Sayın Adnan Oktar'ın 3 Aralık 2017 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 3 Aralık 2017

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan partisinin Ağrı İl Kongresi öncesi şu açıklamaları yaptı: “Sizlerin nezdinde ülkemizin bütünlüğü yönünde irade kullanan tüm kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum. Dünyanın neresinde olursa olsun bize samimiyetle yüreğini açan herkese biz de samimiyetle elimizi uzattık. Birileri kendi günlük çıkarları için zalimlerin dümen suyuna girebilir ama biz yapamayız. Zulme rıza zulümdür. Bizi bunlarla ilgili senaryolara boyun eğmedik diye yargılamaya çalışıyorlar. Senaryo belli, tezgah belli, bunu işbirlikçileriyle yapıyorlar. FETÖ’yle birlikte yapıyorlar. PKK’yı bunun için azdırdılar. Şu anda ana muhalefetin başında bulunan zatı da aynı amaçla kullanıyorlar. Milletimiz şunu bilsin ki, bu oyunların hiçbiri birbirinden bağımsız değildir. İstedikleri kadar uğraşsınlar başaramayacaklar. Ülkemizi bu türbülanstan sağ salim çıkartırsak ki bu konuda en küçük tereddüdüm yoktur. Sadece 2023 değil, 2053 ve 2071 vizyonlarımızı da sağlama aldık demektir.”)

Tayyip Hocam güzel konuşmuş, çok güzel konuşmuş ama şahane konuşmuş. Üslup süper. Ta 2071’lere kadar olacak güzelliği anlatıyor doğru söylüyor, 2071 dünya hakimiyetidir hakikaten. Dünya hakimiyetinin olgunlaştığı dönemdir yani dünya hakimiyeti o tarihte olacak değil daha önce oluyor. Ama acayip yükseldiği dönemdir. Tayyip Hocam haklı. İngiliz derin devleti oyun oynamaya kalktı, Türkiye tek başına bu oyunu bozdu. Adamlara daral geldi. Çoktan bitecekti, Kıbrıs’ı alacaklardı, Güneydoğu’yu vereceklerdi, İzmir’i ayıracaklardı, İstanbul’u ayıracaklardı, delirecekler.

 

Kuran Ahlakına Sahip Olmak Gerekli ve Kolay. İnsan Normal Yaşamayı Kuran’a Uymakla Sağlayabilir

Aslında Kuran ahlakına sahip olmak çok kolay bir şey ve çok gerekli bir şey. Yani insan normal yaşayışını Kuran’la yapabilir. Öbür türlü zaten hasta olur insan yani dengeli olamıyor. Bedenen, ruhen makul olması için, toplumun da makul olması için, hayatın makul olması için mutlaka bu gerekiyor. Yani Kuran böyle ekstra bir olay değildir. Hayat Kuran’sız zaten olmuyor Allah öyle yaratmış. Böyle hani hayat var da normal yaşarsın da bir de üstüne din ekleniyor değil. Kuran olmadan normal hayat olmuyor. Şu an biraz normallik varsa yine Kuran’ın etkisiyle oluyor. Amerika’daki bereketin nedeni bile yine Kuran’dır. Dünyadaki huzurun bütün nedeni Kuran’dır. Hak kitap olmadığında dünya divane olur. Türkiye’de de mesela inşaAllah Hz. Mehdi (as) çıktığında gençler bir kere huzura kavuşacaklar. Şu baskı kalkacak baskı, toplum baskısı var, sokak baskısı var, mahalle baskısı var, ev baskısı var çocukların epey bir bölümünü deliye çevirdi bu, sinirleri bozuldu çocukların. Bunların hepsi kalkar, şöyle bir rahatlar ferahlar kafası rahatlar yani. Yok öyle şeyler. Kuran’da alabildiğine özgürlük var, çocukların tahmininin tahayyülünün üstünde bir özgürlük var. Bu diskoya giden gençler diyorlar “ne kadar özgürlük?” senin diskodaki hayatından daha da özgür olursun. Diskoda bile bir disiplin vardır. Ama ahlaksızlık olmaz, zulüm olmaz canın yanmaz. Can güvenliğin olur, mal güvenliğin olur kimse kimseye kötülük etmez. Ve en önemlisi bak sevgiyi yaşar.

