Sayın Adnan Oktar'ın 14 Eylül 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 14 Eylül 2016

 

(Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bayrama gölge düşüren tek şeyin PKK terörü olduğunu söyleyerek “Bu kalleşlerin Kürtlerin hak ve hukuklarıyla ilgisi yok. İnançlı muhafazakar Kürt kardeşlerimizden nefret ediyorlar çünkü onların da kendileri gibi Marksist, Leninist, ateist olmasını istiyorlar, camilere saldırmalarının da sebebi bu ama Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi Doğu ve Güneydoğu’daki Kürt kardeşlerimiz, şehirlerdeki operasyonlarda olduğu gibi elinin tersiyle bu hainleri itiyor” dedi.)

Üslup çok güzel, teşhis iyi ama Marksizm’in, Leninizm’in ne olduğunu bilmeyen milyonlarca insan var. Cevabını da hiç bilmiyorlar. Marksizm, Leninizm nedir desem bilmezler. Marksizm’in, Leninizm’in kökeninin Darwinizm olduğunu da bilmezler. Ta Abdülhamit döneminde Darwinist eğitim Osmanlı’ya konulmuş, Osmanlı’yı yıkmış, Osmanlı’yı yıkmaya devam etmiş ve halen de yıkma istidadında. Darwinizm’i adamlar İngiliz derin devletinin uzmanları Osmanlı içerisine virüs gibi enjekte etmişler Abdülhamit kanalıyla sonra Osmanlı kendi içinde erimeye başlamış kanser gibi. Bünyeyi parçalamış parçalamış parçalamış son Türkiye’yi kalmış. Şimdi Darwinist virüs tahribatına devam ediyor. Şimdi Türkiye’yi daha da parçalara ayırmak üzere, hastalık sirayet etmiş vaziyette. Hükümet ne diyor? Marksist, Leninist, Stalinist diyor. Marksizm, Leninizm nedir? Açıklama var mı? Yok. Gençlere de anlatılmıyor ama PKK biliyor Marksizm’in, Leninizm’in ne olduğunu. Darwinist ve materyalist felsefenin üstüne oturduğunu da biliyor. Hükümetin Darwinist, materyalist eğitim verdiğini de, Abdülhamit devrinden beri bu eğitimin kesintisiz devam ettiğini de biliyor. Şimdi burada ideolojik olarak kim galip durumda? Hükümetin galip olması gerekir fikirle, düşünceyle, ilimle, irfanla ezip geçmesi gerekir. Sonunda Marksist Leninist olduğunu söyledi Bakan Allah razı olsun, ilk defa görüyorum. Daha önce de herhalde yıllar önce de birkaç bakandan duyduk Marksist, Leninist olduklarını. Gençlere hem Darwinist, materyalist eğitim veriliyor. Darwinist, materyalist olunca adam diyor ki ‘madem Allah yok, madem biz tesadüfen yaratıldık, madem kainat sizin dediğiniz gibi ilk başta komünal bir toplumdu, tarih madem dönüyor yeniden başa geçiyor, yeniden komünal toplum olacaksa niye komünist olmayalım ki?’ diyor adam. Buna cevap yok, böyle olmaz.

 

(“Peygamberimiz (sav) sizin dini bu kadar lüks içinde yaşadığınızı görseydi ne derdi acaba?” sorusuna cevap)

Peygamberimiz (sav) dini lüks içinde yaşayan Müslümanları çok gördü. Hazreti Musa (as)’yı gördü, Hazreti Süleyman (as)’ı gördü, Hazreti Davut (as)’u gördü. Hazreti Süleyman (as) lüksün en muhteşemini yaşıyordu, dünyada daha onun üstüne yok. Kuran’da Allah överek anlatıyor, Peygamberimiz (sav)’e vahiy olarak gelmiştir. ‘Peygamberimiz görseydi’ diyorsun, gördü Peygamberimiz (sav) zaten Hazreti Süleyman (as)’ı. Bütün peygamberlerle tanıştı. Mesela Hazreti Süleyman (as)’ı da gördü, Kuran’da da Allah anlatıyor. O zaman nedir tedirginliğin, rahatsız eden? Davut (as) da çok zengindi, İbrahim (as) de zengindi, Hazreti İsrail (as) zengindi, Resulullah (sav) bizzat kendisi zengindi. Peygamberimiz (sav)’in zengin olduğundan haberleri yok. “Allah seni fakir bulup zengin etmedi mi?” diyor. “Dalalette bulup hidayet vermedi mi?” diyor. Dalle, kelime öyle geçiyor. “Seni dalalet içinde bulup hidayet vermedi mi?” diyor. “Sen yol bilmez iken” diyor, “Sana yol göstermedi mi? Seni şöhret sahibi tanınan bir insan yapmadı mı?” diyor. Dolayısıyla Peygamberimiz (sav) de zengindi. Sen zenginlik konusunda neyi kastettiğini anlayamıyorum. Güzel Osmanlı eşyalar falan bunları kastediyor herhalde. Onları Allah yaratıyor işte, nimet olarak veriyor.

