Sayın Adnan Oktar'ın 29 Aralık 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV; 29 Aralık 2016

 

(Rusya da Türkiye’nin El Bab operasyonuna katıldı. Rus jetleri ilk kez Türkiye’ye yol açmak için El Bab’da IŞİD hedeflerini vurdu. Amerika önderliğindeki koalisyon Türkiye’nin çağrılarına rağmen El Bab harekatına bugüne kadar hiçbir katkıda bulunmamıştı.)

PKK, YPG, PYD, IŞİD, Haram örgütü ve bütün o Şii örgütler tamamı İngiliz derin devletinin kontrolünde yani deccalın ordusu hükmünde bunlar şu an. Deccalın ordusu işte her yere dehşet ve şiddet saçıyorlar. Buna karşı Resulullah (sav) diyor ki; “Benim soyumdan Muhammed Mehdi isminde evladım zuhur edecek ve bu fitneyi kökünden kazıyacak” diyor. “Ama kan akıtmayacak, uyuyan kişiyi dahi uyandırmayacak” diyor. “Benim soyumdan” diyor “benim evlatlarımdan” diyor birçok yerde. Tanınması için de detaylı bilgiler vermiş Resulullah (sav). Hiçbir şahıs hakkında böyle detaylı bilgi yok. Bir deccal çok detaylı tarif ediliyor, bir de Mehdi (as) çok detaylı tarif ediliyor. Daha önce gelip geçen Mehdiler hakkında sadece isimleri veriliyor veyahut Mehdi’ye yardımcı olacak şahıslar veyahut o devrin ilginç acayip şahısları, garip şahısları, zararlı olacak, faydalı olacak şahısların hepsinin isimleri verilmiş ama detaylara girilmemiş.

 

Tevrat’ta Mehdi (As)’In İnsanları Birlik İçinde Kardeşçe Yaşamaya Davet Edeceği Bildiriliyor.

Masonların sürekli okudukları bir Tevrat Mezmur’u var yani Zebur’dan bölüm 133/2. “Ne iyi, ne güzeldir birlik içinde kardeşçe yaşamak. Başa sürülen değerli yağ gibi sakaldan Harun’un sakalından kaftanın yakasına dek inen yağ gibi.” Yani kaftanı da parlak, giydiği kıyafeti de parlak Harun’un, başı da, saçı da parlak ve kardeşliği savunuyor. Mehdi (as)’ın görevi anlatılıyor aslında burada. Bak “Ne iyi, ne güzeldir birlik içinde kardeşçe yaşamak.” Bütün masonlar bunu kendilerine düstur ediniyor. Bak “Ne iyi, ne güzeldir birlik içinde kardeşçe yaşamak.” Mehdiyet’in temel düsturunu söylüyor. “Başa sürülen değerli yağ gibi, sakaldan, Harun’un sakalından kaftanın yakasına dek inen yağ gibi.” Harun’un sakallı olduğu vurgulanıyor tabii yine burada Moşiyah’a, Mehdi’ye bir işaret olarak söyleniyor ki, 3500 yıldan beri masonlar tarafından da kullanılan bir hüküm.

Mehdi (as), meczum cezmedilmiş yani yanlarına nazaran daha uzun ama düzeltilmiş sakal şekline sahip. “Mehdi (as) kevsec” sakalı yanlarda azdır diyor. (Fetava-yı Hadisiye, Ebü'l-Abbâs. Şehabettin Ahmet İbn-i Hacer-i Heytemi sayfa 41. “Mehdi (as) sağ yanağına doğru sakalsız bir gençtir.” Sakalı alınmış veyahut hafif yanlardan bazı kişilerin doludur sakalı tam yüzünü kaplar, Mehdi (as)’da öyle değil ince yanlardan fakat alt tarafının da cezmedilmiş diyor düzeltilmiş yani klasik bir düzgün sakal tarzında.

Resulullah (sav) da yağ sürüyor başına ve sakalına, “Yağın parlaklığını başında ve sakalında gördüm” diyor. Rabia Hz. Aişe, Nesihi’de Hac bölümü 42’de.

Yine Mehdi (as) orta boylu, esmer, meczum hafif sakallı yani Mehdi (as)’ın sakalı da ince meczumun bir anlamı da bu hafif sakallı. İnce, hafif sakal o anlamda. Peygamberimiz (sav)’de de var öyle o şekilde yani sakal tüyleri kalın değil sert, kalın sakal tüyü olur ya öyle değil. Kevsecin bir anlamı da odur, ince sakallı, incedir sakalı. Resulullah (sav) da öyle o şekilde. Kevseç; sakalları yanlarında az, iki tarafta da ince sakal var.