 

(“Bir insan bir insandan neden sıkılır?” izleyici sorusu)

Mesela sen akıllısın, kalitelisin, temizsin, lafını sözünü biliyorsun nezaketlisin. Adam karşına geliyor patavatsız, münasebetsiz, boş konuşuyor, boş bakıyor, ufku yok, Allah’tan bihaber, dinden bihaber, derinliği yok, tutkudan anlamaz, sevgiden anlamaz, aşktan anlamaz, egoist ve bencil. Sıkıldığında Allah sana işaret veriyor, ‘aman uzak dur’ anlamı bu. Ruhun sana sinyal veriyor, ‘bu insandan uzak dur’ sana Allah vahyediyor işte kalbine, ışıkla alamet veriyor hemen uzaklaş. Sıkıldığınız yerden hemen ayrılın çünkü bir anormallik var demektir. Normalde kalp ferahlaması lazım. Sen çok güzel bir kızsın değerli bir kızsın senin yanında insanın içi açılır. Ama adam sana haset ediyor olabilir, kıskanıyor olabilir, güzelliğini çekemiyor olabilir ve münasebetsizliğe başlar sen de ondan sıkılırsın. Dolayısıyla uzak olmanda fayda var.

 

(“Allah insanlardan önceki zamanı niye yarattı?” izleyici sorusu)

Bizden önceki zaman biz merak ederiz onu dinozorlar falan. Ahirette işte seyredeceğiz adamları. O devirde olsak rahat edemezdik şimdi kafasını sokardı buraya dinozor “ağabey ot var mı?” falan dese bayağı zor durumda kalırız, Sarman’a benzemez o. Havada koskoca kuşlar uçuyor ama kuş mu, sığır mı belli değil yani pek iç açıcı bir ortam değil. Allah acıdığı için insanlara o dönemde yaratmamış işte daha ne. Yoksa o dinozorlar Allahualem yalar-yutardı insanları, çok tehlikeli olurdu. Bir süs olsun, tabii melekler görüyor, oradaki diğer mahluklar görüyor ama Allah onu bir görüntü olarak yaratıyor. Daha önceki tarihi biz görmek isterdik, “Nasıldı, kainat nasıl yaratıldı, hayvanlar nasıl yaratıldı?” onları Allah’ın bize göstermesi için bunların hazır olması için bize gösterilmesi gerekiyor. Dolayısıyla dinozorları, diğer uçan-kaçan o büyük memeli hayvanları falan onları göreceğiz. Ama uysal olarak göreceğiz, o zamanki halleriyle göreceğiz. Dolayısıyla bir süs, hayata bir süs. Daha önceki dönemde mesela çok daha değişik deniz hayvanları da vardı garip hayvanlar, onları da göreceğiz. Allah’ın yaratma sanatını gösteriyor. Süs Allah için önemlidir. Mesela kuş yaratır süsler, böcek yaratır süsler, kelebek yaratır süsler hem de acayip süsler, cenneti süsler. Allah süsü sever, süsü Kendisi de teşvik eder ayette. Onlar da bir süs geçmişe ait bir süs. Çünkü onların fosillerini falan buluyoruz hoşumuza gidiyor, ilginç buluyoruz ama o devirde olmadığımız için de seviniyoruz. Dinozorların ortasında hiç kimse yaşamak istemez herhalde.

 

(“Bar gibi eğlence yerlerine gitmek doğru olur mu?” izleyici sorusu)