“Hazreti Süleyman (as)’ın mescidinin duvarları som altından kaplama, tonlarca altın kullanılmış.”

Tabii, böyle on ton, yirmi ton değil. Allah “İbrahim ailesine büyük mülk verdim” diyor Allah, büyük mülk zenginlik verdim diyor Nisa Suresi 54’te.  Sad Suresi 20’de de, “Davut’un mülkünü güçlendirdim” diyor Allah, zenginleştirdim.  Yine Bakara Suresi 250-251’de “Allah Davut’a mülk ve hikmet verdi” diyor.  Süleyman (as) ne diyor Neml Suresi 16’da? Peygamber (sav) ne derdi diyorsun, işte bak ayet bunlar. “Bize” diyor yani Süleyman (as)’a ve eşlerine “her şeyden bol bir nimet verildi” her şeyden ama altın, gümüş, eşya, yiyecek içecek bol bol nimet verildi diyor.

 

İngiliz Derin Devleti Abdülhamit Döneminde Osmanlı'ya İyice Yerleşmiştir, O Zamandan Bu Yana Da Faaliyetleri Devam Etmektedir

İngiliz Kralı, Sultan Murat’a mektup yazıyor, ‘Burada mülakatımız sırasında size gizli bir cemiyetlikten bahsetmiştim’ diyor. Masonluktan. Ve bu cemiyet hakkında da bazı izahatlar vermiştim, o zaman alelade bir tavsiyeden ibaret olan bu teklifimi şimdi size daha kuvvetle tavsiye ediyorum, bu hususta size müracaat vuku bulacaktır- yani masonlar gelecek bunu size söyleyecektir diyor, sakın reddetmeyiniz” diyor nezaketiyle. Ne olur reddederse? İşte bileklerini doğrarlar adamın.

Mustafa Reşit Paşa, Abdülhamit’in babası, Abdülmecit’in sadrazamı. Sık sık Londra’ya gidiyor İngiltere’de kalıyor. Londra elçiliğinde görevde bulunuyor. İngiliz yanlısı politika izliyor. İngilizlere ticari imtiyazlar verdi. Mısır’ın İngiltere’nin denetimine geçecek süreci başlatıyor. Biraderdir 33. Derecedir. En yüksek derece üstadı azamdır. Mısır’ın İngilizlerin denetimine geçecek süreci başlatıyor yani veriyor daha Türkçesi.

Mesela Keçecizade Fuat Paşa, Abdülaziz döneminde sadrazamlık ve dış işleri başkanlığı yapıyor. Devlet kadrosuna mason sadrazam Mustafa Reşit Paşa’nın telkiniyle alınıyor. Demek istediğimi anladınız değil mi? Tavsiye üstüne getiriyor yani yabancı değil diyor bizden diyor. Abdülaziz’e yapılan darbeyi organize eden kişi.

Mehmet Emin Ali Paşa Londra büyükelçiliği ve dışişleri görevinde bulunuyor. Sürekli İngiltere’de. Mason Mustafa Reşit Paşa ve mason Keçecizade Fuat Paşa ile birlikte dönemin en önemli üç devlet adamından birisi yani yabancı değil. Diyor ya yabancı değil aileden diyor. Yalnız bu saydıklarımın tamamı Darwinist. Hepsi Darwinist bak ve Rumi. Hepsi Darwinist ve hepsi İngiliz yanlısı.

