Sayın Adnan Oktar'ın 31 Ekim 2017 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 31 Ekim 2017

 

Şeytani Amaçla Yapılan Olumsuz Dualar O Duayı Eden Kişiye Bela Olarak Döner

Münafık olur, mesela Müslümanların aleyhine dua eder. Allah o belayı ona çevirir. Mesela Müslümanların helaki dağılması için dua eder, ama şeytani bir amaçla yapar bunu, Allah’a inandığından değil de şeytanlık olsun diye yapar. O duası tutar kendine bela olarak döner. Yani onun için şer olmuş olur o. Ve Allah belasını vermiş olur veyahut belalarını vermiş olur. Münafıklar hep Peygamberimiz (sav) aleyhine dua ediyorlardı, Allah hep belayı onların üstüne yağdırıyordu.

 

Her İnsan Gece Uyuduğunda Bir Nevi Ölüme Yatar. Dünya Hayatı ve Ahirete Kalkış da Buna Benzer

Şimdi biz akşamları ölüyoruz alenen ölüyoruz. Yani ölme oluşuyor şuur tamamen kapanıyor başka boyuta geçiyoruz dünyayla hiçbir bağımız bağlantımız kalmıyor sıfır oluyor.  Sabah kalktığımızda bağlık bahçelik bir dünyayla yeniden karşılaşıyoruz. Şimdi biz desek ki “biz şimdi uyuyacağız öleceğiz” sabah kalkacağına da bir garanti yok. Her uyuyan için hiçbir şekilde garanti yok yani kalkıp kalkmayacağı belli değil. O alemde o öyle kalabilir. Yani sonsuza kadar uyuyabilir, uyku boyutunda kalabilir. Ne oluyor? Kalktığında pırıl pırıl bir alemle karşılaşıyor. O alem nasıl? Aydınlık pırıl pırıl. Ağaçlar var, çiçekler var, bahçeler var bu da öyledir. Yani bir gün insan yeniden bir uykuya daha giriyor, bu uykunun şekli alışılmış bir uyku değil. Onda daha net görüntü görmüş oluyor yani görüntüler var, görüntünün dışında bir alem yok. Gölge varlıklar vardır yani maddi anlamda bizim anladığımız anlamda madde yoktur, gölge varlık olarak. Gölge varlık olarak da detaylarla yarattığını, insanlar yarattığını, manzara, ağaçlar yarattığını Allah bize her gün gösteriyor. Ama tabii illa ben inanmıyorum diyorsa zaten adam cennette de inanmıyor. Cennete gidiyor yine Allah’a inanmıyor. “Burası cennet değil” diyor “bize bilinçaltı bir oyun oynandı beynimiz ele geçirildi, beynimizle oynuyorlar” diyor, yani eski usulle “beynimize büyü yapıldı” diyorlar. Yeni usulde de muhtemelen işte beynin elektro manyetik düzeninin kontrol altına alındığını yani beyindeki enerjinin kontrol altına alınarak sonsuz bir yaşama sokulduğunu insanın ve dolayısıyla onlara korkunç görüntüler gösterildiği yani elektronik ortamda teknik ortamda ve onlara rahatsızlık verildiği inancında olacaklar yaklaşık. Şimdi sen adama “bu böyle değil” istediğin kadar de. Adam “ben böyle inanıyorum” diyor sonsuza kadar da iman etmiyor. Onun için iman etmeyenlerin tavrı Müslümanı ilgilendirmemesi gerekir ilgilendirmez. Kendi inancına, kendi samimi gördüğü duyduğu anladığı, beş duyuyla anladığı inancına tabi olacak. Onun dışında inanmayanları tabii ki Allah gösterecektir onu, bunlar inanmayanlar diye gösterecek, inananlar diye gösterecek. Biz o arada seçim yapacağız, ona göre bizim üstünlüğümüz oluşmuş olur Müslümanlar için.