Çok güzel olur ama şöyle; güvenliğin sağlanması lazım. Yoksa büyük böyle gelişmiş hoş barlar olsa, genç kızlar akşam çıkıp orada eğlense süper olur. Mesela 1000 kişilik, 500 kişilik, 1500, 2000 bin kişilik büyük barlar. Ama şimdi barda çok güzel nefis sandviçler olur, içinde her türlü mineralin bulunduğu güzel içkiler ama her türlü mineral var, protein var böyle besleyici ve kızlar güvenlik içinde, istedikleri gibi de giyiniyorlar. Gençler de olabilir ama çok nezaketli herkes birbirini koruyup-kolluyor, kimsenin namusuna, haysiyetine, şerefine halel gelmiyor güvenlik içerisinde eğleniyorlar bir arada dostça, hiçbir mahsuru yok. Ama şimdi adam gidiyor bara oho gece 2 gibi barın kapısında silahlı çatışma, o ona o ona, o ona o ona niye? “İçkiliydik kafamız yerinde değildi” diyor veyahut genç kız bardan sürükleyerek çıkartıyorlar ağzını burnunu kırıyorlar. Yahut genç kız içiyor gece zil-zurna eve dönüyor babasına saldırıyor falan, bunlar çok korkunç. Yahut bar dönüşü adam gidiyor kıza tecavüz etmeye kalkıyor. Vardı ya o ahlaksız bir herif çocuğu aldı apartmanın kenarına götürdü, bilmiyorum çocuk nereden geliyordu gece vakit. Yani güvenliğin sağlanması çok önemli yoksa bar nefis. Disko da çok güzel olur diskolar mesela güzel müzik mükemmel bir müzik, mükemmel bir atmosfer, mükemmel bir ışıklandırma çocukların içi açılır. Niye evde kös kös otursun niye ne mecburiyeti var? Arkadaşlarıyla çıkıp-gider. Böyle localar şeklinde oturma yerleri olabilir, geniş salon şeklinde olabilir, orada arkadaşlarıyla tanışırlar birbirleriyle görüşürler. Allah’tan bahsedilir, Allah’a hamd ederler şükrederler. Mescit kısmı da olur orada mesela namaz kılacakları yerler olur. Banyo yapacakları yerler olması lazım duş alacakları tertemiz.

 

Kadını Potansiyel Her Türlü Kötülüğü Yapacak Biri Olarak Düşünüp Kıskanmak Çok Çirkindir. Kıskanmak Ancak Daha Çok Koruma İsteği Anlamında Olabilir

Evlenen adam kıskanıyor kadını, potansiyel her türlü kötülük yapacağından şüphe ediyor. En başta kadın diyor ki işte “mal bölüşümü olsa, benim de üstüme bir ev alsan” falan diyor “ne olur olmaz insanlık hali” adam “sureti katiyede” diyor. “Çünkü evi alırsan sen beni boşar kaçar gidersin sen” diyor. Güven yok yani çok kötü. Yahut kadına, “sen tek başına gidersen kim bilir neler yaparsın” diyor yani güven yok. Önce o güvenin ve sevgi ortamının sağlanması lazım. Kadınlar normalde çok kişiliklidir çok aklı başındadır, öyle delice bir hareket yapmaz. Her kadın onuruna düşkün, hepsi şerefine, namusuna düşkün oluyor öyle pervasız bir kadın olmaz. Dolayısıyla adamlar tabii şüphe ediyorlar. Evlendikten sonra kadın eğer kadın gibi davranırsa “bunu nereden öğrendin?” diyor adam. Eğer kadın gibi davranmazsa da soğuyor ondan. “Hadi boşanalım” diyor. Kadın ne yapacağını şaşırıyor. Şimdi kadın gibi davrandığında “bunu sana biri öğretmiş kim öğretti?” diyor. Hatta ağzını burnunu kırıyor “söyle” falan diyerek, kafayı yiyor adam göz möz şaşılaşıyor böyle. Bu çok abuk-sabuk hareket. Öbür türlü de “ben senden hoşlanmıyorum kadın gibi değil tavrın” diyor. İki ateş arasında aklıyor kadınlar ne yapacağını bilemiyorlar. İşte şeytani deccali sistemin insanlara getirdiği dayatma. Kadınlar makasın içine girdiler biçme makası. Üstte gelenekçi Ortodoks sistem, altta Darwinist-materyalist sistem kadınları biçiyor idi ama şu an makasın arasına çeliği koyduk bir şey yapamıyorlar.