Mithat Paşa, Abdülaziz ve Abdülhamit dönemi sadrazamı. Abdülhamit’i deviren darbenin önderlerinden. Darbeyi ayarlayan kişi. O zaman paralel yapı yok ama darbe var. Bak, darbeyi de adam yaptırıyor. Abdülaziz’i deviren darbenin önderlerinden ve Abdülaziz’i biliyorsunuz şehit ettiler. Abdülhamit’in tahta geçmesini sağlıyor. Çünkü Abdülhamit yabancı değildi o da ailedendi yani. İngiltere yanlısı. Mısır’ın İngiliz hakimiyetine girmesinde en önemli aktörlerden birisi de bu. Yani görev alanlardan birisi bu. İmparatorluğu Rusya ile savaşa sürüklüyor İngilizlerin devreye girmesiyle, İngilizlerin tavsiyesiyle. Osmanlı’yı Rusya’yla savaşa sürüklüyor ama İngiltere’nin tavsiyesi ile. Osmanlı tarihinin en büyük yenilgilerinden birini aldık. Mahvoldu yani Osmanlı.

Ahmet Vefik Paşa, Abdülhamit döneminde iki defa sadrazamlık yapıyor. Darwinist. Londra’da İngiltere’de diplomatlık yapıyor.

Mütercim Mehmet Rüştü Paşa, Abdülhamit döneminde sadrazam ve genelkurmay başkanlığı yapıyor.

Ve bütün Osmanlı’yı paramparça etmiş. Hiç savaşa girmemiş Osmanlı onun döneminde. Her yeri vermiş. Halen de devam ediyor, devam edeceğiz diyorlar. Ve üst akıl dedikleri İngiltere ağızlarına alamıyorlar bak, Amerika diyorlar Rusya diyor hepsini diyor ama İngiltere diyemiyorlar.

İbrahim Ethem Paşa, Abdülhamit döneminde sadrazamlık ve büyükelçilik yapıyor. Ressam Osman Hamdi Bey’in babası. Zaten oradan olay bitiyor. 1990 yılında bir suikast sonucu öldürülen MİT müsteşarı yardımcısı Hiram Abas onun da dedesi. Koyu İngiliz taraftarı, Darwinist ve Rumi. Ve hepsi aileden.

İbrahim Hakkı Paşa, Abdülhamit döneminin milli eğitim bakanı o da Darwinist.

Talat Paşa, İttihat ve Terakki kurucularından ve önde gelen liderlerinden. Abdülhamit’i devirmeyi de bu ayarlıyor. Bak, zincirleme yani gelişi darbeyle gidişi darbeyle. Çünkü işi bitti Abdülhamit’in diyorlar. Kenara çekil bakalım. Enver Paşa ve Cemal Paşa ile birlikte Üç Paşalar İktidarı’nı kuruyor. Osmanlı devletini İngiltere’nin tavsiyesiyle ve öncülüğüyle Birinci Dünya Savaşı’na sokuyor. Sonra da mahvolduk gördünüz. Darmadağın oldu bütün her yer ele geçti. İngilizlerin tavsiyesi ve yönlendirmesiyle. Osmanlı’yı Birinci Dünya Savaşı’na sokuyor üçü. 1903’te İtalyan Obediyansı’na bağlı Makedonya Risorta mason locasına giriyor. Tamamı zaten aileden saydıklarımın.

 

(Amerika’nın 11 Eylül saldırıları sonrasında Irak ve Afganistan’da düzenlediği operasyonların halka maliyetinin beş trilyon doları bulduğu bildirildi.)

Beş trilyon dolar. Halbuki beş trilyon dolarlık eğitim, kitap, Kuran, iman hakikatleri, Darwinizm’in geçersizliğini anlatsalar mükemmel netice alırlardı. Fakir fukara da kalmazdı kimse kalmazdı. Mesela atılan bir roket bile çok çok pahalı. On mahalleyi doyurur atılan bir tane roket, güdümlü roket. Ama bu kafa devam ediyor Mehdi (as) gelinceye kadar bu bela devam eder.

 

("Dövme günah değil mi?" sorusuna cevap)

Niye günah olsun? Günah olması için bir neden olması gerekiyor. Genellikle söyledikleri işte; "Abdeste mani" diyor. Abdeste mani olması için cilt üzerinde olması lazım, cildin yüzeyinde. Mesela yağlı boya sürersin, cilt hakikaten alta su geçmediği için abdest alamazsın. O makul. Ama bu cildin altında bir boya. Bak, cildin altında; cilt yıkanıyor yani. Ciltte bir boya yok, cildin altında boya var. O zaman, "Kan damarları da" diyeceksin abdeste mani." Bunun bir mantığı var mı? Cildin altındaki damar ne ise cildin altındaki boya da o. Hiçbir mahsuru yok.

