Sayın Adnan Oktar'ın 9 Ekim 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV; 9 Ekim 2016

 

Abdülhamit Döneminde Filistin'de 46 Musevi Yerleşim Yeri Kurulmuştur. Abdülhamit'in Musevilere Toprak Vermesi Yanlış Bir Tutum Değildir

Theodor Herzl 10 Mart 1896’da Anglikan İngiltere Kilisesi Rahibi Alman Lian Hehler’le tanışıyor. Rahip Hehler, Theodor Herzl’den çok önce 1883’te İstanbul’da saraya İngiliz kraliçesinin mektubunu getiriyor. Mektupta, Abdülhamit’ten Musevilerin Filistin’e yerleşmesine izin vermesi isteniyor. Büyükelçinin mektubu vermediği yazıyor bizim tarihçiler. Buz gibi de vermiş. Şimdi bıraksınlar bunu. Theodor Herzl’i Musevi devletini Kudüs ve çevresinde yani bugünkü İsrail’de kurulması gerektiğine ikna eden rahip Hehler. Theodor Herzl istemiyor yani İsrail’de bir devlet kurulmasını. Bu Hehler, Theodor Herzl’e tarihi ve askeri haritalar üzerinden İsrail devletinin nerede kurulması gerektiğini anlatıyor. Hz. Süleyman (as) sarayının maketini gösteriyorlar. Ve Theodor Herzl’i İsrail’in Filistin’de kurulması gerektiğine ikna ediyorlar. Tabii o iknanın şekli sadece sözlü bir ikna değil. Bu tip yapılanmalar adamı alır-götürürler tenha bir yere, şatoya matoya götürüyorlar orada ikna ediyorlar. Yani geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde. Bunu seçmişler, “sen önde olacaksın” diyorlar, tipi falan uygun. Cinayet işleyen, adam öldüren bir tip. Yani her yol var adamda aşağı yukarı. Onun için bunu seçiyorlar. Zaten bu işlerin adamı. Alman ırkının üstünlüğüne inanıyor. Yani fikir yönünden cins.

Chaim Weizmann, İsrail’in ilk cumhurbaşkanı. İsrail vatandaşlığına geçene kadar İngiliz vatandaşı. İngiliz hayranı. Manchester’de yetişiyor. Dönemin İngiltere Başbakanı Lloyd George, Chatham House başkanlarından Lloyd Roberts Cecil, o da İngiliz devlet adamı. İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour İngiltere’nin Filistin Sömürge Valisi Harvard Samuel Filistin’de Musevi devleti kurulması için çalışan İngiliz devlet adamları. Yani bu kadro bu kararı veriyor. Fazla kalabalık olmaz böyle şeylere karar verenler. Toplu kararı açıklıyorlar. Adamı da görevlendiriyorlar, birçok cinayeti var. Abdülhamit’e de cinayet teklif ediyor zaten. “İstediğin gibi adam öldüreyim” diyor. İsim isim de veriyor.

İngiltere’nin Filistin Sömürge Valisi Harvard Samuel, ‘Filistin’in geleceği’ konulu İsrail’in kurulması gerektiğini anlatan bir raporu İngiltere kabinesine sunuyor. İngiltere kabinesinin haberi de yok aslında, büyük bölümünün. Bak kabineye sunuyor adam, bir kişi sunuyor. Daha sonra Ortadoğu sınırlarını belirleyen Sykes-Picot Anlaşması ve İsrail’in kurulması sürecini resmileştiren Balfour deklarasyonu bu raporu temel alarak oluşturuluyor. Toplam yapanlar 10 kişi, 15 kişi falan oluyor. Parlamentonun da haberi olmuyor. Parlamentoya geliyor zaten parlamentoya “kabul edeceksiniz” diyorlar, adamlar kabul ediyor. Böyle şeyler hemen kulaktan kulağa yayılıyor. Yani aksini yapmak olmuyor zaten onların açısından. Alıştırmışlar, adamlar “tamam” diyor.