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan Ağrı’daki konuşmasında şunları söyledi. “Ülkemizin dört bir yanında yaşananları takip ediyorsunuz. Her yerde kimi zaman köken, kimi zaman mezhep bahane edilerek ülkelerin ve halkların nasıl paramparça edildiğini görüyorsunuz. Biz ne diyoruz? ‘Tek millet’ diyoruz. Allah bizleri kavimler halinde yarattı, birbirimizle iyi anlaşalım diye. Biz insanları kavminden dolayı sevmedik, Yaratan’dan ötürü sevdik. Bu ülkede yaşayan seksen milyonun tamamı tek millettir. Adeta parasını verenin tepe tepe kullandığı bir katiller sürüsüne dönüşen PKK’nın, ülkemizle uzaktan yakından ilişkisi yoktur. Kimse kökeni sebebiyle baskı altında olduğunu söyleyemez. Varsa bu konuda sıkıntısı olan bize gelsin. Israrla Kürt kardeşlerimizi tahrik etmenin adı da ırkçılıktır. Biz Kürt ırkçılığına da karşıyız, Türk ırkçılığına da karşıyız.”)

Gayet güzel. Her konuşması ana konu oluyor. Ana konulara ağırlık veriyor, çok iyi oluyor. Tayyip Hocam hep hayati konular mesela mezhep ayrılıklarının kalkması, ırkçılığa karşı olmak, FETÖ, İngiliz derin devleti en hayati konuları sürekli vurguluyor, iyi oluyor. Türkiye Türklük aleminin de, İslam aleminin de merkezi olduğu için, merkezin merkezde olması birbirleriyle çok iyi bağlantı içinde olması gerekiyor. O yüzden Cumhuriyet Halk Partisi’ni de milli ve yerli sistem içerisine çekmek için çok gayret edelim. Dilekçe yazalım, yazı yazalım, konuşalım. Milli ve yerli sistem içinde olduktan sonra ne yapıyorsa yapsın. Ama o çok önemli, milli ve yerli olması.

 

Münafık En Haysiyetsiz, En Karaktersiz, En Dolandırıcıdır Ama Kendini Dürüst, Dine Faydası Olan, İnsanları Sözde Kurtaran Adam Gibi Göstermeye Çalışır

Münafıkların asla yanaşmayacağı şeylerdir bunlar. Kitap dağıtmak, İslam’ı anlatmak, Darwinizm’e karşı mücadele etmek, iman hakikatleri anlatmak, insanların imanına vesile olmak, cennetten cehennemden bahsetmek, İslam’ın dünyaya hakimiyeti için gayret etmek, Mehdi (as)’den, İsa Mesih (as)’ten bahsetmek. Münafıklar Mehdi (as)’den nefret ederler bütün münafıklar. En eski dönemden beri hep nefret etmişlerdir. Ehl-i Beyt’e karşı o cinayetlerin sebebi de odur. Ehl-i Beyt’e yapılan saldırıların sebebi de odur. Hz. Ali (kv)’ye karşı kinin nedeni de odur. Mehdi karşıtlığıdır, şeytan kışkırtır. Şeytanın kışkırtması nedeniyle bunları yaparlar. Yalnız tabii münafıklar bunu yaparken daima suret-i Hak’tan görünümündedirler. Yani her münafık, en haysiyetsiz, en şerefsiz, en namussuz münafık bile dünyanın en dürüst, en akıllı, en samimi insanı havalarında olur. Tarih boyunca bütün münafıklarda bu böyle olmuştur. Kavmin en dürüstü, insanları iyiliğe çeken, güzelliğe çeken, insanların hayrı için gayret eden böyle halk kahramanı gibi kendilerini görmüşlerdir. Bütün münafıklar tarihe baktığımızda öyledir. Çok haysiyetsizdir ve ömrü boyunca da bunu savunur. Ancak cehennemde bunların cezası veriliyor. Dünyada bunlar aksini savunmaz. Hep böyle mesela en kahpe, en haysiyetsiz, en namussuz. Adam homoseksüellik yapıyor, hırsızlık yapıyor, adam bıçaklıyor, itlik yapıyor, pislik yapıyor. Bomboş geziyor it gibi. Müslümanların aleyhine faaliyet yapıyor ama kendisini çok dürüst, akıllı, zeki, insanlığa, dine çok faydası olan, insanları kurtaran adam, dünyayı kurtaran adamın oğlu gibi görürler. Vardı ya öyle film, dünyayı kurtaran adamın oğlu gibi. Onlar da o kafada olurlar. Mesela Peygamberimiz (sav) zamanında da Peygamberimiz (sav)’den çok akıllı olduklarını düşünüyorlardı o 300 kişi. Peygamberimiz (sav)’in haşa bir uyanıklık yapıp Peygamberlik iddiasıyla ortaya çıktığını düşünüyorlardı ama onu açıkça da söyleyemiyorlardı. Fakat ona da gıpta ediyorlardı. Yani, biz niye peygamber olmuyoruz da, o oluyor gibisinden. Fakat onun gibi tabii güçleri, imkânları da olmuyordu. Onun yanında, onun bereketinden istifade ederek bir şeyler yapmaya gayret ediyorlardı. Bu sefer onun yanından ayrılıp, onun imkânlarını elinden almaya gayret ediyorlardı. Kendilerinin de Peygamber (sav)’in imkânlarına kavuşabileceklerine inanıyorlardı. Bu da olmayınca cinnet geçiriyordu münafıklar.

