Sayın Adnan Oktar'ın 20 Eylül 2017 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 20 Eylül 2017

 

(Meksika’da son yüzyılın en büyük depremi meydana geldi. Depremin 51 kilometre derinlikte, etki alanının ise 900 kilometrelik bir çapta olduğu açıklandı. 1985 yılında 10 binden fazla kişinin ölümüne yol açan depremin yıldönümünde yaşandı bu deprem. Şu an için resmi olarak ölü ve yaralı sayısı bilinmiyor. 2 hafta önce de 8.5 şiddetinde bir deprem olmuştu Meksika’da.)

Ahir zamanı bütün şiddetiyle yaşıyoruz. Böyle bu kadar yüksek dereceli bu kadar sık deprem dünyanın 300 bin yıllık, 400 bin yıllık tarihinde yok. Hep 1990’lardan sonra tırmanma var. Ama acayip bir tırmanma yani tavan yapmış görülmemiş bir tırmanma. Bu İncil’de de, Tevrat’ta da, hadislerde de alamet olarak geçiyor. Hz. Mehdi (as)’ın ve Hz. İsa Mesih (as)’ın çıkış alameti olarak geçiyor. Yalnız tabii bu bununla kalmayacak daha da şiddetlenecek ve devam edecek. Ama bak hayret edecek şey de Hz. Mehdi (as) çıktıktan sonra duruyor depremler. Bu şaşırtıcı değil mi? Yani Hz. Mehdi (as) zahir olduktan sonra da, anlaşıldıktan sonra da Hz. Mehdi (as)’ın zamanında dünya çapında depremler duruyor. Bu apaçık alenen büyük bir mucizedir. Nasıl bunun açıklaması nasıl olur? Zahir olmadan önce muazzam deprem oluyor, 400 bin yıllık, 500 bin yıllık tarihte görülmemiş şekilde, zahir olduktan sonra da birdenbire duruyor depremler. Hani katyonik tabakalar bilmem ne hareket falan bize anlatıyordunuz, doğrudan Allah’ın emriyle olduğunu burada görüyoruz.

 

(Cumhurbaşkanlığı korumalarının kullanması için Amerika’yla yapılan silah anlaşması Trump yönetimi tarafından geri çekildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan kararla ilgili “Karara inanamıyorum. Biz paramızla sizlerden silah alamazken siz niçin parasız olarak bu terör örgütlerine bu silahları veriyorsunuz? Biz bu sorularımızın cevabını bulamadığımız için stratejik ortak olarak bundan üzüntü duyuyoruz” dedi.)

Türkiye’deki adamların şikayeti, zahiren halk şikayeti kalitenin eksik olması başka bir şey yok. Ortadoğu ülkelerinde kalitenin düşük olması. Ortadoğu’ya bu reva gördükleri tavrın ana nedeni bu, kalitenin düşük olması. Kalitenin yüksek olduğu ülkelere kimse dokunmuyor. Yani hiçbir şekilde dokunmuyorlar, onlar da Ortadoğu ülkesi ama kalite yüksek nispeten. Kaliteyi yükseltmek lazım. Sanat, kalitenin, güzelliğin hakim olduğu ülkelerde hiçbir sorun olmuyor. Hürriyet, sanat, kalite, güzellik.

 

(“PKK eylemlerini neden azalttı?” izleyici sorusu)

Şimdi yeni bir hazırlığa girişmiştir onlar. Çünkü Güneydoğu sınırımızın öbür tarafında Suriye-Irak tarafında boydan boya kantonlar oluşturdular. Böyle dev bir ülke meydana geldi dev. Neredeyse Mısır’ın büyüklüğünde koskoca bir ülke meydana geldi. Oralarda şimdi yerleşmeye çalışıyorlar Amerika’nın da desteğiyle. Amerika tabii İngiliz derin devletinin karakoludur. İngiliz derin devleti kullanır Amerikalıları. Amerikalılar saftır, garibandır, çocuksudur öyle ince ince düşünmezler. Biraz da hafif çekingendirler yani ne deniyorsa onu yaparlar. Ha bunlar rastgele mi oluyor? Olmuyor tabii. Allah’ın planı üzerine oluyor. Şimdi işe ledün gözüyle bakarsak başka türlü tabii olay.