 

Tevrat Ve İncil'in Geçersiz Olan Kısımları Kuran'da Bildirilmiştir. Kuran'a Uygun Bölümlerinin Müslümanlar Tarafından Da Bilinmesi Gerekir

Tevrat ve İncil Müslümanların okuması gerekiyor. Kuran’da Tevrat ve İncil’e müracaat edilmesini söylüyor Allah. Tevrat ve İncil’i Kuran’da övüyor Allah. Geçersiz olan kısımlarını da belirtiyor. Geçersiz olan kısımlarını nasıl anlarız? Kuran ile kıyaslayarak anlarız. Onun dışında Tevrat ve İncil Müslümanlarca okunması gerekir. Ama onu en iyisi biz kitap haline getirelim yani Kuran ile çelişen kısımları çıkartıp düzenleyip kitap haline getirelim ki kardeşlerimiz de Tevrat ve İncil’den de istifade edebilsinler. Resulullah (sav) zamanında okuyordu sahabeler. Mesela hatta Peygamberimiz (sav)’in hadisleri de var “Biraz Kuran’dan okuduktan sonra yine Tevrat’tan okuyabilirsin, İncil’den okuyabilirsin” diyor. Sahabeler “Okuyalım mı?” diyorlar o şekilde söylüyor Peygamberimiz (sav). Tevrat, insanların istifade etmesi gereken Allah tarafından Kuran’da övülen bir hak kitaptır. Bozuk olan kısımlar, yanlış olan kısımlarını veyahut insan ifadesi olan kısımları kenara alabilirler. Ama bozulmamış kısımlarını mutlaka okumakta fayda var.

Şeytandan Allah’a sığınırım “Ey iman edenler” diyor Cenab-ı Allah Maide Suresi 101’de “Size açıklandığında sizi üzecek şeyleri sormayın” var ya gelenekçiler yapıyorlar şu şundan dolayı böyle işaret ediyor olabilir mi? Şöyle mi böyle mi? Yani yeni yeni hüküm istiyor, dini zorlaştırmak istiyor. “Dini zorlaştırmak için soru sormayın” diyor Allah. “Sonra üzülürsünüz” diyor. “Kur'an indirildiği zaman sorarsanız, size açıklanır” yani “sadece Kuran’ın hükmü yeterlidir” diyor. “Konu aramayın” diyor Allah. Kuran indirildiğinde siz zaten Allah, “Kuran ayetle açıklıyor o size yeter” diyor. “Ama sürekli soru sorup zor bir durum meydana getirmeyin” diyor Allah.

 

(Putin, Suriye hükümetiyle muhalefetin ateşkes anlaşması imzaladığını resmen açıkladı. Putin, “Türkiye ve Rusya garantör ülke olacak. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından terör örgütü olarak kabul edilen gruplar bu mutabakatın dışındadır. Bu düzenlemeye Türkiye ve Rusya Federasyonu garantör sıfatıyla destek vermektedir” diye konuşma yaptı.)

Bizim anlatımlarımızın çok çok büyük etkisi oldu. Rusya’yı da düşman ilan etmişti birçok kişi. Biliyorsunuz yani. Çok büyük bir kitle düşman ilan etmişti. Geceli gündüzlü Pravda’da yazılarımız çıktı. Türkiye-Rusya dostluğunu pekiştirmek için geceli gündüzlü uğraştık. Sonuçta hükümet güzel bir girişimde bulundu ve Rusya ile dost olduk. İsrail ile de bizi düşman etmeye çalışmışlardı acayip hükümete bastırdılar o konudaki oyunu da bozduk. İsrail ile Türkiye’nin dost olmasını sağladık. İran’la da aramızı bozmaya çalıştılar. Onu da kırdık İran ile de dostluğu sağlamış olduk Allah’a çok şükür, Allah vesile etti. Duamıza icabet yani.

