Sayın Adnan Oktar'ın 4 Aralık 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 4 Aralık 2016

 

Beyne Ulaşan Çok Düşük Amperli Elektriği İnsan Konuşma, Müzik, Ses Olarak Duyuyor. Ses Beyinde Doğrudan Allah Tarafından Dinletiliyor

O ritm insanın hoşuna gidiyor Allah’ın hikmeti. Cenab-ı Allah onu bir nimet olarak yaratıyor. Bak burada küçük bir alet, hoparlörler var yani herhangi bir cihaz vesile. Burada o çalgı çalıyor. Sanatçı varmış gibi çalıyor. Sanatçının çalması, hoparlörün çalması, o hoparlörden sesin gelip beynimizde çalması. Çalgıcı beynimizin içinde çalıyor. Biz de bacak bacak üstüne atıp keyifle beynimizin içinde dinliyoruz o çalgıyı. Kaç çeşit çalgıcı var bak; bir teypte var, bir hoparlörde var, bir de beynimizin içinde çalgıcı var. Asıl çalgıcı beynimizin içindeki. Çünkü dalga üretiyor bunlar. Bunların çalgıcılıkla pek alakası yok. Beynimizin içinde asıl o dinleyen zat, asıl çalgıyı dinleyen, olay onda. Yoksa oradaki çalgıcıdan da bir şey çıkmaz. Amperi çok düşük bir elektrik, çok flu bir elektrik. Böyle düzgün bir elektrikle gitmiyor beyne. Yani o beyne giden elektriği bir müzik aletine bağlasan haşır huşur gümbür gümbür sesler gelir. Hiçbir şekilde öyle kaliteli bir ses çıkmaz. Bilim adamları istiyorsa yapsınlar. Bak kulaktan beyne giden sinir elektrik akımı, o ses dalgaları var ya onu bir cihaza bağlasınlar hiçbir şekilde adam gibi müzik çıkmaz. Muazzam bir haşırtı ve gürültü çıkar başka bir şey çıkmaz. Yani çok uyduruk zoraki aralardan ‘ha hafif biraz benziyor’ diyebileceğin sesler. Beynin içinde doğrudan Allah tarafından birisine dinletiliyor, bir varlık dinliyor. Ama insanlar bundan habersiz tabii büyük bölümü. Habersiz olmaları da hiç önemli değil. Küçük bir topluluk daima hakim olur. Şu an dünyayı yöneten de yine çok küçük bir topluluk koskoca dünyayı. Çok fazla it-kopuk da var, çakallar var. İnternette birbirine küfrediyorlar, hakaret ediyorlar bir sürü ayak takımı var. Bunların hepsini küçük canlı kabı gibi yöneten güçler var. Güçler değil de güç var topluluk var. Onlar böyle bir bakteri topluluğu gibi küçük bir porselen tabağın içinde minik bakteriler olarak bağırıp-çağırıyor, küfrediyor, oynuyor, dünya hırsı yapıyor, dünyasını kurtarmanın peşinde ama ağzını bozarak, kafasını bozarak, karakterini kişiliğini bozarak yapmaya çalışıyor. Allah o bakterileri bir anda yok ediyor. Biraz ısıyı yükseltiyor hepsi yanıp-gider. Yakmakla da bırakmıyor Allah yakmayı uzatıyor bu sefer. Onun için küfrün veyahut münafıkların çok olması, itlik yapması falan hiç önemli değildir. Bakın dikkat edin pratik önemlidir. Pratikte hep inananlar hakimdir. Alçak insanlar hep köpek gibi ezilirler, hep sürünürler acı çekerler. Küfrederken de acı çeker, pislik yaparken de acı çeker. Mümin hep rahat ve huzur içindedir. Onlar da haset ve kıskançlık içerisinde böcek gibi kıvranırlar, DDT yemiş böcek gibi. Ama müminler bayağı keyif zevk içindedirler. Diliyle bir şey yapmak ister ama dili de kopar. Dili de bir şeye yaramaz, dili de kendini yakar. Münafığın da kafirin de dili kendi kendini yakar. Diyor ya, “sivri dilleriyle sizi incitmek isterler” diyor. Kendini incitir. Yani kendine zehir enjekte eden bir dildir. Mümine etkisi olmaz onun. Kafirin münafığın dili kendi kendini yakan bir dildir. Uzatır kendine batırır, uzatır kendine batırır mümine hiçbir etkisi olmaz. Çünkü pratikte baktığımızda müminlerin bayağı rahat yaşadığını görüyoruz tarih içerisinde ve küfrün de hep süründüğünü görüyoruz, ızdırap içinde olduğunu görüyoruz. 