 

Kuran'a Göre Cihad Cehd Etmek, Gayret Etmek Anlamını Taşır. Savaş İse Sadece Kendini Savunma Amaçlı Yapılabilir

Cihat deyince tabii klasik olarak savaş akla gelir ama Arapça köken olarak cehd-gayrettir, cehd-ü gayret denir, “cehd edin.” Cehd eden kişiye de mücahit denir cehd eden. Ama Kuran’da savaş emri olan ayetlerde kıtal şeklindeki kelime tam karşılığı açıklanıyor. Yani Allah kıtal talep ediyor kıtal, katletme yani kitle şeklinde kıtal. Eğer adamlar sana saldırıyorsa çocukları, kadınları kesiyorsa müminlere Allah orada ayette kıtal hakkı veriyor. Yani “siz de onları öldürebilirsiniz” diyor Allah. “Eğer onlar sizi öldürüyorsa siz de onları öldürebilirsiniz.” Ama çok az ayette var kıtal emri. Genellikle cehd-cihat şeklinde geçer.

 

(Washington Post Gazetesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Amerika ziyaretleri kapsamında, Türkiye’yi skandal ifadelerle hedef alan bir başyazı yayınladı. Yazıda, Türkiye’ye silah satışının engellenmesi gibi ciddi yaptırımlar uygulanması gerektiği yönünde provokatif ifadeler yer alıyor. Bazıları şu şekilde: “Recep Tayyip Erdoğan’ın Washington ziyareti sırasında Türk korumaların barışçıl protestoculara karşı şiddet içeren saldırısının üzerinden geçen 4 ayda hiçbir şey Türkiye hükümetinin Amerikan topraklarında demokratik ilkelere yapılan bu saldırı konusunda sorumluluk almasını sağlayamadı. Belki de belirli silahların satışının engelleneceğine dair bir tehdit, böylesi bir gaddarlığın bedeli olacağını ifade etmenin daha anlamlı bir yolu olur” diye yazıyor. Senatonun da tamamının bu tasarıyı onaylaması gerektiğini söylüyor.)

Çok münasebetsiz izahlar. Sanki silah için Amerika’ya mecburmuşuz gibi. Amerika’dan bizim silah almamız onlar için bir lütuf zaten. Amerika zengin oluyor biz silah aldığımızda. Para vermiş oluyorlar, durduk yere para veriyoruz. Silah illa Amerikan malı olacak diye bir şey yok. Gerekirse Rus malı silah da kullanılır, Çin malı da kullanılır, yani kullanılır oğlu kullanılır. Laf mı yani.

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Amerika’da Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşmada Barzani’ye şöyle seslendi: “Buradan Irak bölgesel Kürt yönetimini bu doğrultuda başlattığı girişimden vazgeçmeye davet ediyoruz. Türkiye’nin bu konudaki çok açık ve kararlı tavrını görmezden gelmek Irak bölgesel Kürt yönetimini elindeki imkanlardan da edecek bir sürecin önünü açabilir.”)

Benim anladığım orayı PKK’ya verecekler. Çünkü direnen bir nokta. Hazır devlet yani, uzatmak istemiyorlar. Zaten diğer bölgeler de sağcı muhafazakardı, gelenekçi Ortodoks Müslümanların hakim olduğu bölgelerde PKK oraları işgal ettiğinde hemen oraları PKK’lı hale getirdi. Hepsi dinsiz imansız, komünist PKK’nın kontrolüne girdi. Orayı da PKK’nın kontrolü altına alması bir haftasını bile almaz. Yani adamı esir de alabilirler, vurabilirler de yahut kaçırabilirler yahut kaçmasına önayak olabilirler. Çok kötü bir oyun oynanıyor benim gördüğüm.