 

(“Hz. Süleyman (as) döneminde cinler görünüyor muydu?” izleyici sorusu)

Yani öyle görünüyor. Fakat insanlar onlara nasıl alıştı o tabii şaşırtıcı. Ama benim gördüğüm, bazı arkadaşlarımız cinin duman halinde görülmesine çok normal gözle baktılar makul karşılıyorlar. Şimdi duman halinde görünmeyi normal karşılıyorsa görüntüyü de normal karşılarlar gibi geldi bana, öyle gibi geldi. Çünkü hakikaten bir tedirginlik görmedik arkadaşlarımızda duman halinde zuhur ettiğinde. Olmadığına göre demek ki olmuyor etkilenmiyor insanlar olumsuz yönde. Ama yine de tabii ürkütücü yani duvardan geçip “Selamun Aleyküm” derse yani olabilir alışmak lazım. Duvar kabartmalarında gördüğümüz göründüğü tarzında. Yani taş kabartmalarda yapılanlar, işte o fil kafalı, baykuş kafalı falan adamlar var. Onlar maske falan değil normal insan hayat içindeki insanlar. Onlarla beraber yaşamışlar makul görmüşler. Bizim de mangal gibi yüreğimiz var, biz de normal karşılarız. Yavaş yavaş alıştırılacak bence insanlar cinlere. Aşama aşama alıştırılacaklar. Birden alışabileceklerini zannetmiyorum. 

 

Bir Genç Kıza Verilen En değerli Şey Güvendir. Gerçek Sevgi Bu Güven Üzerine Oluşur

İlk görüşte çok beğenebilir. Olur yani, çünkü yüksek bir vicdana sahipse bir insan, o genç kız da yüksek bir vicdana sahipse, birbirlerinin dürüstlüğünü yüzündeki güvenilir görüntüyü Allah tarafından verilen bir güçle hissederler ve hemen birbirini sevmeleri mümkün. O çoktur, görür görmez kanı kaynar sever. Ama bazı detaylar olabilir tabii insanda eksik yönler falan. Onlar karşılıklı konuşmayla düzeltilebilir. Ama en çok tabii bir genç kıza verilecek şey güvendir. Her zaman söylüyorum, onun haysiyetine, şerefine, onuruna, namusuna, sağlığına sıhhatine, dinine imanına, geleceğine, neşesine sevincine garanti vermek. Yardımcı olacağına dair garanti vermek. Bu önemli, bu olursa tamam ama bunları bozmayı amaçlıyorsa bu olmaz.

 

(“Hz. Musa (as) Hz. Hızır (as)’ın ilimlerini öğrenmeyi neden bu kadar çok istemiştir?” izleyici sorusu)

Allah diyor, Hz. Musa (as) iyi yetişmişti çok bilgiliydi, genel kültürü iyiydi Firavun’un yanında yetiştiği için. Bir mason mabediydi orası. Ortadoğu’nun bütün ünlü masonları, üstad masonları falan hep oraya gelip-giderlerdi. O da bir prens olarak yetiştirildiği için Hz. Musa (as) hem dövüş sporları öğretildi, hem genel kültür, hem siyaset bilgisi, hem simya bilgisi gizli ilimler birçok şey öğretildi. Hz. Musa (as)’ın ilmi tabii Tevrat olmadan bir anlamı yoktu. Sonra Allah ona Tevrat’ı bahşedince, Tevrat inince nazil olduğunda gerçek alim olmuş oldu, gerçek ilim ehli olmuş oldu. Allah ona bu ilimleri bahşetmesinden bir parça gurura kapıldığı söylenir. Demiş ki işte bir rivayette “en fazla ilmi olan, bilgisi olan benim” demiş “çok fazla bilgim var, benim üstüme bilgisi olan kişi şu an bilmiyorum” demiş, ona yakın bir konuşması olmuş. Onun üzerine vahiy geliyor Cenab-ı Allah, “Kayalıklara git bir üstatla karşılaşacaksın” diyor, üstatlar üstadı yani. Duvarcı ustası olan bir üstat. Bak şimdi yetiştiği tapınak mason tapınağı dikkat edin, Allah ona vahyediyor “Sana üstatlar üstadını gönderiyorum, o sana garip bir ilim öğretecek” diyor.