 

Tevrat Ve İncil Ehlinin Kuran'ı Kabul Etmesi Şart. Kuran Ehlinin de Tevrat Ve İncil'deki Kuran'a Uygun Bölümleri Kabul Etmesi Şart

Mesela Maide Suresi 46-47’de “İncil sahipleri Allah'ın onda indirdikleriyle hükmetsinler” İncil geçersiz olsa Allah söylerdi. Geçersiz olan kısımlarını Kuran düzeltiyor. Ama İncil sahipleri İncil’e uyacaklar Müslümanlar da İncil’den istifade etmeleri lazım, okumaları lazım. Mesela Maide Suresi 68’de diyor ki Cenab-ı Allah “De ki: 'Ey Kitap Ehli, Tevrat'ı, İncil'i ve size Rabbinizden indirileni ayakta tutmadıkça hiçbir şey üzerinde değilsiniz” yani “Tevrat’ın ve İncil’in hak olan kısımlarına uyacaksınız” diyor Kuran. “Eğer onlar” şeytandan Allah’a sığınırım “Tevrat’ı, İncil’i ve kendilerine Rablerinden indirilen (Kur'an'ı) ayakta tutsalardı, elbette üstlerinden ve ayaklarının altından (sayısız nimeti) yiyeceklerdi. İçlerinde aşırı olmayan (mutedil) bir ümmet vardır.” (Maide Suresi, 66) Tevrat ehli Kuran’ı da kabul etmesi gerekiyor Kuran ehlinin de Tevrat’ı kabul etmesi gerekir. Tevrat ve İncil ehlinin Kuran’ı kabul etmesi şart. Kuran ehlinin de Tevrat ve İncil’i kabul etmesi şart. Çünkü Kuran; Tevrat ve İncil’deki yanlış olan kısımları söylüyor. O zaman bu üç kitaba da tam anlamıyla uymak lazım ki Tevrat’ın içindeki Zebur da dahil buna.

Açıkça söylüyorum Tevrat’tan Müslümanların istifade etmesi lazım. Tevrat’ı okurlarsa ufukları genişler. Sanata, estetiğe, güzelliğe karşı eğilimleri artar, Allah’a olan sevgileri daha da artar. Kuran, öyle olmuş olmasaydı böyle bir hükmü olmazdı. Yok hükmünde derdi Allah. Ama Tevrat ve İncil’in okunmasını Kuran açıkça emrediyor.

 

Dünya Karmaşık Bir Yer Değil, Her şeyin Bir Sebebi Var. Allah’ın Olayları Yaratırken Tek Amacı Var Allah Kendisi’ni Çok Sevmemizi İstiyor

Şimdi dünya öyle karmakarışık görünüyor ama dünya öyle karmaşık değil. Allah olayları yaratırken bizim beynimizin içinde meydana getirirken tek amacı var. Divane tarzda Kendisi’ni sevmemizi istiyor. Yani bir tek insanın önü bu kadar açıktır sevgi için. Meleklerde öyle değil yani melekler mecburdur sevmeye, öyle yaratılıyor. Yani kötülüğü yapamaz istese de melek. Ama insan iyiliği ve kötülüğü bildiği halde divane aşık olduğunda Allah onu çok seviyor. Yani yaratılışın her şeyin bir amacı olmuş oluyor. Allah’ın en mühim vasfı sevilmesidir. Sevmesi ve sevilmesidir en mühim vasfı. Yani bütün yaratılıştaki amaç bu çamlar, kediler, böcekler, süsler, müzik, insanlar tek amaç o oluyor. Aciz yaratılmasının amacı da odur. Yani divane aşkın elde edilmesidir. Olaylar acılar, Suriye’de akan kan, Irak’ta akan kan. O insanların bağırtıları Müslümanlardan yardım diliyor ya o divane aşkın talebidir onlar. Yoksa olmuyor divane aşk yani böyle delicesine bir sevgi olmuyor. İnsan aklı donuklaşıyor. Yani bu şartlarda oluşuyor ancak. Onun için Azrail (as) hareket halinde, melekler hareket halinde o aşkın zeminini hazırlıyorlar. Durduk yere de olmaz aşk, yani ona emek vermek ve çile çekmek gerekiyor. Kademeden kademeye geçmek gerekiyor. Ayette diyor ya “Siz, gerçekten tabakadan tabakaya bineceksiniz” (İnşikak Suresi, 19) diyor. Safhadan safhaya geçireceğiz diyor.