 

Münafık İslam Ahlakının Hakim Olacağından Bahsetmez. Müslümanların Bir Manevi Önderi Olmasını Asla Kabul Etmez. Ulu’l Emre İtaatin Farz Olduğunu Duymak İstemez

Münafığı nasıl anlarız? İslam'ın hâkim olacağından bahsetmez oradan anlarsın. Bahsedemez yani, hiçbir şekilde bahsedemez yani bu mucizedir. “Selamın aleyküm” de, “İslam hâkim olacak mı?” de, hemen başka konuya geçer, bahsetmez. Müslümanların bir başı olması konusunu asla münafık kabul etmez. Bak ne konuşursan konuş, onu kabul etmez, asla kabul etmez. Ulu’l emr’e itaatin farz olduğunu hiç duymak istemez. Ayet var, ulu’l emr’e itaat, bunu duymak istemez münafık. Hiçbir devirde kabul etmediler. İslam Birliği’nden, Mehdi (as)’den, İsa Mesih (as)’in inişinden, asrımız açısından Darwinizm’in geçersizliğinden asla bundan bahsetmek istemez. Mehdi (as)'nin başarılı olduğu konularda çalışma yapmaktan, buna yaklaşmaktan kaçınır ve müthiş imtina eder. Mehdi (as)’nin başarılı olduğu, hedef gördüğü konulara asla girmek istemez. Çünkü ona yardımcı olacağını düşünür. Mesela Mehdi (as), İttihad-ı İslam'ı savunuyorsa o savunmaz. Mehdi (as) Darwinizm’in geçersizliğini savunuyorsa o aksini savunur yani engellemeye çalışır, kendi kafasınca. Mesela Mehdi (as) İttihad-ı İslam'ı savunuyorsa o aksini, Mehdi (as)'yi savunuyorsa, İsa Mesih (as)’in inişini savunuyorsa aksini, bu şekilde bir tavır gösterir. Mesela Mehdiyet homoseksüelliğe karşıysa o homoseksüelliği savunur,  buradan açık açık anlarız.  

Mesela bak diyor ki Cenab-ı Allah Nisa Suresi 61’de; “Onlara:” münafıklara “Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin” yani Müslümanların liderine gelin, Kuran'a uyun denildiğinde, “o münafıkların senden kaçabildiklerince kaçtıklarını görürsün.” Münafığın özelliği, kaçar. Yani mesela bir yanlış varsa Müslüman ne yapar? Kalır Müslümanların içinde söyler. Emr-i bil maruf nehy-i anil münker vardır. Gelir söyler, der ki mesela yirmi yıl geçmiş yirminci yılın daha birinci yılında; “Arkadaş ben şu konunun yanlış olduğunu düşünüyorum, doğru mu?” der.” Ayete göre bunu bana açıklar mısınız?” der. Münafığın normal vasfı böyle olmuyor, ne yapıyor? Yirmi yıl eşek gibi çalışıyor, yirmi yıl kinini saklıyor, yirmi birinci yılda patlıyor. Ama o arada gençliğini, hayatını hepsini verir. Bak münafığa Allah en büyük cezayı nasıl veriyor biliyor musun?  Hayatını elinden alıyor, hayatını İslam'a veriyor Allah. Yani onu öldürüyor, hayatını Müslümanlara veriyor. Mesela yirmi yaşından kırk yaşına kadar bütün münafıklar Peygamberimiz (sav)’e hizmet ettiler, sonra hepsi sapıtıp kaçtı. Allah ne yaptı? Hayatlarını, gençliklerini aldı ellerinden ve onu Peygamber (sav)’e verdi. Onların hayatını ve gençliğini Peygamber (sav)’e verdi. Müslümanların zorluğunu, sıkıntısını, ne türlü negatif yönü varsa hepsini de münafıkların üstüne yükledi. Müslümanların üstünden bereketsizlik gitti, onların üstüne gitti. Mesela Müslümanlara gelecek bereketsizlik onların üstüne gidiyor. Sıkıntı varsa onların üstüne gider, hastalık varsa onların üstüne gider. Müslümanlar onların gençliğini ve hayatını almış olur, Müslümanlara geçer. Zaten bir insanın en yüce, en aziz olan yönü nedir? Hayatıdır. Münafık hayatını verip gider ve en büyük cezadır ona. 