 

(“Eğlenmek Allah rızasına uygun mu?” izleyici sorusu)

Eğlenmekten kasıt müzik, dans ilk akla gelenler bunlar. İnsan sürekli okursa, sürekli zikir halinde olursa, sürekli ibadet ederse, sürekli çalışırsa bir süre sonra bünyesinde bozukluk başlar. Allah’ın fıtratına aykırı yaşadığı için bünyede çökme meydana gelir. Dikkat dağınıklığı, efor düşüklüğü, uykusuzluk, bilinç kaybına kadar gider. Onun için bütün eski ehli tarik mutlaka musikiyle, teganniyle ve raksla kalplerindeki o kasılma halini çözmeye ümmeti teşvik etmişlerdir. Mesela Abdülkadir Geylani’nin, Şah-ı Nakşibendi’nin, İmam-ı Gazali’nin bu konuda açıklamaları var. Kalp ferahlar, sürur bulur, kafa açılır. Öbür türlü insan zayıf yaratılmıştır, zayıf yaratıldığı için onu bünyesi kaldıramaz. O zayıf yaratılmaya karşı o bir gıda gibidir. Müzikle kalp, ritimle harekete gelir, açılır, felah bulur. İbadete güç kazanır, dine güç kazanır, sıhhat bulur vücut. Faydalı güzel.

 

Kadınlar Allah'ın Rahman ve Rahim İsimlerinin En Güzel Tecellilerinden Biridir. Kadınların Ezildiği Yerlere Allah Bereket Vermiyor

Kadınların önde olacağı hadislerde görülüyor. Ama aklen de öyle olduğu anlaşılıyor. Çünkü sanat, estetik, güzellik, şefkat, nezaket, temizlik kadınlarda çok yoğundur. Çok muazzam tecelli eder. Allah’ın Rahman ve Rahim isminin tecellisidir kadınlar. Bak Rahman ve Rahim isminin tecellisidir. Yalnız tabii Allah’ın bu mübarek güzel kullarına yapılan zulümden dolayı dünyadan Allah muazzam intikam alıyor mahvediyor. Nerede kadınlar boğuluyorsa, nerede kadınlar eziliyorsa Allah oraları mahvediyor. Kadınların özgür olduğu hiçbir yerde hiçbir felaket olmaz dikkat edin. Kadınların özgür olduğu, huzur içinde yaşadığı hiçbir yerde felaket yok. Nerede kadınlar eziliyorsa felaket orada. Kadınlar bereket vesilesidir. Gittikleri yere huzur getirirler, güzellik getirirler. Şehirlerin kuruluş sebebi kadınlardır. Ailenin kuruluş sebebi kadınlardır. Her şeyin kökenine baktığımızda hep kadınlarla karşılaşırız. Estetik, sanat ve güzelliğin kökeninde tablolara ilham veren hep kadınlardır, hep kadın güzelliğidir ön planda olan. Şiirler kadınlar içindir, şarkılar hep kadınlarla ilgilidir. Bütün şarkılara bakın hep kadın, kadın sevgisidir. Şiirlerde hep kadın sevgisidir. Sanatçının ruhunda en şiddetli etki yapan güzellik kadın güzelliğidir.

 

İslam Birliği Oluştuğunda NATO ve BM de Çalışmalarına Devam Eder. Ancak Bu İki Kurum da Fonksiyonunu Çok Kaybetmiş Durumda, Atıl Oldular

Türk-İslam Birliği oluştuğunda NATO biraz zayıflar biraz tabii, Birleşmiş Milletler de zayıflar ama devam eder. Çünkü birliktelikler her zaman iyidir. NATO’nun kalkması için bir sebep yok, Birleşmiş Milletler’in kalkması için bir neden yok ama fonksiyonunu çok kaybetti Birleşmiş Milletler. Bir yerde katliam oluyor, Birleşmiş Milletler gitmiyor, bir yerde katliam oluyor gitmiyor, hiçbir işe karışmıyor atıl hale geldi. NATO da atıl hale geldi yani fonksiyonunu kaybetti. Eski aktivitesi, eski kararlılığı, eski faydalı olma tavrını pek göremiyoruz. Ama Türk-İslam Birliği olduğunda daha canlı, daha aktif olacaktır. Ve sevgiyi daha çok öğretecektir. Birleşmiş Milletler’e de NATO’ya da. Çünkü silahı sevgi olacaktır. Türk-İslam Birliği’nin ana silahı sevgidir.