 

(“Bazı insanlar ölümü kendilerine yakıştıramıyorlar neden?” izleyici sorusu)

Hakikaten cenazede birçok kişi enaniyete giriyor, züppelik yapanlar oluyor şımarıyor böyle kibirleniyor. Şımarıklığı her halinden hareketinden hissediliyor. O öldü ama ben ölümsüzüm mantığında oluyor. Bir garip sevinme, o öldü ben canlıyım tarzında garip bir züppelik hali birçok kişide görülüyor. Orada gereksiz münasebetsiz konuşmalar yapmak, densizlik yapmak şeklinde kendini gösteriyor yani ölümden ibret almadığı anlaşılıyor. Ama benim güzel yüzlüm bu anormalliğin farkına varmış, onu dile getiriyor doğru söylüyor.

 

İnsan Allah Tarafından An An Takip Edilir ve An An Kendisine Yol Gösterilir

Eğer dürüst değerlendirirse mümin hemen eğriyi doğruyu ayırt eder. Çünkü Allah ayette diyor ki: “Ben size bir şeyin yanlış olduğunu bildiriyorum, kalbinize vahyediyorum ve bundan sakınmayı ve doğrusunu da vahyediyorum” diyor Allah, ayetle söylüyor Allah. İki türlü bilgiyle donatılıyor insan, bir; bir şeyin yanlış olduğu bildiriliyor vahiyle, iki; ondan nasıl sakınacağının nasıl kurtulacağının yolu da gösteriliyor. O yüzden insanın bahanesi yok, ben bilmiyordum yok. An an insan takip edilir Allah tarafından, an an yol gösterilir. Vicdanına uyduğunda kurtuluşa erer mümin.

 

Şu Anda İnsan İçin Sürekli Akan Kesintisiz Görüntü Akışı Var. Bu Akışı Sağlayan Güç Ölümden Sonra Daha Net ve Berrak Şekilde Devam Ettiriyor

Şu an bir film seyrediyoruz görüntü seyrediyoruz. Biraz sonra yine bu görüntü devam ediyor, ertesi gün yine bu görüntü devam ediyor bir yerden akıyor bu görüntü sürekli. Bu akışın devamına ahiret diyoruz. Kesintisizdir bu görüntü ve de görüntü kaybolmaz, teknik olarak kaybolması mümkün değildir. Bilimsel açıdan eğer soruyorsa var olan bir şey yok olmuyor. Görüntü yok olmaz sonsuza kadar yok olmaz. Ses de yok olmaz, hiçbir şekilde yok olmaz. Bu akışı sağlayan güç bunu devam ettiriyor, bu şekilde anlayacak anlamak isteyen.

 

(“Hz. İsa (as)’ın talebelerini tanıyor musunuz?” izleyici sorusu)

Öyle bir şey olsa bile olduğunu farz edelim, söylersem ben kötülük yapmış olurum. Yani haram olur öyle bir şey yapmam. Müslüman öyle bir şey yapmaz. Talebesini söylersen adam gider takip eder yerini bulur. Olmaz, öyle bir şey söylenmez. Ama hissedilir yani üsluplarından tavırlarından anlaşılır. Dünya politikasında Müslümanlığı destekleyen siyasi liderlere bakın, Müslüman politikasını destekleyen siyasi liderlere bakın, o siyaset anlayışında Hz. İsa (as)’ın etkisinin olduğunu görürsünüz. Normalde İngiliz derin devletinin etkisi olması gerekirken ama garip bir şekilde akıllı bir peygamberin yönlendirdiğini hissettiren bir politika gelişiyorsa birisi yönlendiriyor demektir. Normalde mesela Suriye, Irak konuları bunlar çoktan bitmiş olması gerekiyordu, Türkiye’nin bölünmesi gerekiyordu normalde ama bölünmüyor bölünemiyor. Siyaset yönünde deccalın siyasetini bozan birileri var bu görülüyor.