 

(“Duanın yeri ve zamanı var mıdır?” izleyici sorusu)

Kuran’da gördüğümüz nerede aklına gelirse, nerede uygun görürse, nerede ihtiyaç duyarsa. Mesela Hz. Musa (as) ağaçların altına çekildi diyor “…gölgeye çekilerek dedi ki: “Rabbim, doğrusu bana indirdiğin her hayra muhtacım.” (Kasas Suresi, 24) Mesela çok geniş bir şey bu, yani her şeyi içine alan bir dua. Bak, “bana indirdiğin her hayra muhtacım.” Güzel bir dua yani ucu bucağı yok. Hayır, çünkü trilyonlarca hayır var. Ama genellikle işte namaz sonrasında dua edilir. Kuran’da da ona işaret vardır. “…sabırla ve namazla yardım dileyin.”  (Bakara Suresi, 153) tarzında, onun için namazlardan sonra dua etmek doğru olur namazlarda. Yani zikretmek, Allah’ı zikretmek, dua etmek Peygamberimiz (sav)’in de yaptığı güzel bir adetti. Namazdan sonra zikir ve dua kısa da olsa.

 

Mehdi Talebelerinin Metafizik Özelliği Tebliğ Kabiliyetlerinin ve İmkanlarının Daha Yüksek Olması; Huylarının da Diğer İnsanlara Kıyasla Yüce Olmasıdır

Mehdi (as) talebelerinin metafizik özellikleri benim kanaatim yani tahminim tebliğ güçlerinin yüksek olması yani normal insanlardan daha yüksek. Huylarının diğer insanlara göre daha yüksek güzel olması. Mesela bu rastlanan bir şey değil. Çünkü tarikatlar var, cemaatler var, onlarla kıyaslandığında bu hayret verici. Mesela dünyadan geçmiş olmaları bu metafizik bir şeydir, pek rastlanan bir şey değildir. Mesela “Mehdi talebelerinin evleri sırtlarındadır” diyor. Yani dünya malına bağlılıkları yok. Evli de değiller benim gördüğüm Kehf Ehli gibiler yani hadislerden o görülüyor, bu da metafizik bir özelliktir. Birbirlerine bağlılıkları çok yüksek, normal İslami cemaatlerde böyle bir bağlılık yok yani bu derece bağlılık. Mesela adam kanser oluyor kendi ailesi ilgileniyor mesela bir Nakşibendi grubunda, herhangi bir Nakşibendi grubunda veyahut bir Kadiri cemaatinde veyahut bir Süleymancı veyahut bir Nurcu cemaatinde bir şahıs hasta olduğunda o hastalık diğer cemaat mensuplarını pek ilgilendirmiyor yani ailesi ilgileniyor. Babası, anası falan ilgilenir. Mehdi (as) cemaatinde hadise göre bütün topluluk ilgileniyorlar o şahısla yani tek bir vücut gibi hareket ediyorlar. Yani birine bir zarar geldiği vakit topluca karşılık veriyorlar. Mesela bu metafiziktir, bu alışılmış bir şey değil. Peygamberimiz (sav) zamanında bile insanların bir kısmı başka türlüydü yani malını mülkünü pek vermek istemiyordu. Mesela Mehdi (as) cemaatinde Müslümanlar hadise göre mallarını olduğu gibi Allah’a hibe ediyorlar, bu metafizik bir özelliktir. Bu, hiçbir peygamber döneminde rastlanmamış bir şey. Yani herkesin mutlaka beylik malı vardır. Ama Mehdi (as) cemaatinde böyle değil, bu yönden metafizik. Cevap vermede yetenek mesela kısa ve özlü konuşma yeteneği bu metafiziktir. Mesela Mehdi (as) cemaatinde ömür yüksekliği, ömür uzunluğu metafiziktir.