 

Dünyanın Her Noktasında Allah'ın Rahman ve Rahim İsmi Vardır. Dünya Sevgi Üzerine Kurulmuştur

Allah rahmeti sever, rahim olmayı sever. Yani Allah’ın zaten genel ana vasfı odur. Sevgidir Allah’ın tek istediği ana hedefi sevgidir. Rahman ve Rahim ismi zaten sevgi ifade eden ismidir. Kuran ayetleri hep Rahman ve Rahim ismiyle başlar biliyorsunuz. Hep Rahman ve Rahim ismi. Mesela kedide, o hırlar ya, Bediüzzaman diyor ki “Ya Rahim Ya Rahim diye hırlar” diyor “mutluluktan o şekilde ses çıkartır” diyor. Her yerde bir intizam, güzellik, hoşluk ve sıcaklık hakim. Rahman ve Rahim isminin tecellisidir. Ama tabii negatifi de yaratıyor ki Allah güzel kaliteli imtihan olalım diye. Yoksa güzelliğe çok ciddi ket vurulmuş olur, eğer kötülükler olmasa güzelliğin kalitesi ortaya çıkmaz.

 

(Amerika’da büyük hasara yol açan İrma Kasırgası’nın ardından şu anda Maria Kasırgası ülkeyi etkilemiş durumda Adnan Bey. Maria Kasırgası saatte 260 kilometre hıza ulaştı ve 72 bin kişilik Dominika Adası’nı yerle bir etti. Ada, tarihinin en büyük yıkımlarından birini yaşarken Dominika Başbakanı Roosevelt Skerrit “Parayla satın alınabilecek her şeyi kaybettik” dedi. Ölü sayısı halen bilinmiyor.)

Söyledim bak, felaket devam edecek dedim Amerika’da. Çünkü azgınlık had safhada, homoseksüellik had safhada, Allah’ı inkar had safhada ve İngiliz derin devletine teslimiyet had safhada. Deccalın el attığı bir yerde bereket kalmıyor, Amerika’nın bereketi kalmadı. Amerika’nın üzerine bir uğursuzluk çöktü. Yeniden Allah’a dine dönerlerse o ferahlık gelir. Onun dışında bela, uğursuzluk sarmaya devam edecek gibi görünüyor.

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres tarafından heyet üyeleri onuruna verilen yemeğe katıldı Adnan Bey.)

Toplu yemeklere çok dikkat etmek lazım bazen toplu yemeklerde kalleşlik yapabiliyorlar, son anda yemeği değiştirmek lazım. Çünkü birçok ünlü kişi yemekten sonra fenalaşmıştı, vefat etmişlerdi. Son anda başkasına ait bir tabakla değiştirip o tabağı da dökmek veyahut işte bir şey yapmak gerekebilir. Çok mühim kişiler için bunu yapmakta fayda var diye düşünüyorum ben.

 

Şeytan, Münafık ve Küfür Birer Makine Gibidir. Asla Pişmanlık Yaşamazlar. Aptalca Gurur ve Kibirle Haşa Allah'a Akıl Verirler

Şeytan bir makinedir pişman olmaz. Kafir de bir makinedir pişman olmaz, sonsuza kadar pişman olmuyor, sonsuza kadar. Sürekli gurur ve kibir peşinde, sürekli enaniyetli asla pişman olmuyor. Allah’tan daha akıllı olduğu kanaatinde, münafıklar da öyledir; Allah’tan daha akıllı olduğu kanaatindedir. Bütün münafıklara sorun haşa Allah’a vicdan dersi verirler, “şöyle yapmaması lazım, böyle yapmaması lazım, şunu şöyle yapması lazım, bunu böyle yapması lazım” görüyorsunuzdur değil mi? Yazıyor Kitap’ta yazıyor “Allah, şöyle yapması lazım” diyor. Birçok münafık, birçok dengesiz yahut birçok bilgisi eksik diyelim, birçok robot Allah’a sürekli akıl verirler. Ahirette de sonsuza kadar akıl veriyorlar, “yanlış yaptı” diyorlar. “Biz doğrusunu biliyoruz” diyorlar. Ama o konuşmalar tabii kaderlerinde olan konuşma, onu da Allah yaratır. 