 

Bizim İlmi Çalışmalarımızın Etkisi Çok Geniş Oluyor. Gelenekçi Ortodoks Anlayışında Pek Çok Kesimle Bağlantı Kurmaları Mümkün Olmuyor

Şimdi bu konuşmalar çalışmalar falan görülmüş şeyler değil tabii. Gelenekçi Ortodoks İslam anlayışı Avrupa’yla böyle bir bağlantı kurmaz ve kuramaz. Kurmak da istemez inancına göre. Ne Rusya’yla böyle bir bağlantı, ne İran’la. İran’dan adam birçoğu nefret ediyor. Rusya’yla zaten hiç bağlantı kurmak istemez. Allah’a çok şükür biz bütün insanlarla çok akıllıca ve çok dürüst, samimi, mükemmel bağlantı kuruyoruz. Ve onlarla İslam anlayışını çok güzel enjekte edebiliyoruz, anlatabiliyoruz. Eski gelenekçi İslam anlayışı tabii utanç verici. Konuşulacak gibi değil. Daha insanlar başında utanmaya başlıyorlar. Bizim anlattığımız İslam anlayışı çok samimi, güzel o yüzden gençler arasında çok çabuk revaç bulan, severek kabul edilen bir din anlayışı oldu. Bütün Türkiye çapında, dünyada gençler severek İslam’a yakın olmak istiyorlar İslam’ı yaşamak istiyorlar. Tabii bu Allah’ın bir lütfu. Yavaş gelişiyor gibi görünüyor ama dünyada etkimiz çok büyük. İnsanlar evet biz etkilendik büyük bir olay var demiyorlar sessiz kalıyorlar ama içten içe gelişmenin olduğunu anlıyoruz. Mesela bak bu son yayınlar, açıklamalar içten içe Avrupa’da ne kadar büyük etkiye sahip olduğumuzu gösterdi. Bizim dışımızda hiçbir hareketten bahsedilmiyor. Hiçbir hareketi de ciddiye almıyorlar. Birleşmiş Milletler’de de, Avrupa’da da, Amerika’da da tek ciddiye alınan, tek beğenilen İslam anlayışı olduk elhamdülillah. Ki daha vaktimiz varken. Bir de bizim iyi yönümüz siyasetle alakamız yok ve olmadığı teknik olarak açık açık görülüyor. Tek amacımız sevgi olması. Tek amacı sevgi olan hiçbir topluluk yok Türkiye’de ve dünyada. Yani benim amacım sadece sevgidir diyen yok.

 

Münafık Hareketi Egoist Bir Harekettir, Kendini Düşünür, Günü Birliktir. O Günkü İhtiyacına Göre Ayetleri Kullanır