 

Allah Kendisinden Uzak Olanların Ruhlarını Yüzlerini Karartır. O Karartıdan Bir Türlü Kurtulamazlar

Allah yüzlerini karartır küfrün. Allah’tan uzak olanların yüzlerini karartır. O kararma da çok canlarını yakar. Kurtulamazlar o kararmadan. Allah eşkallerini bozar, karakterlerini bozar, kafalarını bozar bir türlü kurtulamazlar. En nefret ettikleri şey yüzlerinin kararmasıdır. Allah onlara bir bela olarak verir bunu ahlakı bozuk adamlara. Mesela ondan hiç yakındıklarını duymamışsınızdır. Ancak aynada onlar homurdanırlar. İşte tipini… diye kendine hakaret eder aynaya bakar kendi tipine hakaret eder. Nefret eder tipsizliğinden. Orasını burasını sündürtür mündürtür ama yok daha da beter olur. Sündürttükçe daha da beter olur. Onların gizli dertlerinden bir tanesidir o. Yani dünyaya kafayı bağlamış, gönlünü bağlamış ahireti unutmuş tiplere Allah dünyayı lağıma çevirir. Bu sefer yüzleri de lağıma dönüyor. Yani gizli bir beladır bu. O lağımın içinde ömür boyu debelenirler. Bütün hayatları debelenme içindedir. Mesela gider para kazanacağım diye, küçük bir beton mezarın içine girer akşama kadar orada didinir. Küçük beton bir mezar. Ağzı zaten lağımdır, bedeninin içi lağımdır, etrafı lağımdır orada debelenir. Yediği yemek de ona lağım olur başka bir şey olmaz. Dışarıya çıkar arabasına biner yine o lağım kutusu gibidir, eve gelir evi de lağım kutusu gibidir. Bir türlü kurtulamaz ondan. Onun için o nefret ve can yanmasından dolayı bağırtılarına hiç itibar etmemek lazım. Canı yanan hayvan gibi bağırırlar o yüzden zaten küfreder bağırır çağırır. Bir de çoğunluk oluyorlar ya insanlar ona çok şaşırıyor. Yani niye çoğunluk çok önemli falan görüyorsa? Ormana da insanlar girdiğinde gezginler ormanda çok fazla hayvan sesi olur ama adam gayet güzel gezinir ormanda, değil mi? Mesela sansar olur kaçar, vahşi hayvanlar olur kaçar sığınırlar ama bir yandan da bağırırlar. Mümin de işte vahşi ormanda gezen insan gibidir. Ormanların kralıdır insan. Yani hayvanlarla dolu dünyada ormanların kralı imanlı insanlardır, dürüst insanlardır. Tabii bu sözümde ifade ettiğim zalimler, gaddarlar, acımasızlar, Allah düşmanı olup insanlara zulmedenler onları kastediyorum. Yani orman sakini olarak.

 