 

Mark Sykes'ın Haritası Ortadoğu'yu Paramparça Eden, Türkiye'yi Yok Sayan Bir Harita. Bu Gerçeği Göz Ardı Eden Toplantılar Yapılması Anormal

1915’te Ortadoğu’yu bölen haritayı çizen İngiliz Mark Sykes, İngiliz istihbaratı ve İsrail’in ilk Cumhurbaşkanı Chaim Weizmann’la toplantı yapıyorlar. Bu toplantıda Sykes, Siyonistlerinin liderliğinin Weizmann’a geçmesini istiyor. 1917 seçimlerinde Weizmann dünya Siyonist hareketinin lideri oluyor. Bak bir kişi söylüyor bitiyor görüyor musunuz? Yani İsrail halkı seçmiyor, Museviler seçmiyor bunu bir kişi söylüyor. İngiliz derin devleti adına söylüyor “bu değişsin” diyor değişiyor. Raporu iki kişi hazırlıyor yahut bir kişi hazırlıyor getiriyor meclise sunuyorlar meclis kabul ediyor. Aksi yok yani.

Mesela Filistin’de Yahudilerin nereye yerleşebileceklerine dair ilk raporu İngiliz yazar ajan Laurence Oliphant hazırlıyor. Bir kişi. Bu raporu Abdülhamit’e iktidara gelmesinden iki yıl sonra sunuyor. Ondan sonra konu bitiyor. Derin devlet böyle oluyor, kalabalık adamlardan oluşmuyor. Adam ayakkabıyla cumhurbaşkanının odasına gidiyor, biliyorlar yani adamların ne tip adam olduğunu. Halen de öyledir. Derin devlet mensupları başbakanın odasına falan elini-kolunu sallayarak girer. Kapıda tanırlar öyle tipleri. Cumhurbaşkanının da mekanına gidiyor “bu şöyle olacak” diyor. Bir kişi söylüyor konu bitiyor. Çünkü derin devletin yöntemlerinde adam öldürmek suç değil. Savcı, hakim ve mahkemeler derin devleti ilgilendirmez. Yani derin devlete çalışmaz bu sistem. Hiçbir mahkeme Yargıtay da dahil derin devleti bağlamaz. Derin devlet bunun üstünde olmuş oluyor. Adam eskaza Yargıtay’a öyle bir gitse Yargıtay’ın üyesini öldürüyorlar. Daha önce gördünüz, gözdağı veriyorlar. Yani öyle bir konuları olmuyor. En başına gidiyor, -Türkiye için demiyorum farz edelim başka bir ülkede- Yargıtay’ın başkanı oluyor, gidip söylüyorlar diyorlar “böyle bir yanlışlık olmuş sen bunu hallet” diyorlar. Hayret edilecek şekilde konu tersine dönüyor.  

 

(Hakkari’nin Şemdinli İlçesi’ndeki bir karakola bomba yüklü araçla saldırı düzenlendi. Durak Jandarma Karakolu’na düzenlenen saldırıda 6 askerin şehit olduğu bildirildi. Aralarında sivillerin de bulunduğu 7 kişi yaralandı.)

İngiliz derin devletinin alçakları kudurdular. Türk Milletini de kokutacaklarını zannediyorlar. 6 kişi, bak bizim sayımızı tekrar söylüyorum 83 milyonuz. 6 kişi gittiğinde 83 milyon duruyor demektir. Çünkü şu anda da doğumlar oluyor, şu an devam ediyor. İsterse günde 60 kişi şehit etsinler hiçbir netice alamazlar söyleyeyim. Bu Sykes-Picot Anlaşması’yla yapılan Türkiye’yi bölme mantığına asla müsaade etmeyeceğiz. Sevr’le neticelendirilen bu anlaşmayı darmadağın edeceğiz. Müsaade etmeyeceğiz. Bir de delikanlıca çıkıp karşılıklı müsademeye yanaşmıyorlar. Hep kalleşlikle, hep alçaklıkla.

Aslanlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Allah şehadetlerini makbul etsin. Gaziler varsa gazilere de Allah gazalarını mübarek etsin, gazilikleri kutlu olsun. Allah annelerine babalarına uzun ömür, sabrı cemil nasip etsin.

 

 Hz. Mehdi (As)’A İhanet Edilince Allah Bazı Türk Beldelerini Depremle Yıkar

“Bir depremdir ki Rabbin kitabında Mehdi’ye ihanet edilince Allah bazı Türk beldelerini depremle yıkar” diyor. Bak, “Hz. Mehdi (as)’a ihanet edilince Allah bazı Türk beldelerini depremle yıkar” diyor. Allah muhafaza, Allah muhafaza. Tabii ki depremde vefat eden kardeşlerimiz, vefat etti demiyoruz ona, şehit olanlar cennete giderler. Yaralananlar gazi hükmündedir, malı-mülkü gidenler de sadaka hükmündedir. Ama bu tip olaylarda neden diye düşündüğümüzde Resulullah (sav) açıklıyor, bak “Rabbin kitabında” diyor Allah’ın kitabında “Rabbin kitabında Mehdi’ye ihanet edilince Allah bazı Türk beldelerini depremle yıkar.” (Kitabu’l Cifr, İmam-ı Ali, sayfa 350) “Türk beldeleri” diyor. Çok acayip bir laf bu. Hz. Mehdi (as)’ın da yine Türk beldesinde olacağı anlaşılıyor.

 

Münafık İmansızdır. İmansız Olmasına Rağmen İslam'a Hizmet Etmesi İçine Çok Büyük Acı Olur

Münafık imansız oluyor; fakat o imansızlığını gizliyor. Tabii imansız olduğu halde Müslümanlığa hizmet etmek de onu çok kızdırıyor. Çözüm arar sürekli münafık yani hem Müslümanların imkanlarını kullanmak ister. Hem onlara zarar vermek ister. Hem de o dinsizliği içerisinde nasıl hayat yaşayabilir onun bir çözümünü arar. Onun için o çırpınmalar yaptığı ahlaksızlıklar, pislikler hep ondan kaynaklanır. Fakat o da olmazsa cihat olmuyor işte mücahede olmuyor, münafık olmazsa. Mesela İngiliz derin devleti olmasa, Mehdiyet olmuyor. Hayat durağan oluyor. İllaki Allah onları öyle yaratıyor, fitne kaynağı olarak. Müslümanın cennetteki makamı onlarla yükseliyor. Yoksa durağan sabit bir yapı olmuş oluyor. İlerleme için buna ihtiyaç var. Şeytana ihtiyaç var. Nefse ihtiyaç var. Münafığa ihtiyaç var. “Münafık gösteriş olarak gösterişli” diyor Cenab-ı Allah ayette “bakarsın” diyor. Küfrün de çok itibar ettiği bir mahluktur münafık. Çünkü hem Müslüman görünümlü hem Müslümana düşman. Çok aranan bir şey onlar için. Çünkü direkt kafir olarak Müslümanların içerisinde bir insanın zararlı bir faaliyette bulunması çok zor, bayağı güç. Ama münafık olarak hem Müslümanların içine giriyor. Hem orada istihbarat sağlayabiliyor. Hem de Müslümanlardan ayrıldıktan sonra Müslümanları iyi tanıdığı için Müslümanlara saldırıda o tecrübesini kullanıyor. Ama tabii çok kolu kanadı kırılmış olur. Münafığı Allah böyle aslanın eline düşmüş küçük bir domuz gibi yaratır. Münafığın özelliği budur. Çaresizliğinden dolayı da bütün hayatı cehennem gibidir münafığın. Çok gergindir. İman huzuru hiçbir şekilde oluşmaz. Mesela derin devletlerde de öyle hiç huzur yoktur. Adam öldürürler. Suikast hazırlarlar. Mesela darbe hazırlığı yapıyor. Acayip geriliyor. Mesela yemek yemeye geliyor birden haber geliyor. Diyorlar “darbe erkene alındı hadi kalkalım” falan. Münafık için çok zorlu bir hayat bu. Oradan hapse girer. Oradan dövülür sövülür. Sonunda ya intihar ediyorlar. Ya biri öldürüyor. Bütün hayatı kepazedir. Ahirette de sonsuz cehennem. Sürekli ızdırap içindedir.