Münafık çok lavuk ve karaktersiz bir tiptir. Çıkarı neredeyse orada olur mesela bazen Müslümanları güçsüz görürse kahpelik yapıp, bazı güçlerle işbirliği yapıp Müslümanlara zarar verebileceğini düşünür. Sahabe devrinde öyleydi. Roma’dan yana oluyorlar, Roma gizli derin devletine haber götürüyorlar. Peygamber (sav)’in ona güç yetiremeyeceğini düşünüyorlar. Ve gücü hep küfürde aramışlardır. Hep kahpelik yapmışlardır. Günübirlik duruma göre şekil almışlardır fakat işin çok ilginç yanı Kuran Peygamberimiz (sav)’e indiği halde Peygamberimiz (sav)’le Kuran’la mücadele etmeye kalkmışlardır. Böyle bir ahmaklık görülmemiş. Vahiy ona iniyor, Peygamber (sav)’e Kuran’la mücadele vermeye çalışıyorlar. Münafık Kuran’dan nefret eder Allah esirgesin. Ama mecbur olduğu için de Kuran’ı kullanır. Fakat tabii adilik yaptığı, pislik yaptığı herkesçe ve alenen bilinir. Münafığı anlamak öyle güç bir şey değildir. Mesela ayette diyor ki Cenab-ı Allah “yeryüzünü gezip dolaşmaz mısın?” münafık diyor ki “ben ayrıldım Müslümanlardan dünyayı gezip dolaşıyorum.” Bre ahmak orada Müslümanları mahvediyorlar. Kadınları, çocukları doğruyorlar. Sen de işi gücü bırakmışsın Çin’e gezmeye gidiyorsun. Oradan Kuzey Kutbu’na gidiyorsun. Müslümanlar ne olacak? “Allah burada emretmiş” diyor “bak dünyayı gezip dolaşın diyor” diyor. Kardeşim sana cihat emretmiş. Ve orada bir kıtal var Müslümanları kurtarman gerekiyor. Önce onu yapman lazım. “Her şeye ben nasıl yetişeyim?” diyor “Allah’ın bir emrini ben yapayım onlar da onu yapsın” diyor. Yani ahlaksızlıkta münafığın mantığını açıklamak çok güçtür. Cehennemde de anlamıyor, cehenneme gitse de anlamıyor yine ahlaksızlığına devam ediyor. Onun için Allah onları hiç çıkartmıyor cehennemden. “Ne zaman çıkmak isteseler geri başlarını oraya döndürürüz” diyor Allah.

 

Dışarıda Renk ve Işık Yok. Sadece İnsan Rengi Algılıyor. Rengin, Işığın, Sesin, Dokunmanın Şuurunda Olan Varlık İnsandır

Bir Yaratıcı’yı açık açık görüyoruz. Katrilyonlar çarpı katrilyonlar detaylarla bunu görüyoruz. Ve her yerde o Yaratıcı’nın damgasını görüyoruz. Her yerde insanlar düzgün yaratılmış, iki gözlü, burunlu, böceklerde, hayvanlarda, bitkilerde her şeyde simetri, geometri, altın oran ve muazzam bir mühendislik, müthiş bir mimari ve muazzam fizik kanunları uygulandığını görüyoruz hepsinde. Ve dantel gibi tek tek işlendiklerini, milyonlarca detayla hücrelerin örgütlendiğini görüyoruz Allah tarafından. Şimdi bu kadar detay yapıldığına göre dünyanın her tarafında bu olduğuna göre, hepsi de birbiriyle uyumlu olduğuna göre bunu Yaratan gücün bizden bir şey istiyor olması gerekir. Bu kadar emek verildiğine göre çünkü katrilyon çarpı katrilyon çarpı katrilyon detaylar var kainatta. Ve hepsi düzgün ve güzel. Mesela söylüyorum dışarıda ışık yok ama bir tek ışığı insan alabiliyor. Işığın şuurunu. Dışarıda renk yok bir tek rengi insan tespit edebiliyor insan biliyor. Bak hiçbir hayvan rengi bilmez. “Hayvanlar renk körü” diyorlar ya. Kardeşim kırmızı yeşil görüyor ama bilgisayar gibi görüyor şuurunda değil. Işığı görüyor ama bilgisayar gibi görüyor şuurunda değil. Rengin, ışığın, sesin, dokunmanın şuurunda olan bir tek insandır. Özel yaratılmış bir varlık. Ruh sahibi olan da bir tek insan olduğu anlaşılıyor. Bu insanların gayesiz, amaçsız olarak dünyaya gönderildiği ve onların da ölüp bittiğini iddia eden bir insan akılcı bir şey izah etmiş olmaz.