Ayet Açıklamaları

Yunus Suresi 27’de Cenab-ı Allah: “Kötülükler kazanmış olanlar ise; her bir kötülüğün karşılığı, kendi misliyledir.” Ne kadarsa o kadar. “Bunları bir zillet sarıp kaplar. Onların yüzleri, sanki bir karanlık gecenin parçalarına bürünmüş gibidir. İşte bunlar ateşin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır.”  Şimdi bak, küfrün en ızdırap duyduğu şey budur. Kendi yüzünden acayip tiksinir. O da onu sürekli sinirli yapar, acayip öfkelidirler. Dünyaya daldıkça Allah onları karartır. İçi de lağımdır yüzü de lağım olur. O lağımdan kurtulmak ister ama daha beter lağıma batarak kurtulmak ister. Allah onu lağıma mahkum eder. Elini yüzünü de lağımla temizlemeye kalkar daha da batar. Onun için mümin küfrü uzaktan böyle bir bilim adamı gibi inceler. Yani bir bakteri kabı gibi. Mikroskopta nasıl bakteriler çoğalıyor bilim adamları inceliyor. Onlara antibiyotik falan geliştiriyorlar, değil mi? Hangi antibiyotiğe hassassa onu damlatıyor bakıyor, o bakterilerden bir kısmı etkisiz hale geliyor. Bir kısmı uyuşuyor bir şey yapamıyor. Küfürle mücadelede de mümin öyledir yani bir bilim adamıdır. Hakim güç onlardır yani inananlardır. Pratikte öyledir yani müminlerin azınlık olmasının hiçbir önemi yoktur. Resulullah (sav) zamanında da mesela azınlıktılar. Allah istese Roma derin devletini, Roma devletini musallat ederdi. Kıpırdayamıyor bir mucize. Roma devleti dünyanın en büyük devleti o devirde. En büyük askeri güç muazzam istihbarat gücü var, hiçbir şekilde Müslümanlarla ilgilenmediler. Peygamber Efendimiz (sav)’e karşı da hiçbir tavır göstermediler. Hatta Peygamberimiz (sav) onlara mektup yazdı imana davet etti Heraklius’a. “İmana dönün” diye yazdı. Hiçbir şey yapamadı adamlar. O kadar onları tahrik ettiler, teşvik ettiler Müslümanlara karşı, hiçbir şey olmadı.

Bakara Suresi 16-17: “İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır. Bunların örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir.” Onlar da mesela ateş yakıyor ama kendisi karanlıkta kalmış.

Nur Suresi 40’ta da: “Ya da” diyor Allah “(inkar edenlerin amelleri) engin bir denizdeki karanlıklara benzer; onun üstünü bir dalga kaplar, onun üstünde bir dalga, onun da üstünde bir bulut vardır. Bir kısmı bir kısmı üzerinde olan karanlıklar; elini çıkardığında onu bile neredeyse göremeyecek.” Yani küfrün aklını nasıl Allah kapattığını ve yaşadıkları kabusu Kuran çok veciz bir şekilde belirtiyor. Burada yaşanan şizofren derin bir kabustur küfrün yaşadığı. Yani zalimlerin, gaddarların, acımasızların yaşadığı. Bak “elini çıkardığında onu bile neredeyse göremeyecek” o kadar ahmak ve akılsız hale gelir ki, gerçekleri o kadar görmez hale gelir ki “kendi elini bile göremeyecek haldedir” diyor Allah. Yani akılsızlığının derecesini göstermek için söylüyor Allah. Ne Allah’ı fark edebiliyor, ne doğruları fark edebiliyor, ne süründüğünün farkında sadece kendinden tiksiniyor. Ama sürünmeye de bir teşhis koyamıyor.

Bakara Suresi 249’da Cenab-ı Allah: "Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galip gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir." Küçük topluluk, Allah’ın hikmeti adamları gayet rahat idare edebiliyor. Tevrat’ta diyor “küçük bir çocuk onları güdecek” diyor. Yani Moşiyah Mehdi. Bak “küçük bir çocuk onları güdecek” güdecek diyor.

Yusuf Suresi 103: “Sen şiddetle arzu etsen bile, insanların çoğu iman edecek değildir.” Şeytandan Allah’a sığınırım “Vema ekserun” ekseriyetle derler ya yani insanların çoğunluğu “”nasi ve lev hareste bi mü’minin.” “Vema ekserun nasi ve lev hareste bi mü’minin.” “Sen şiddetle arzu etsen bile, insanların çoğu iman edecek değildir.” Allah onu öyle yaratıyor. Ki Hz. Mehdi (as) devrinde esleme oluyorlar yani kabul ediyor sadece. Büyük bir çoğunluk iman etti dedikleri esleme olmalarıdır. Teslim oluyorlar yani yoksa iman gönüllerine yerleşmiyor. O Mehdiyet’in gücü ve samimiyeti onlara öyle etki yapıyor.