Ahmet Budak'ın Şehadeti Makbul Olsun. Allah Anasına Babasına Sevdiklerine Hayırlı Uzun Ömür Nasip Etsin

Adalet ve Kalkınma Partisi Hakkari Milletvekili Adayı Ahmet Budak, evinin önünde kimliği belirsiz kişilerce silahla taranmış. Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan Budak hayatını kaybetmiş. Allah gani gani rahmet etsin. Allah şehadetini makbul etsin. Allah anasına babasına uzun ömür versin. Ama oradaki delikanlılarda da otomatik silah olsa o adamlar oraya gelemez. Söylüyorum. Milis olsa iyi olur diyorum. Sözümü dinlemiyorlar. Dinleyecekler de biraz vakit geçiyor. Genellikle iki yıl, üç yıl sonra sözümü dinliyorlar. Bu gelenekselleşti. Şimdi bir mahalle düşünün. Ahmet Budak orada oturuyor mahallenin önünde. Ama her mahallenin delikanlısında bir otomatik silah var. Adam aklını peynir ekmekle yemedi. Oraya gelip silahla orada olay çıkartmaz. Çıkarsa da o mahalleden bir daha dışarı çıkamaz. Orada kalır. Yakalanır yani. Yakalanır ve hapse girer.

 

Müslümanlık Deyince İnsanların Aklına Sanat Ve Neşe Olmayan Gülünmeyen Hayat Geliyor.  Oysa Bunların Hepsi Hurafe Biz Bunu Düzeltiyoruz

Şeytan öyle acımasız yerden vurmuş ki insan fıtratını darmadağın edecek müthiş noktaları tespit etmiş. Mesela kadını tamamen kapatmak, hiçbir gerekçe olmadığı halde. Müziği haram etmek. Resmi, sanatı haram etmek. Eğlenceyi, dansı haram etmek. Bir insanın fıtratını sen yok ettin, gitti. "Hadi gelin Müslümanlığa. Müslümanlık budur." diyor. Müslümanlık deyince aklına gelen insanın nedir? Örtünmek, gülmemek, eğlenmemek, müzik dinlememek. Ve hepsi hurafe. Olmayan şeylerle İslam dinini yaşanmaz hale getirmişler. Adamlar da yaşanamaz hale gelince İslam'dan kaçmış. İslam'ı adeta yok etmişler yani. Bu yapılan yanlışı düzeltmeye gayret ediyoruz ve geniş çapta da düzeltiyoruz. Ve devam edeceğiz. Maide Suresi 50'de Cenab-ı Allah diyor ki, şeytandan Allah'a sığınırım “Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar?” -yani uydurma hurafeleri mi arıyorlar?- “Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir?” [Maide Suresi, 50] Yani Kuran'ın hükmünden başka hüküm yok diyor Allah.

 

("Ayetler insanoğlunun bütün yaşantısını içermez. Ayetlerin yanında hadisi şeriflerin de uygulanması gerekmiyor mu?” sorusuna cevap)