 

“Müslümanların arasına ilk geldiğinde kendinin münafık olduğunu bilir mi? Yoksa sonradan mı fark eder?”

İlk geldiğinde zaten nemalanmak için geliyor. Ama sonra münafıklığı şiddetlenir. İlk geldiğinde direkt çıkar için. Bir köpek nasıl yemek bulduğu yere gelir. Bir köpek gibi, bir hayvan gibi gelir. Yemek yemek, eğlenmek işte bir imkan bulabilmek, çıkar sağlayabilmek için gelir. Ama sonradan imanı gördükçe müminlere karşı kini artar. Kuran okundukça artar kini. Allah diyor ya ayette. “Onların öfkelerinden başka bir şeyi artırmıyor” diyor. Yeni bir ayet gelmesi onların nefretini daha da artırıyor diyor Allah. Nasihatleri falan onları daha da azgınlaştırır münafığı. Ama bir kuluçka devresi var. Verem hastalığı gibidir. Önce yavaş yavaş yavaş gelişir. En sonunda kopmayla neticelenir. Yani Müslüman topluluğundan ayrılır. Sonra o dönemden sonra yine onun ikinci dönemi oluyor. Artık var ya hayvanlarda dönemler. Bunun da yeni bir dönemi oluyor. Ondan sonra Müslümanlara saldırma dönemi vardır. Sonra bıkkınlık ve bezginlikten kendi içine dönüp kendi münafıklarıyla beraber sakin yaşama dönemi olur. Ama sürekli Müslümanlar hakkında da bilgiyi elde edebilmek için bekler. Ayette var ya Müslümanlardan ayrılıyor, uzaklarda bedevi Arapların içerisinde ”sizin haberlerinizi izlerler” diyor, beklerler. Yani Müslümanlar aleyhinde ne yapabilir? Mesela küçük küçük küçük küçük kendince ataklar yapmaya çalışır. Ama güçsüz yaratılır münafık genelde. Fakat derin devlet desteklediği münafıklar daha avantajlı oluyorlar. Fakat tabii onların çökme yönleri daha da güçlü oluyor. Çünkü derin devlet de onların kanını emer adeta. Her yönde kullanmak ister. Mesela cinsel yönden kullanır. Emek yönüyle kullanır. Güç yönüyle kullanır. Her yönüyle kullanmak ister. Kullandıktan sonra posası çıkınca da atar. Çünkü derin devlette merhamet olmaz. Güce tapar derin devletler. Mesela İngiliz derin devleti güç kimdeyse ondan yanadır. Mesela adamın bir siyasi görevi vardır. Bir yerdedir o kadar. Ama görevinden alındıktan sonra onu kaale almaz. Adam yerine de koymaz. O onun için artık bitmiştir. Bir daha arayıp sormaz, ilgilenmez. Yavaş yavaş bağını kopartır. Ama önemli bir görevdeyse ısrarlı bir alaka, ısrarlı bir ilgi içerisinde olur.

 

(Hürriyet Gazetesi’nde bugün “PKK’nın yeni ideolojisinin fikir babası kim?” Başlıklı bir haber yayınlandı. Haberde Hürriyet yazarı Fikret Bila’nın yeni kitabı tanıtılıyor. Bila, kitabında PKK ve Öcalan’ın gençleri örgüte kazandırmak için eskiden Marksist, komünist ideolojiyi kullanırken 2000 yılından sonra Bukçin adı verilen bir kişinin fikirlerinden etkilendiğini ve ideolojisini değiştirdiğini iddia etti. Komünizm yerine Komünalizm fikrini savunmaya başladığını yazdı.)