Mesela diyor ki Peygamberimiz (sav); “Yüce Allah Hz. Mehdi (as)’ın talebelerinin kalplerini saf sevgiyle yaratmış kalplerini ve münafıklığın her türlü kirliliğinden temizlenir.” Yani münafık kalmıyor etraflarında. “Dinin gerekliliklerini gönülden kabul ettikleri için çehreleri, yüzleri, nasiyeleri her zaman nurludur.” Mesela bu da bir harikadır. Her zaman nurlu yüzleri. “İmam-ı Zaman Mehdi (as)’ın talebeleri soylu, asil, bilgili, kültürlü olacaklardır ve dünyanın yöneticileri olacaktır. Peygamberimiz (sav)’in sözü bu. “Dünyanın yöneticileri olacaktır.”  Peygamberimiz (sav) yine diyor ki; “Mehdi’nin talebelerinin dünyaya yönelik maddi ve manevi hiçbir hırsları olmayacaktır.” Hani baş olayım, para kazanayım, lider olayım, şu olayım, bu olayım, “dünyevi hiçbir hırsları olmayacaktır” diyor.

Peygamberimiz (sav) diyor ki; “Ya Ebu Hureyre” diyor Ebu Hureyre’ye. “Mehdi ve cemaati zor ve güç bir yola girerek peygamberlerin derecesine kavuşurlar.” Bak, talebeleri için Peygamberimiz (sav)’in sözünü görüyor musun? Ebu Hureyre’ye söylüyor. “Ey Ebu Hureyre” diyor Peygamberimiz (sav). “Mehdi ve cemaati zor ve güç yola girerek” zor ve güç yol yani demek ki kolay değil bak, “zor ve güç yola girerek peygamberlerin derecesine kavuşurlar.” Kime söylüyor? Mehdi (as) talebelerine söylüyor, Peygamber (sav) söylüyor bunu. “Allah kendilerini doyurduktan sonra açlığı” zenginken açlığı “tadarlar” diyor. “Giydirdikten sonra çıplaklığı” mesela çok lüks giyinirken isterse de çıplaklığı tadarlar. Bak, “giydirdikten sonra çıplaklığı, içirdikten sonra susuzluğu tercih ederler. Allah’ın Katındakine ümitlerini bağlayıp bunları terk ederler. Allah’ın hesabından korku duyarak helali dahi bazen bırakırlar. Dünyaya sadece bedenleriyle ilgi gösterirler. Onun herhangi bir şeyiyle iştigal de etmezler.” “Dünyaya meraklı olmazlar” diyor. “Mehdi’nin talebelerinin itaatleri karşısında melekler ve peygamberler dahi hayrete düşerler.” Şaşırıyor peygamberler. Yani öbür alemde gördükleri için şaşırıyorlar. “Ne mutu Mehdi talebelerine, ne mutlu onlara. Allah’ın onlarla benim aramı birleştirmesini ne kadar çok isterdim.” Onlarla yan yana olmayı ne kadar çok isterdim diyor Peygamberimiz (sav). O cemaate katılmayı isterdim diyor. Peygamber (sav) söylüyor bunu. Diyor ki Peygamberimiz (sav) “Mehdi talebelerini görüyor gibiyim. Aynı renkteler, aynı boydalar, yüzleri aynı, elbiseleri de aynı.” Görüyor musun çok benzerler birbirlerine diyor baktın mı.  