 

(Barzani 25 Eylül referandumu ertelemenin ancak merkezi yönetimle referanduma denk bir anlaşma yapılmasına bağlı olduğunu söyledi. “Bağdat’la sorunumuzu ancak şöyle çözeriz: Erbil ve Bağdat arasında referandumun yerini tutacak ikili bir anlaşma yapılıp Amerika ve Avrupa ülkeleri tarafından desteklenir ve yerine getireceğine dair garanti verilirse o zaman referandumun alternatifi olur. Ama eğer öyle bir adım atılmazsa referandumu ertelememiz imkansız” dedi.)   

Canım bu adamcağızın tabii haklı yönleri de var, çok eziliyor, çok zorda kalıyor, oradaki insanlar da zorda kalıyorlar. Fakat kalbini rahatlatacak bir kolaylık, bir hürriyet, özgürlük sağlanması gerekir tabii o dediği doğru.  

 

Rumlar, Ermeniler Hepsi Bizim Evladımız ve Çok Güzel İnsanlar. Boş Yere Nefret Dolu İnsanlar Yüzünden Aramız Açıldı, Tekrar Dost Olalım

Rumlar çok şeker insanlar, nasıl kıymetleri bilinmiyor ben bilmiyorum. Rum kızları süper şekerler bayağı bakımlı, aslan gibi çok güzel kızlar. Rum insanı da çok neşeli ve dışa dönük tatlı insanlar, biz niye ayrıldık ben anlamadım, çok kötü olmuş bu. Yunanistan’la, Türkiye’nin sınırları açılsın. Bu vize, pasaport olayı kalksın. Bizim çocuklarımız çok acı bir şey olmuş, yanlışlık yapılmış bunu hemen düzeltelim. Osmanlı dönemindeki o sıcaklığı, sevgiyi hemen sağlayalım.

 

Rüyada Sorumluluk Olmaz Ama İnsan Çok İyi Eğitilir

Sorumlu olmuyoruz Allah’a şükür, sorumlu olmayız ama eğitiliriz, rüyada eğitiliriz çünkü rüyanın imkanları daha geniştir imtihan açısından yani dünya gibi değildir. Orada insanın başı bin bir türlü belaya girer ama sabahleyin hepsi ortadan kalkar. Bir de sevinir de insan o beladan kurtulduğu için, bayağı bir olayla karşılaşırız. Mesela çetrefil karmaşık otuz tane olay olur adam şunu nasıl temizleyeceğim, bunu nasıl düzelteceğim derken sabah bir uyanır tamamı gitmiş pür neşe oluyorlar ondan sonra. Muazzam eğitim sağlanır rüyada, çok eğitilir insan ama sorumluluk olmaz, ondan dolayı günah olmaz.

 

Bir İnsana Israrla Sevgi Sunarsan O İnsan Mutlaka Bir Noktada Çözülür. Buna Rağmen Çözülme Olmuyorsa O İnsan Değil Makinedir

Sevgi sun, normalde eğer anormal değilse yani böyle özel yaratılmış bir makine değilse, hayvan değilse sevgide çözülür insan, birkaç hamlede çözülmesi gerekir. Birkaç sevgi girişiminde, samimi sevgi girişiminde çözülmesi gerekir ama ısrarla çözülmüyorsa makinedir, bir hayvan cinsidir geri çekilmek lazım. Normalde en üzgün, en kızgın kişi bile sevgide çözülür, sevgidir ilacı.

 

(Barzani yönetimi hükümet sözcüsü Sefin Dizayi diyaloğa hazır olduklarını belirterek “Türkiye ile son yıllarda kurduğumuz iyi ilişkiler sayesinde siyasi ve ekonomik olarak büyük ilerlemeler kaydedildi. Bu ilişkilerin bozulması taraftarı değiliz” dedi.)