 

(“Yabancı ülkelerdeki hukuk seviyesi Türkiye'ye ne zaman gelecek?” izleyici sorusu)

Yabancı ülkedeki hukuk onların hiçbirine bence özenme sen. Hukukun gerçeği Mehdiyet devrinde olacaktır. Eğer gerçek hukuk arıyorsan, gerçek adalet arıyorsan, gerçek huzur arıyorsan, gerçek sevinç, gerçek kardeşlik, özgürlüğün kadınlarda yansımasının ihtişamını da görmek istiyorsan Mehdiyet döneminin özlemi içinde ol. Onun dışında hukuk en alasını da yapsak, Avrupa hukukunu da getirsek değişen hiçbir şey olmaz. Üç aşağı beş yukarı bu şekilde olur. Yani Amerikan hukukuna gittiğimizde rahat mı ediyoruz? Ezim ezim eziliyor insanlar, hapishanelerde perişan ediliyorlar. Tutuklanan adamın bir daha yakasını kurtarması imkansız gibi oluyor. Amerikan hukuku daha keskindir. Alman hukuku daha keskindir, daha acımasızdır yani öyle söyleyeyim. Dolayısıyla Türk hukuku daha merhametlidir, daha şefkatlidir ama olağanüstü hal olduğu için tabii biraz daha keskinlik var. Ama o zamanla düzelecektir.

 

Dinin Zor Olması Gerektiği Müşrik İnancıdır. Allah İnsanlardan Zora Girmelerini İstemiyor. İslam Dini Kolaydır

Türkçe ibadet tabii olur. Gayet de güzel olur. Niye olmasın? Ama biliyorsa mesela “Allahu ekber” diyoruz manasını biliyorsa daha güzel olur. Çünkü Resulullah (sav) devrinin üslubu o devirdeki kullanılan üslup. Ama bilmiyorsa hiçbir mahsuru yok. Türkçe çok rahat ibadet yapılabilir. Gayet de güzel olur çünkü anlayacaktır, bilecektir gayet güzel olur. Ama Fatiha'yı herkes bilir kısaca. Fatiha ile bile namaz kılabilir bir insan. Dolayısıyla zorluğu istemek, zoru benimsemek, zoru sevmek şeytanidir. İslam’da, Kuran da zor bir din anlayışı yok. Allah bunu istemiyor. Bu müşriklerin karakteridir. Dini zora sokmuşlardır, zor dini haline getirmişlerdir, zorlu bir din haline getirmişlerdir. Bu zoru biz kolaylık dini olarak, gerçek İslam dini olarak insanlara anlatıyoruz. Sizler de anlatıyorsunuz. Benim canım biliyor zaten bildiği halde insanlar duysun diye sorduğunu anladım. Benim güzelim de İslam'ın kolaylık dini olduğunu bilir. Ve Türkçe de ibadet yapılacağını biliyordur.

 

Azerbaycan Bizim Canımız. Azeriler Çok Efendi, Nezih, Tevazulu İnsanlardır. Azerbaycan Yönetiminin Modernlik Anlayışı da Çok Güzel

Azerbaycan bizim canımız. Azerbaycan Türkiye'ye en yakın ülkedir. İnsanları çok efendi, çok güzel huyludur, çok değerlidir. Yönetim de çok iyi, bayağı başarılı, gelişme hızı çok yüksek Azerbaycan'ın. Ekonomisi de iyi Allah'a çok şükür. Ordusu da iyi, halk arasında ittifak, birlik düşüncesi de çok güzel. Fitne fücur da yok gayet güzel gelişimini tamamlıyor. Her zaman yanlarındayız Allah yardımcıları olsun. Azerbaycan gençliği modern İslam anlayışındadır. Azerbaycan'da gelenekçi bağnaz kafa gelişmez. IŞİD kafasına tamamen kapalıdır Azerbaycan. Modern İslam anlayışı yaygındır. Aydın Müslümanlar Azerbaycan daha çok fazladır. O yüzden Türkiye'nin Azerbaycan’la dostluğu, güzel İslam anlayışı, Kuran'a dayalı İslam anlayışı açısından da mükemmel bir örnek teşkil ediyor.