 

Önyargıya Kapılmak Küçük Düşürücüdür. Aklı Güçlü Olan Bir İnsan Delilsiz Önyargılı Olmaz

Önyargı olabilir aslında ama katı önyargı olmaması lazım. Mesela diyorlar ki işte ‘şu model’ yahut ‘şu şarkıcı’ veya ‘şu sanatçı şımarıktır.’ Bu bir önyargıdır. Yani bir bilgi edinmiş olursun. Ama adamla konuşursun bakarsın öyle bir şey yok. O basının bazı mensuplarının şımarıklığından kaynaklanan bir yalan olduğu ortaya çıkar. Her habere karşı tabii ki temkinli olmak lazım. Yani bir inanma olmaz zaten. Önce bir araştırma gerekir. Önyargı nasıl olabilir? Somut bir delilin varsa önyargı olabilir. Ama somut bir delil yoksa önyargı vicdansızlık anormaldir. Zayıf ve zaaf içinde olan aklı zayıf insanlarda tezahür eden bir ahlak düşüklüğüdür. Delilsiz önyargı ve zulümdür. Zalim bir ruha sahip olanlarda olur. Normal bir insanda olmaz.

 

Dinin Tüm Hükümleri Toplu Yaşamaya Göredir. Zekat, Yardımlaşma, Hac, Velayet Sistemi Nereye Baksak Müminlerin Toplu Hareket Ettiklerini Görürüz

Öyle mutlu olunur, Allah öyle yaratmış insanları. Velayet sistemi olacak mesela biz sokağa çıkacağız yolda yürürken yorulduk tak bir kapıyı vuracağız “selamünaleyküm Allah misafiriyiz” orda bir sofra kuracağız, yemek yiyeceğiz, konuşacağız, hal hatır soracağız orda o akşam kalacağız. O bize gelecek, biz ona gideceğiz, sohbet edeceğiz hayat böyle güzel olur. Hasta olduğunda hep beraber sekiz, on kişi alıp götüreceğiz, kapıda bekleyeceğiz, hastane çıkışında alıp götüreceğiz, onu kutlayacağız değil mi? Böyle rahatlayacak. Din böyledir, din toplu yaşanır ama münafıklara göre tek tek yaşanması gerekiyor çünkü niye? Allah onları tek bırakıyor ayetin hükmü açık. Çünkü neden? Aşağılanmış mahluklar da onun için. Dinin tamamı toplu yaşamaya göredir tamamı, bütün hükümler toplu yaşamaya göredir. Zekat, hac her şey velayet sistemi tamamı nereye baksak o. Allah diyor: “Dünyanın bir yerinde mümine bir şey olduğunda bütün müminler sorumludur” diyor. “Hep beraber onu kurtarmakla mükelleftir” diyor. “Kurşunla kaynatılmış binalar gibi birbirinizle bağlanarak mücadele edeceksiniz” diyor Allah. “Sakın ayrılıp dağılmayın” diyor Allah. “Gücünüz elden gider” diyor. “Birbirinize düşmeyin” diyor Allah. “Ve sakın ayrılıp dağılmayın” diyor. “Bir arada olacaksınız” diyor Allah.

 

(“Cinler, dünyada imtihan olur mu?” izleyici sorusu)

Oluyorlar evet ama imanları genellikle zayıf yani çok flu oluyor imanları, mümin olanların da sayısı az benim gördüğüm. Onların eğitilmesi için aslında özel bir ekip kurulması lazım, özel bir cemaat oluşturulması lazım onlarla pek ilgilenen de yok yazık. Onları eğitmek için bir ekip olması lazım kalabalık bir ekip mesela yüz, yüz elli kişilik bir ekip olması lazım ki eğitilsinler o zaman kendilerini daha güçlü hissederler. Genellikle kendi hallerine bırakılmışlar, kendi imkanlarıyla kendilerini eğitiyorlar işte sohbet dinliyorlar genellikle yani bizim sohbetimiz tarzında, başka sohbetlere de falan çok meraklı olur cinler dinlerler hoşlarına gider. Kafir cinlerde dinler de onlar açık aramak için dinlerler ama mümin cinler çok severler. Cin çağıran çok genç vardır, cin çağıran gençler ne yapıyorlar, ne ediyorlar bana arada sırada yazsınlar bir öğreneyim bakayım. Yalnız işin ilginç yanı cinlere soru sorulduğunda, “Mehdi (as) kim?” diye sorulduğunda bir tane cevap veriyorlar dünya çapında, Çin’de de aynı, Hindistan’da da aynı, Pakistan’da da aynı bunları kim böyle yönlendirir bunu da anlamış değilim.

2018-01-29 02:24:32

Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top