 

“Kitap ehlinin Kuran’ı kabul etmesi ve Müslümanların İncil ve Tevrat’ın Kuran’la mutabık kısımlarını kabul etmesi önemlidir” dediğim buna “kabul etmek ne manada, nasıl bir kabul açıklar mısınız?” diyor. Kuran’da Allah diyor. Kabul etmezsen Kuran’ın hükmünü kabul etmemiş oluyorsun, bu kadar açık. Ehli Kitap da Allah’ın indirilmiş kitaplarından herhangi birini kabul etmediğinde küfre düşer. Yani bütün peygamberleri kabul etmek durumundadır. Yani mesela İbrahim (as), Musa (as), İsa (as),  mesela bir Musevi İsa (as)’ı inkar ederse dinden çıkar. Yani kendi şeriatını yaşayabilir ama İsa (as)’a “yalancıdır” derse dinden çıkar. Bu olmaz. Hz. Muhammed (sav)’e “yalancıdır” derse dinden çıkar. Çünkü yalancı olmadığı belli, görülüyor, dürüst, doğru. Ayrıca İsa (as) “ben ilahım, Allah’ım, bana iman edin” de dememiş. “Eğer bunu söyledimse mutlaka sen onu bilmişsindir. Sen bende olanı bilirsin, ama ben Sen'de olanı bilmem. Gerçekten, görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sen'sin Sen.” (Maide Suresi, 116) diyor. Dürüstçe cevap veriyor. Yani sen bu insana nasıl güvenmezsin, nasıl saygı duymazsın yahut nasıl yalan söylediğini iddia edersin? Yalan söylediğini iddia etmediğin an Müslümansın. Yani bir Musevi “İsa (as) da, Hz. Muhammed (sav) de yalan söylemedi” derse Müslüman olur. Kitabı değiştirmiştir adam o ayrı mesele o kısma girme sen. Sen İsa Mesih’in gerçek peygamber olduğuna inanırsan bitti. Resulullah (sav)’in de, ben Müslüman olarak söylüyorum “Peygamberimiz doğru bir peygamberdi gerçek peygamber” diyorum. Bana dese ki; “ben senin sözüne inanıyorum” derse tamam, bu kadar. Yani bu. Yahut “Hz. Muhammed (sav) yalan söylemedi” dese yine yeterli. Aslında “Hz. Muhammed yalan söylemedi” demesiyle İsa’yı da kabul etmiş oluyor zaten. Yani onu ayrıca kabul etmesi diye bir durum yok. Yani bütün peygamberleri hepsini kabul etmiş oluyor. Onun için Museviler bir Müslüman gördüğünde mesela ben bir şey söylediğimde bana söylüyorlar. “Biz senin şahitliğini kabul ediyoruz” diyorlar. “Yani sen ne söylersen biz buna inanırız” diyorlar. Yani “senin doğru bir insan olduğuna inanıyoruz” diyor Hahamlar, bitti. Ben diyorum ki “Hz. Muhammed Peygamber.” “Ben sana inanıyorum” diyor “dürüst olduğuna doğru olduğuna inanıyorum. Şahitliğine de inanıyorum.” Diyor. “Dediğinin doğru olduğuna inanıyorum” dedi mi o da Müslüman olur artık. Yani bütün bunu diyen bütün Museviler de Müslüman olur. Kendi şeriatını yaşayabilir. Çünkü onlarda da namaz var, zekat var. Hepsi var. Kendi şeriatından ayrılmasına gerek yok Peygamberi kabul ettikten sonra. Çünkü Muhammedi Musevi olmuş oluyor. Muhammedi İsevi olmuş oluyor. Müslümanların da Tevrat ve İncil’in bozulmamış bölümlerinin hepsini kabul etmesi, yaşaması lazım ve okuması lazım, hayata geçirmesi lazım. Allah “nurdur” diyor. “Hidayet kaynağıdır” diyor. Sen “hayır” dersen küfre gidersin. Allah bak, “Tevrat ve İncil için nur ve hidayet kaynağıdır” diyor. Sen ne diyorsun? “Hayır” diyorsun. Allah’ı yalanlıyor musun sen? Ne yapıyorsun yani? O zaman dinden çıkarsın. “Amenna ve saddakna” diyeceksin. “Ya Rabbi doğru söyledin” diyeceksin. O zaman bitti. O zaman oku işte okuyacaksın.

Mesela Bakara Suresi 136, 137’de “Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene” Kuran’a, bak “bize indirilene” Kuran’a “İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene” Ne bu? Tevrat. “Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik.” “Bütün kitaplara iman ettim” diyorsun. Sonra da diyorsun ki “böyle bir kitap yok” diyorsun. “Var” diyor Allah, sen “yok” diyorsun. Olmaz öyle. “Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz” Bak, “Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz” yani “şu şundan üstün demeyiz” diyor. “Hepsini aynı severiz.” “ve biz O'na teslim olmuşlarız.” Bak, “ve biz Allah’a teslim olmuşlarız.” “Şayet onlar da, sizin inandığınız gibi inanırlarsa, kuşkusuz doğru yolu bulmuş olurlar” Bak, bitti. Yani eğer Museviler de, Hristiyanlar da “sizin dediğiniz gibi bütün peygamberleri kabul ettik, Hz. Muhammed’i de kabul ettik, hepsine uyuyoruz” derlerse bak Allah ne diyor? “kuşkusuz doğru yolu bulmuş olurlar” diyor. “Müslüman olurlar” diyor Allah. Bitti. Ayet hükmü açık. “yok, eğer yüz çevirirlerse, onlar elbette bir (çelişki ve) aykırılık içindedirler. Sana onlara karşı Allah yeter. O, işitendir, bilendir.” (Bakara Suresi, 137)

“Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı” Kim neyi? Tevrat ve İncil’i Bak, “önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona 'bir şahid-gözetleyici' olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) indirdik.” “Kuran da onlara şahit” diyor Allah ve gözetleyici. Yani yanlış bir şey olduğunda Kuran uyarıyor. Diyor;  “mesela burası yanlış.” “'bir şahid-gözetleyici' olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık.” Musevi şeriatı, İsevi şeriatı, İslam şeriatı “hepsi ayrı ayrı” diyor. “Onların hepsini Ben yol ve yöntem olarak size kıldım” diyor. “Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı” “Ayrı ayrı ümmetsiniz” diyor. Yani İslam hakim olduğunda yine Musevi olacak, Hristiyan olacak. Muhammedi Hristiyan, Muhammedi Musevi olacak. Yani Müslüman’ın dediğine “sen yalan söyledin” demeyecek, o kadar. “Arkadaş sen yalancısın” demeyecek. “Doğru söylüyorsun” derse senin “şahitliğini kabul ediyorum” derse bitti. Museviler, ben bütün ileri gelen Sanhedrin hahamlarıyla görüştüm. “Biz” dediler “senin doğru söylediğine inanıyoruz” diyorlar. “Şahitliğine de inanıyoruz. Çünkü tevhid akidesine inanıyoruz ve Nuhi’sin” yani Hazreti Nuh’un da dinine de uymuş bir insansın.” O zaman benim dediklerim doğru olduğuna göre, ben İsa ve Muhammed’e inandığıma göre onlar da inanmış oluyorlar işte o kadar. Dolayısıyla onlar da Müslüman’dır yani Museviler. Yani bu yönü olan, Kuran’ın bu hükmüne uyan bütün Museviler, Hristiyanlar Müslüman’dır. Kafir diye söylediğinde Kuran’ın hükmüne ters bir hüküm vermiş olursun. Kafir denmez. Bunu reddederse kafir olur. Haşa “Peygamber yalancıdır sen de yalan söylüyorsun” derse o kafir olur, küfre gider. Ama “biz senin doğruluğuna inanıyoruz” derse, bak, şahsa demesi yeterli oluyor. “Ben Müslüman’ım.” Diyor. “Ben doğru muyum?” diyor. “Doğrusun” diyor. “Yalan söylemiyorsun” Tamam bitti. O zaman ben işte Hz. Muhammed (sav)’e de, İsa (as)’a da inandığım için ona da inanmış oluyorum.

Maide Suresi 44’te Cenab-ı Allah diyor ki; Gerçek şu ki, Biz Tevrat'ı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik.” Sen diyorsun ki, “Tevrat diye bir şey yok.” Diyorsun. Allah ne diyor? “Tevrat'ı, içinde bir hidayet” Yani “hidayetinize vesile olur” diyor Yani “Mehdiyet’tir” diyor. “ve nur olarak indirdik.” Diyor. “Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar)” mesela buraya gelenler işte o yüksek bilginler. Ahbardır buraya gelenler. “Allah'ın Kitabı'nı korumakla görevli kılındıklarından” Tevrat’ı korumakla görevli kılındıklarından bak, Tevrat’ı koruyor. Adam Tevrat’ı kabul etmiyor. Allah ne diyor? “Onlar koruyorlar” diyor. “…Ve onun üzerine şahitler olduklarından” Tevrat’a şahit olduklarından “(onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan korkmayın, Benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kafir olanlardır.” (Maide Suresi, 44) diyor. Kafir nasıl oluyor? Bir Müslümanı yalancılıkla itham ederse bir Musevi, bir Hristiyan kafir olur. Yani imanından dolayı. Diyor ki, “Ben Müslümanım.” Diyor. E sen “yalan söyledim” diyorsan küfre girer. “Doğru söylüyorsun” dersen. “Sen doğrusun, şahitliğini kabul ediyorum.” bitti. O Müslüman olmuş oluyor.

2017-01-07 04:46:15

Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top