 

(“Hz. İsa (as) zuhurundan sonra nerede yaşayacak?” izleyici sorusu)

İsa Mesih durmayacak bir yerde, sürekli gezer. Ama İstanbul, Kudüs, Mekke, Medine ama en ziyade herhalde Kudüs. Hep o zeytinlik daha önce geldiği yerler. Annesinin olduğu yerler. Ecdadının hep olduğu yerler. Kudüs'ü sever. Kudüs imar edilecek zaten çok güzelleştirecek onun döneminde.

 

(“Bir kız erkekte en çok ne ister?” izleyici sorusu)  

Kızlar tabii akla çok önem verirler. Akıl kadın için büyüleyicidir adeta. Derinlik, tutku o zaman o kadınların ruhunun içinde derinlerde olan asıl bir kadınlık gücü vardır o tarif edilmez bir güçtür. Her kadında vardır o ama işlevsizdir o birçok kadında işlevsizdir. Yani yakışıklı olması falan kadında o gücü harekete geçirmez. İri yarı olması, geniş omuzlu olması, pazularının büyük olması işte göbeğinin baklava gibi olması falan etkilemez. Kadını erkeğin yüzündeki o derinlik ve akıl alameti etkiler ve ondan oluşan o deli tutku yani kadının onu sezme gücü vardır hassas bir varlıktır kadın. Kadın onu sezer gözüne baktığında onu görür ve sezer o zaman o etki alanına girer, o ruhundaki o kadınlık gücü ortaya çıkar yani böyle kahredici bir güçtür kadında o. O zaman kadının o heyecanı, derinliği bütün açıklığıyla o erkekte kontağa geçmek durumunda olur. Uzakta dahi olsa, yüz kilometre uzakta da olsa etki alanına girer, artık istese de istemese de bağlantısı başlar ama bunu tabii Allah’ın sağlamasının nedeni her ikisinde de imanın güçlü olmasıdır. Her iki tarafta da Allah korkusu, Allah sevgisi olması nedeniyledir o zaman Allah onlara bir lütuf olarak bu tarif edilemeyen cennet gücünü verir. Bu altıncı bir duyudur, beşinci duyunun dışında altıncı his mi diyelim? O zaman yedinci duyu diyelim yedinci bir duyudur bunun tarifi yoktur. Kadın tarif edilemeyen bir etkinin altına girer vücudunda bir güç tarif edemediği bir güç bütün bedenine hakim olur dolayısıyla etkilenme o şekilde oluşur. Yoksa adamın gözleri mesela adam gözleri cini cini bakıyor gözü yahut siyah, kahverengi gözü bir çeşit olabilir mesela üç numaralı bakışıyla bakıyor böyle yandan kadın illet olur tek kelimeye rahatsız olur, çok kızdırıcıdır ve artistlik yapması. Fıkralar söyleyip kendine dikkat çekmeye çalışması ve sempatik görünmeye çalışması, acınacak hareketler yapması yahut duygusallıkla ilgili daha önceden ezberlediği, kitaplardan, dergilerden okuduğu sözleri söylemesi, kadın aklını umamaması, kadındaki derinliği görememesi kadınları kızdırır ve bela olur buna. Genellikle kadınlar bir an önce kurtulmaya çalışır böyle tiplerden, onlar da kadının naz yaptığını düşünüp daha da başına bela olurlar, musallat olurlar işte en sonunda öldürmeye falan kalkıyorlar. Dolayısıyla kadın çok hassas bir varlıktır, muazzam bir algı gücü vardır, aklı sezer, derinliği sezer, derin tutkuyu sezer ve ruhtaki o deli heyecanı, deli sevgi gücünü görür ve kendi ruhundaki o güçle de onu birleştirir ama bunu görmezse kadın etkilenmez.

