insanlara tebliğ yapacaklar, insanların yakini artacak. Yakini olmayan insanlara yakin meydana getirecekler. Aynel yakin, ilmel yakin, hakkul yakin bilgi oluşturacaklar. Ne zaman? Allah’ın vaadi geldiği zaman. Yani asrımızda.

 

Başörtülü Kadınlar Her Makamda Mevkide Bulunmalı. Başörtüsü Olan Kadınlara Geçmişte Çok Zulüm Yapıldı. Bu, Tüm Milleti Rencide Etti

Çok ezdiler kardeşlerimizi, kapalı kardeşlerimizi. Çok acı çektiler. Biz bunun ızdırabını çok yaşadık. Tutar çocukların arkadan başörtüsünü açarlar. Kardeşim o çırılçıplak olmuş gibi hissediyor kendini başını açtı mı. Ona niye eziyet ediyorsun öyle? Çocuklar katıla katıla ağlarlardı okulların önünde. Zorla her gelen kızın başı açılırdı. İzzeti nefislerine ne kadar ağır geliyordu. Mesela perukla falan giriyorlar. Yahu kardeşim, bırak. İnancı öyle. Elleme. Öyle inanıyorsa tamam. Sen ne karışıyorsun? Belki çarşaf niyetine örtüyor. Çarşaf niyetine zaten tam; gerekiyor, farz olmuş oluyor. Elleme ne yapıyorsa yapsın.

 

Herhangi Bir İstila Veya İşgal Tehlikesine Karşı Legal Milis Gücü Oluşturulması Önemlidir

Milis gücü önemlidir. Memleketin kabadayılarına, delikanlılarına otomatik silah versinler evinde dursun. Bir vaziyet durumunda ‘Bismillah’ der öper silahı, kapar dışarıya çıkar öyle olması lazım. Şehrin içinde tanka niye ihtiyaç olsun? İndirme yaparsa adam ona göre uçak desteği sağlayacaktır, zaten direkt şehirlere indirme zor yani öyle bir şey olmaz. Sahillerden falan girip yapacaklardır. Sahilden indirme, bindirme, çıkarma hareketi yapacaktır. Sahili önce Allah vermesin topçu ateşiyle döverler öyle şeylerde yani direncin kırılması için sonra da çıkartma yapılıyor. Çıkartma yapıldığında iç merkeze doğru ilerlemeye başlıyor, merkeze hiçbir şekilde saldırı olmuyor genelde. Ankara onun için başkent yapılmıştır İç Anadolu’da. Mesela İstanbul’un işgali çok kolay oluyordu, geliyor adam gemilerle ‘Selamün aleyküm biz geldik’ diyor, donanmayı çekiyor Dolmabahçe’nin önüne, konu bitiyor. Ama Ankara için konum öyle değil, oraya ilerlemesi gerekiyor yani karadan ilerlemesi gerekiyor, piyade desteği gerekiyor çok zor o, onun için çeşit çeşit milis kurulması lazım. Birbirlerine denge sağlayacak şekilde çeşitli milis grupları oluşması lazım. İyi eğitilmeleri gerekiyor. O zaman bir şey olmaz.

 

Gülen Örgütü Operasyonlarını Bahane Edip Müslüman Camiaların Tamamını Hedef Alan Bir Hareket Olmamasına Karşı Çok Dikkatli Olunmalıdır

FETÖ temizliği diye bu sefer bütün Müslümanları karşısına alan, müthiş bir Müslüman kıyımına olayı çeviren, bütün cemaatlere saldırmak için sabırsızlanan tiplere imkan sağlayan bir tavırdan kaçınılması lazım. O zaman olay tamamen tersine dönebilir Allah esirgesin. Zalimlerin tabii ki cezalandırılması gerekir ama akılcı ve dengeli tutarlı bir hareket gerekir. Kontrolsüz hareketler, abartılı şüphecilik, gereksiz vatandaşı rahatsız etmek falan bunlar çok riskli şeyler. 

 

İngiliz Derin Devletinin Oyunlarını Milletçe Dikkatle İzliyoruz. Kendilerince İslam'ı Türkiye'den Silmeye Yeltenirlerse Dünya Ayakta Kalmaz

İngiliz derin devletinin oyunlarına karşı çok dikkatli izliyoruz, bakıyoruz. Yani bir kahpelik yapmaya kalkarlarsa kıyameti koparırız. Yani kıyamet kopar. Yani İslam’ı Türkiye’den silmeye kalkarsa İngiliz derin devleti, bana güvensin İngiltere diye bir şey kalmaz. Amerika diye de bir şey kalmaz, Rusya diye bir şey kalmaz. Bak net kıyamet kopar. Dünya tepsi gibi olur, dümdüz olur. Ve bunun demesi olmaz. Bak bir kere olur ve biter. Sakın aptallık yapmasınlar, oyun oynamaya kalkmasınlar. Nezaketiyle, uygunluğuyla bildiriyorum. Bak daha önce bunun hafif denemesini yaptılar, karşılığını gördüler. Onlar çok iyi bilirler. Sakın oyun oynamaya kalkmasınlar. İslam’ı Türkiye’den başlayarak silmeyi düşünüyorlar. Böyle bir kahpeliği yapmaya kalkarlarsa daha parmaklarını kaldırmadan parmakları kırılır. Akıllarını başlarına alsınlar. Bak kıyamet kopar diyorum. Virüs bile kalmaz dünyada, her yer dümdüz olur. Akıllarını başlarına alsınlar. Yani vakit geldi onların verdiği vakit, bir türlü beceremiyorlar, delirecekler. Yani onların yaptığı hesaba göre, geometrik hesaba göre olması gerekiyordu. 99’dan itibaren olması gerekiyordu. Bir türlü olmuyor. Kepçe kırıldı yani. Yani biraz düşünürseler nedenini anlarlar. Mümkün değil onu unutacaklar. Çünkü PKK’yla meseleyi halledemediler. Türkiye’yi bölmek istediler, yapamadılar. Şimdi de cemaatleri yok etme kafasına girdiler. Yani bu da olacak bir şey değil onu söyleyeyim. Çünkü bunun amacı İslam’ı yok etmektir. Yani İslam’ı ala hale getirmek değildir. Türkiye’yi bölmek ve İslam’ı yok etmek. Ta en başta adamların aldıkları karar bu. İki yüz yıl önce aldıkları karar. Hükümet buna karşı kesin tavrını koysun. Tayyip Hocam kesin tavrını koysun. Yani Menzil cemaati, Fethullah Gülen cemaati ne alaka? Yani tamamen birbirine zıt düşünceler.

Öcalan’ı İmralı’da sekiz ay sorgulayan komutan Hasan Atilla Uğur; “Öcalan’ı kullanmayan ülke kalmamış. Mesela Amerikalılar ve İngilizlerle ilgili son derece saygılı şeyler söyledi” diyor. Öcalan, İngilizlere hakikaten acayip saygılı üslubu. “Ama diğer ülkelerle ilgili, Suriye yönetimi dahil olmak üzere en kötü şeyleri söyledi. Amerika ve İngilizlere saygı duymasının nedeni, patron kimse ona saygı duymak zorunda olduğu için. Bizim çok şey bildiğimizi bildiği için, ‘Beni lütfen asmayın. İstediğinizi yaparım’ diyordu sürekli” diyor.

2016-09-18 15:05:06

Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top