Kardeşim zaten bir şey olmadı da bilmiyorum, Irak’la anlaşma olmadan nereye çıkıyorsunuz böyle olur mu? Irak diyecek ki, tamam helali hoş olsun, ne yapıyorsanız yapın diyecek. Birleşmiş Milletler’le falan anlaşırsın akıl alır. Böyle oldu mu bu belli ki PKK çökecek oraya konu bitecek, öyle yapmayalım. O mevcut durumu pekiştirip güçlendirelim, Barzani’nin bulunduğu bölgeyi Avrupa gibi yapalım, Paris gibi yapalım, zenginleştirelim. PKK’ya duman attırın. PKK bu güzellik karşısında eriyip gitsin. Yok olsun. Konu bu. Bir de o yüzde 17’lik petrol gelirini almak istiyor Barzani. Ne ile geçinsin adam yani? Tabii ki alacak, alsın. Yani onu Irak hükümeti ile görüşelim. Yani kendi bulunduğu bölgedeki petrol. Tamam hadi diyelim ki ona vermedi Irak’a verdi. Ne ile geçinecek? Mahvolur oradaki halk. Irak oradaki insanlarını seviyorsa, oradaki insanlarına bu yardımı çok görmemesi lazım. Kendi milleti, kendi insanları. Onlara şefkat duyması lazım.

 

Her Şey İyi ve Düzgünse İmtihan Yoktur ve Ruh Eğitimi Olmuyordur, O Zaman da Derinlik ve Sevgi İnsanı Olamayız

Her şey iyiyse her şey düzgünse imtihan yoktur ve biz eğitilmiyoruzdur. O zaman aşk insanı olamayız biz, tutku insanı olamayız. Derinlik insanı olamayız. O zaman da yani yanlış bir yer olmuş oluyor. Çünkü burası imtihan yerinde sen güzel yaşamak istiyorsun. Allah diyor “Ben eğer sizi güzel yaşatmak istersem böyle bir yerde tutmam sizi” diyor. “Ben şanıma uygun şekilde yaparım bunu” diyor. “Burası imtihan yeri olduğu için Ben sizi böyle zorlu bir ortamda tutuyorum” diyor. “Yoksa Benim amacım” yani “sizin burada eğlenmeniz değil. Eğer amacım eğlenmeniz olsaydı şanıma uygun yapardım bunu” diyor. İmtihan yeri olduğu için ne kadar zorluk çok olursa o kadar iyi. Ama bu tabii çok kısa bir süre sürecektir. Mesela Mehdiyet’in etrafında dönüyor olay aslında çok garip Allah’ın hikmeti. Yani bir insana Allah çok önem veriyor yani bir kişiye çok önem veriyor. Diğer insanlara da önem veriyor ama bir kişiye çok önem veriyor. Onun için tarihi değiştiriyor, olaylar değişiyor, coğrafyalar değişiyor, savaşlar çıkıyor, sistemleri değiştiriyor. Mesela Darwinizm’i çıkarıyor, deccalı çıkarıyor. Sırf Hz. Mehdi (as)’ın çıkması için. Bu çok garip yani. Hz. Mehdi (as)’a da akıl almaz zorluklar veriyor. Bak bu kadar sevmesine rağmen. Allah’ı o kadar sevmesine rağmen. Hiç kimsenin dayanamayacağı zorluklar veriyor Mehdi’sine de. Sırf aşk amaç orada yani tutku. Sonra da bak şimdi İslam’ı hakim edecek göreceksiniz. Ben buradayım, herkes burada görüyoruz. İslam’ı hakim edecek. Oo gayet mutluyuz falan. Halbuki imtihan bitmiş. İmtihan bittiği için de 7 veya 9 sene gibi Allah kısa tutuyor, isterse çok uzun da yaşatır. Yaşatmıyor, bitmiş çünkü. İmtihan bittiği için doğrudan ahirete yönelik neticelendiriyor. Mesela İsa Mesih’in hayatını uzun tutmuyor Allah. Çünkü bitmiş dünya hakimiyeti olmuş, ortalık rahat, imtihan ortamı bitmiş. Kalmasının bir amacı yok. Bediüzzaman diyor, “Burada kalmaya niyet etmeyin” diyor. Ervah-ı Aliyin, sizden soğur” diyor. Yani “sizi beğenmez” diyor. Yani “meraklı olmayın kalmaya” diyor. “Bittiyse işiniz gelmeniz gerekiyorsa tamamdır” diyor yani. “Gitmek isteyin” diyor. “Burayı istemeyin” diyor. Zaten önümüzdeki yıllarda insanların yakini çok artar, çok artacaktır. Çok fazla olay olacak yakinlerinin artacağı. Yani bu kutsal sandığın bulunuşu da Süleyman Mescidi’nin yapılması; vaat edilmiş bir şey oluyor. Normalde olmaması lazım yani asla müsaade etmezler. Değil mi? Mesela olacak. Süleyman’ın Sarayı asıl hedef değildir. Ama o da olacak. Ama asıl mescit, Süleyman’ın Mescidi. Hz. Süleyman’ın Mescidi o yapılacak. Mesela Kutsal Sandık, Kuran’da özel olarak tarif edilmiş. Yani ve içinde neler olduğu da yazıyor Kuran’da. O bulunacak. Ama sonra çok kısa süre görürsünüz yani öyle zannedildiği gibi değil. Sakinleşecek hayat birden. Hz. Mehdi (as) çıkınca siz zannediyorsunuz muazzam bir heyecan; yok. İlk önce çok heyecan olur. Muazzam heyecan olur 3-5 gün sonra ortalık yatışır. Herkes işinde gücünde sakin, İsa Mesih sakin sakin gezer. Çünkü artık hiçbir iddia kalmamış. Yani sadece ilk defa görenler bir izdiham meydana getirecektir. Vefat ettikten sonra milletin suratı bir karış. Ben size söyleyeyim. İsa Mesih’in vefatı, Hz. Mehdi (as)’ın vefatından sonra İslam’ın hakim olmasına rağmen bütün şevkleri gidecek. Suratları yerde. Çünkü biliyor adam çökeceğini, İslam’ın çökeceğini biliyor. İradeleri de kalmayacak, direnmeyecekler de. Birçok mezar saklanacak. Daha İslam’ın hakimiyetinde saklanmaya başlanacak. Yani “bela geliyorum”  diyor yani artık adım adım bela geliyor yani. Mezar saklanması ne demek? Mezara saldıracaklar biliyorsun. Bak rezaletin boyutuna bak kafirdeki rezaletin boyutuna bak. Kabe’yi de yıkacakları biliniyor. Mesela Kabe’yi yıkacaklar. Dümdüz yapacaklar. Sonra da kıyamet. Dümdüz. Yani biz son zamandayız.