Foseptik, pislik, lağım hepsi aynı laflar yani. Sanki komünist terörizm, komünalci terörizm, süper komünal pislik sistemi bunların hepsi birbirinin aynı. Bukçin gider bilmem ne çin gelir. Bu değiştirmez. Gereksiz bir açıklama, gereksiz bir ilave. Çünkü bunlar zaten Darwinist, materyalist, ateist, Allah’a, dine, İslam’a, Kuran’a karşı komünal toplumu savunan, ahlakı, dini, aileyi kabul etmeyen bir sistem. Komünizm bu. Komünizme sen birine tomünizm de, birine comünizm de fark etmez ki, hepsi birbirinin aynı. Gereksiz girişimler bunlar. Duyan da “ha bu adamlar komünist değilmiş” diyecek. Bin birli türlü kıvırmanın içindeler. Anlattığı yine komünizm yine komünizm. Nasıl YPG, PYD, PKK ayrı değilse komünizmle de bu ayrı değil. Hepsi aynı.

 

Rusya'nın Sık Sık İngiliz Derin Devletinin Oyunlarını Gündeme Getirmesi Önemli Ve Güzel Bir Gelişme

Rusya’nın Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Vitaly Çurkin İngiltere’nin sömürgecilik döneminden kalma alışkanlıklarını sürdürmek istediğini söyleyen Çurkin, “Bağımsız ülkelerin içişlerine müdahale etmekten vazgeçin. Sömürgeci alışkanlıklarınızı bırakın, belki o zaman bazı bölgedeki durum iyileşir” ifadelerini kullandı. Rusya çok güzel bir atağa geçti. Geçen günler İngiliz derin devletine dikkat çekmişti Rusya. Bu sefer de yine Rusya’dan önemli bir açıklama bu. Çünkü Rusya büyük bir millet, büyük bir devlet. Rusya’nın Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi. Birleşmiş Milletler’de resmi açıklama yapıyor Rusya. Rusya’nın Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Vitaly Çurkin. İngiltere’nin sömürgecilik döneminden kalma alışkanlıklarını sürdürmek istediğini söyleyen Çurkin “Bağımsız ülkelerin içişlerine müdahale etmekten vazgeçin.” Yani Türkiye’ye, Rusya’ya hiçbir ülkeye müdahale etmeyin. Ey İngiliz derin devleti aklınızı başınıza alın diyor. Bakın İngiliz derin devletine karşı aldığımız tavır bütün dünyayı sallıyor şu an. Rusya’ya da helal olsun tebrik ediyorum Putin’i de. İngiliz derin devletine esaslı şekilde atağa geçti Rusya. Türkiye’de de yazarlarımız çizerlerimiz büyük bir bölümü esaslı şekilde atağa geçtiler. Bu karanlık sistemi tamamen Allah’ın izniyle tertemiz edeceğiz. İlimle irfanla.

İngiltere şimdi de Suudi Arabistan’ı bölmek için devreye girdi. Haritası da hazır. Türkiye’nin haritası. Suriye’yi bölmek istediler Suriye şiddetle karşı çıktı Allah’a çok şükür bölemediler. Şimdi Rusya’da Suriye’ye yerleşti adeta. İngiliz derin devleti ilk defa rezil oluyor. Mehdiyet’in bereketiyle. Adım atamıyor yani.

 

(CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, tarikat ve cemaatlerle mücadele edilmesi için meclis araştırması açılmasını istedi. Tüm cemaatlerin ekonomik güçleri, yerel ve uluslararası bağlantılarının araştırılmasını talep etti.)