Özetle Peygamber (sav)'in hadislerine uymak gerekir diyor. Uzun uzun onu anlatıyor. "Kuran yetersizdir. Kuran birçok şeyi açıklamamıştır. Hadislere ihtiyaç vardır. Hadislere göre hareket edilmesi gerekir." diyor. Kardeşim, canım kardeşim; sen, tamam öyle diyorsun da. Ben katılmıyorum, ayrı mesele. Bir an senin kafandan düşünen bir insan düşünelim. Ve adam sana uydu. Gitti, bir alime uydu, hadisleri anlatan bir alime uydu. Mesela İmam Ebu Hanife'ye uydu, Hanefi oldu. İmam Şafi geliyor, diyor ki, "Sen ne yaptın?" Şafi mezhebi, o da hadis imamı ve alim, çok büyük alim, en az onun ayarında alim. "Bir kere kan abdesti bozmaz. Ebu Hanife sana yalan söyledi. Öyle bir şey yok. Kan bozmaz." diyor. O diyor ki, "Necis olan, avuç ayası kadar necaset -necis olan bir şey- eğer elbisede bulunursa namaz olmaz." diyor. Şafi, "Böyle şey olur mu? Avuç ayası ne demek? Çok geniş bir alan. Böyle bir şeyde namaz iptal olur, fesada gider. Ne kadar biliyor musun? İğne ucu kadar dahi de olsa necaset temizlenmezse kıyafetten namaz batıl olur." diyor. Şimdi ben İmam Şafi'ye mi uyayım senin dediğine göre? Hadise uy diyorsun. İkisi de alim. Daha da üstüne alim yok ama bunların. Mutlak müçtehid ikisi de. İmam'ı Azam'a mı uyacağız, İmam’ı Şafi'ye mi uyacağız? Kime uyacağız? İkisi de hadisle konuşuyor. İkisinin de sahih hadisleri var, kaynakları var. Ne yapacağız? Açıklama yok. Bak, şimdi helallerde-haramlarda, farz olan ibadetlerde, yüzlerce konuda birbirleriyle uyum halinde değiller. Birbirlerini yalanlıyorlar. Birbirine zıt açıklamalarda bulunuyorlar. Hangisine uyacağız? İmam'ı Hanbel, İmam’ı Malik, İmam’ı Şafi, İmam'ı Hanefi; mutlak müçtehid bunlar. Hepsi birbirine muhalif olduğu için her birinin mezhebi ayrı. Aynı kanaatte olsalar zaten tek mezhep olacak. Hani hadisler doğruydu? Dördü de birbirinin hadisinin doğru olmadığını söylüyor. Dördü de birbirlerinin hadislerinin uydurma olduğunu söylüyor. Ama biz dördünü de kenara alırsak sadece Kuran'a uyduğumuzda her şey dümdüz gayet düzgün ve güzel oluyor. Peki sen niye Kuran'ın yolunu seçmiyorsun? Niye Kuran'ı yetersiz ilan edip kendini bu felaketin, bu acı durumun içine düşürüyorsun. Ve ahirette bunun karşılığının ne olduğunu biliyor musun sen? Dört ayrı din var burada anlattığım. Dördü de hadise dayalı. 

Zuhruf 44'te şeytandan Allah'a sığınırım “Ve şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) Kuran’dan sorulacaksınız.” [Zuhruf Suresi, 44] diyor. Kardeşim, rahat etsene. Ahirete gittiğinde sadece Kuran açılacak. Hadis kitabı açılmayacak, fıkıh kitabı açılmayacak. Niye derdine düşüyorsun? Kuran'da ne varsa ondan sorulacaksın, bitti. Gönlün rahat olsun.

Çocuklar, böyle rahat yaşamak varken bu insana niye eziyet edilmesi gerekiyor? Bırakın rahat yaşasın. Şarkı da söylesin, oynasın da, gülsün de, yürüsün de. Bunu din dışı bir şey olarak ilan edersen dini mahvedersin. Ve ettin de. Ve Allah da seni mahvetti o yüzden. Aklını başına al. Yeniden din İslam dünyaya hakim olsun Hazreti Süleyman (as) devri gibi, Zülkarneyn (as) devri gibi ultra modern. Genç kızlar zımba gibi sokakta yürüsün, mini şort da giysin, ne giyiyorsa giysin. Sana ne? Saygılı olursan mesele kalmaz. Değer verirsen mesele kalmaz.

Müslümanları gereksiz yere bağnaz gelenekçi yetiştirip şizofren bir karakterin içine soktular. Birçoğu akıl hastası gibi. Görüyorsunuz, biliyorsunuz. Her yerde var. Pakistan'dan tut, bilmem nereden çık. Böyle her yerde ezik, her yerde zavallı, her yerde dengesiz. Hepsi değil ama büyük bölümü öyle. Kimi diyor "şeffaflaştıralım", kimi "bombalayalım" diyor, kimi "bunları sürgün edelim" diyor, kimi "dövelim" diyor, kimi "sokağa çıkarmayalım", kimi "Avrupa'ya girişlerine müsaade etmeyelim" diyor, kimi "Amerika'dan sürgün edelim, Amerika'ya sokmayalım" diyor. Akıl almaz bir aşağılama var. Kardeşim şu rezalete ne gerek var? Bırakın Kuran'daki gibi Müslümanlığı yaşasın insanlar. Dünyanın en iyi ideali, en güzel insanları oluşsun. Dünya cennet gibi olsun. Şu rezalete ne gerek var?

2016-09-22 14:23:51

Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top