 

(“Dünyada kötülüğü örgütleyenlerin amacı nedir?” izleyici sorusu)

Dünyayı fesada boğup Allah’ın kıyameti koparıp, koparmayacağını denemek istiyorlar işte onun adı da o, Allah’ı kıyamete zorlamak. Ortalığı fesada, kavgaya, pisliğe, rezilliğe, homoseksüelliğe sürükleyerek Allah’ın kıyameti ne zaman koparacağını merak ettiklerini ifade ediyorlar. “Gerçekten böyle bir şey var mı?” Bunu merak ettiklerini söylüyorlar. Bir de “Koparacaksa koparsın da görelim” diyorlar haşa. Var ya ayette; “Madem böyle bir bela varmış” diyorlar “madem Allah gökten felaket yağdırsın da görelim” diyorlar. Kuran’da ayetler var biliyorsunuz. Aynı mantıkla diyorlar “biz” diyorlar “her türlü kötülüğü yapacağız” diyorlar “kıyamet varsa yapsın da görelim” diyorlar.  “vadettiğin azabı getir de görelim” diyorlar. Haşa Allah’a meydan okuyorlar kendilerince halbuki onu yaptıran da Allah onlara, çok akılsızlar akılları çok zayıf. Kendilerini çok doğru yolda ve çok akıllı, Allah’tan üstün olduklarını zannediyorlar o yüzden de kendilerine “Allah” diyorlar. Bunların böyle yapacağı 3500 yıl önce Tevrat’ta bildirilmiş. Tevrat’ta detay detay anlatılıyor bunların yapacakları. Kendilerince fitne çıkarttıklarını zannediyorlar, oyun oynadıklarını zannediyorlar ama bunlar da olmazsa işte Mehdi (as) çıkmıyor bakın burada bu çok önemli, İsa Mesih inmiyor. İsa Mesih’in zahir olması için bunların bunu yapması gerekiyor.

2017-10-01 03:33:29

Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top