 

Ülkücülük Devlete, Millete, Mukaddesata Sahip Çıkmaktır. Her Türlü Tehlikeli Fikre Karşı Set Olmaktır

Ülkücülük devlete sahip çıkmaktır, millete sahip çıkmaktır, mukaddesata sahip çıkmaktır, atalara sahip çıkmaktır, komünizme, faşizme her türlü tehlikeli cereyana karşı set olmaktır. Devlet terbiyesidir, devletin güveneceği insan demektir, milletini seven insan demektir, milli manevi değerlere değer veren insan demektir, her şeyiyle milliliği hakim etmeye gayret eden kabadayılar demektir. Ülkücü demek kabadayı demektir, yiğit demektir, diğergam, fedakar demektir, Allah’a kendini adamış insan demektir, egoistliği, bencilliği yenmiş insandır, bir tek Allah’tan korkan insandır. Vatana, millete, bayrağa bir tehlike geldiğinde gözünü kırpmadan canını verecek koçyiğitler demektir sabaha kadar anlatırım. 12 Eylül öncesinde komünizmi engelleyeneler ülkücülerdi. Beş bin aslanımızı şehit verdik o dönemde kimsenin haberi bile yok, birçok kişinin haberi yok. Çok çile çektiler, çok acı çektiler, çok zorlu yaşadılar şu anda da devletin en önemli kilit noktalarında hep ülkücüler vardır. Şimdi eğer biraz daha da geliştirirsek Türki devletlerde de ülkücü hareket sağlıklı bir yapı içindedir. Ama bu tabii fazla söylenmesi doğru olmayan bir bilgi olduğu için kısaca söyleyip geçeyim ama en az otuz milyon kişilik bir güç Türki devletlerde bir güzellik olarak, bir anlam olarak yaygındır bilinir herkes de bilir. Bugün hükümet evet demiş olsa Türk birliği hemen kurulacak düzeyde şu an yani hükümetin iki dudağının arasında. Hadi birleşelim deseler hemen olur ama bir bildikleri var bekletiyorlar ayrı mesele. Ülkücülük mübarek bir ocaktır, mübarek bir topluluktur, tertemiz Anadolu delikanlılarından oluşan yiğitler topluluğudur, devlet terbiyesini almış efendi, çelebi yiğitler bu anlaşılır bunu anlamak lazım.

 

(“Kutsal sandık sizce nerede ve ne zaman ortaya çıkacak?” izleyici sorusu) 

Kutsal sandık gazetelerde basında büyük bir işa ve heyecanla televizyonlardan da duyurulacaktır. Ne diyelim? Üç, beş, yedi mi diyelim? Üç, beş, yedi, dokuz mu diyelim? Ama bulunacak göreceksiniz. Bütün gazeteler, radyolar, televizyonlar kutsal sandığın resmini yayınlayacak. Kudüs-ü Şerif’e getirilecek bunu duyacaksınız, göreceksiniz. Açılışı da televizyonların önünde, halkın gözü önünde açılacak kutsal emanetler tek tek sergilenecek tabii onun bir çadırı var ince o çadırı kurulur ama açılışını tabii bütün halka Allah’ın izniyle gösterecekler diyelim. İçinden manna çıkacak altın kutu içerisinde manna, Hz. Musa (as)’ın bizzat kendi eliyle taş üzerine yazdığı On Emir’e ait tabletin bir parçası bulunacak Kuran’da o tablette ne yazdığı yazıyor zaten, bir parçasında yazanı yazıyor Allah, ayette yazıyor o tablet bulunacak orijinal. Birçok kutsal emanet çok fazla kutsal emanet var dolu içi kutsal sandığın. İmam Mehdi (as) çıkaracak Tabut-u Sekine’yi kutsal sandığı, Taberiye Gölü’nden.

2017-11-28 07:43:24

Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top