 

Hadis Açıklaması

Hz. Ali (kv) diyor ki: “Ali’nin Rabb’ine andolsun ki Hüccet İmam Mehdi ayakta olacak, dünyanın yollarında yürüyecek. Evlere ve saraylara girecek.” Demek ki güzellikten hoşlanıyor saraylara girecek dediğine göre bu müthiş bir detay. Sarayların olduğu bir şehir olması gerekiyor. “Bu yerin doğusunda ve batısında gezecek, sözleri duyulacak. Cemaate selam verecek, görecek ama vaat edilen zamana ve gökten şu ses gelene kadar İmam Mehdi bilinmeyecek” diyor.

“Kaim Mehdi” diyor Peygamberimiz (sav) bak “Kaim Mehdi ilk çıktığında, tebliğ yapmaya başladığında insanlar ondan koyunlar ve keçilerin kaçışı gibi şuursuzca kaçarlar.” İlk başlangıçta öyle. Yani genel anlamda tabii hepsi kaçmıyor da bir kısmı. Ama koyun ve keçi gibi diyor çok şuursuz, var ya koyuna baktığında anlamsız bakar boş boş. Keçi de cin gibi bakar ya böyle bir anlamı yoktur. Niye kaçtığını da bilmez. Tıngıl tıngıl kaçar böyle püsküllerini sallayarak öyle kaçacaklar diyor ilk çıktığında diyor. (Biharül Envar, 51-52 ve 53)

 

Dünya Hayatına Dalmış Olanlar Eğlendiklerini Zannediyorlar, Gerçekten Mutluluğu Ve Eğlenceyi Bilmiyorlar

“Şeytandan Allah’a sığınırım: "Allah'ın Katında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır.” (Cuma Suresi, 11) Diyor Allah.”

Şimdi ticaret ve eğlence. Zaten eğlendiği falan da yok eğlendiğini zannediyor. Bir radyo kanalı var, açtım müzik başladı. Aynı müziğin, tek bir tempo tık tık tık, tık tık tık. Bekledim hep aynı şey. Bu neyin nesidir? Ağır uyuşturucu komasına girmiş gibi yani. Böyle müzik olmaz. Adama sorsan eğleniyorum diyor. Böyle eğlenme olur mu? Yani üç notadan oluşan ritim tık tık tık, tık tık tık, bir saat. Böyle uyuşmuş bir müzik. Yani hiçbir iniş-çıkış yok. Benim bildiğim eroin komasında falan kabus görenlerde falan olur öyle. O nasıl bir şeydir öyle? Sorduğunda eğleniyoruz diyor. Ayakta hafif hafif böyle zehirlenmiş gibi sallanıyor. Acayip eğleniyorum diyor. Eğlendiğin meylendiğin yok sürünüyorsun. Dört saat ayakta öyle durulur mu? Ortada müzik de yok hiçbir şey yok. Yerinde çakılmış gibi kalıyor, beti-benzi de bembeyaz olmuş sabaha kadar böyle hafif hafif sallanıyor. Arada sırada hafif gıda alıyor herhalde adına eğlence diyor. Böyle eğlence olmaz, bu özenti. Sürünüyor, eğlence diye bir şey yok.

 

Darbeye Karşı Hem Askerin Eğitilmesi Lazım, Hem Halkın Eğitilmesi Lazım

Bir daha darbe biraz zor yani bayağı güç. Ama tabii ne olur ne olmaz çok dikkatli olmak lazım. Hem askerin eğitilmesi lazım hem halkın eğitilmesi lazım, çok kararlı olunması lazım. Daha önce de dediler işte “biz kanun çıkarttık darbeler tarihe karıştı” falan. Öyle bir şey yok. Bu adamlar direkt sokağa döküldüler gayet de ferahlar. Milleti tankla falan eziyorlar, havadan otomatik silahla tarıyorlar. En ufak da bir vicdani azap hissedilmiyor. Adamlar böyle diri diri milletin suratına bakıyorlar. Köpek gibi bakıyor böyle diri diri sanki hiçbir şey yapmamış gibi.

2016-12-18 17:45:44

Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top