İşte CHP’ye esaslı bir darbe. Durduk yere. Halbuki bu AK Parti’ye çok zarar verecek bir hamleydi. Bunların konuşulmasına bile müsaade etmemesi lazım AK Parti’nin. CHP’nin bu konuda devreye girmiş olması bu olay onlara ihale olmuş oldu şu an. Yani CHP’nin aleyhine gelişmeye başladı bu durumda. Normalde AK Parti’yi çökertecek bir hamle bu. Tayyip Hoca gerçi bir açıklama yaptı ama o flu kaldı. Ben hemen bir açıklama yap dedim bir hayli bekledi, on beş gün falan bekledi ondan sonra açıklama yaptı. O bekleme de doğru bir şey değildi. Şimdi yeniden esaslı bir açıklama yapıp hükümetin bu fitne ve kargaşayı sonlandırması gerekiyor. Artık hiç konuşturmasın bunları. Bunların zaten hepsi vakıf. İskender Paşa vakıf, Menzil Cemaati vakıf. Bunların hepsinde vakıflar var. Ama sen her şeyi soruşturacağım diyorsun. Adam daha ne yapsın? Camisine giriyorsun, evine giriyorsun. Neyini soruşturacaksın? Ne yapacaksın yani? Bunlar ticaret erbabı insanlar, ticaret yapıyor zaten ticaret odasına bağlı. Devlete vergisini ödüyor. Her şey ortada. Hesap defteri ortada, kitap defteri ortada. Defterler inceleniyor. Devletin zaten bütün vatandaşı izleyen hesap soran bir politikası var meşru. Bunun üstüne bir daha adama neyi soracaksın? Adam mesela fırın işletiyor, zaten bu sistem devlet tarafından her yönde inceleniyor. Belediye ayrı inceliyor, maliye ayrı inceliyor her yönden bakılıyor. Ne yapacaksın? Fırına girip çöreklenip oturacak mısın oraya? Hamurhanede mi çalışacaksın, neyi öğreneceksin? Öğrenemediğin nedir gizli kalan? Her Süleymanlı’nın bir işi gücü var bu insanların, boş değil bunlar. Kazanıyor, adam kazandığını istediği gibi tasadduk eder. İstediği gibi zekat verir, sadaka verir sana mı soracak? Biz yolda fakire gidip mesela para veriyoruz sen bu parayı nereden buldun, fakir adama soracaksın sen de bu parayı neden aldın? Ne kadar aldın,  ne kadar biriktirdin? Böyle bir hayat olur mu? Böyle bir mantık olmaz.

 

(Demokratik Bölgeler Partisi’nin Şırnak İl Yöneticisi Hurşit Külter geçtiğimiz aylarda polisin gözaltına almasının ardından kaybolmuş ve sol basında uzun süre ‘Polis Hurşit Külter’i gözaltına aldı sonra öldürdü’ propagandası yapılmıştı. Faili meçhul olduğu iddia edilen Hurşit Külter Kerkük’te ortaya çıktı ve uzun süredir orada yaşadığını ancak sağ olduğu halde özellikle haber vermediği ortaya çıktı. Özel harekatçıların kontrolü altındayken kaçıp saklanan Külter, hakkındaki tüm faili meçhul kampanyası sırasında Kerkük’te sağlıklı bir şekilde ikamet ediyormuş.)

Ben söyledim o zamanlar. Bir oyun vardır bunda dedim. Bu araştırılsın dedim. Polisi mağdur etmek, işte her türlü sıkıntı içinde tutmak için bunları yapıyorlar. Mağdur hale getiriyorlar polisi. Zora sokuyorlar. Güya bundan da kar elde edecekler. Halbuki bizim polisimiz bayağı aklı başındadır. Çok da insancıl merhametli bir topluluk. Var içinde tabii anormal olanlar var, garip insanlar ama çok nadir. Polis içinde eskiden de vardı böyle işkenceci, nezaketsiz, polisliği kullanan ama şu an çok iyi. Ama yine yüzde bir de olsa bin de bir de olsa anormal insan çıkıyor. Her insan grubunun anormali olduğu gibi polisin de anormali olabilir, askerin de anormali olabilir her insan grubundan çıkabilir.

2016-10-19 22:41:56

Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top