Sayın Adnan Oktar'ın 20 Mart 2018 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 20 Mart 2018

 

(Vefat eden Hocamız Hasan Celal Güzel için mecliste yapılan törenin ardından Hacı Bayram Camii’nde cenaze töreni düzenlendi. Cenaze töreni Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Binali Yıldırım, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ve devletin üst düzey kadrosunun önemli bölümü katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan Hasan Celal Güzel Hocamız için şunları söyledi: “Vatan için her şeyini vermeye hazır bir insandı. Hasan Celal Ağabeyimiz sadece 28 Şubat’ta değil ne zaman bu ülkede mağdurlar varsa her zaman onların yanında yer aldı. 15 Temmuz’da da çok dik durdu. Biz onunla bir ağabey meselesinde değerlendirmemizi yapardık. Zaman zaman istişarelerimiz de olurdu. Rabbim mekanını cennet kılsın.”)

Hasan Celal Ağabey dünya tatlısıydı. Bizim öbür eve gelirdi. O zaman zımba gibiydi böyle bayağı sıhhatliydi. Bütün o geçmişten olan konuları falan her şeyi konuşurdu anlatırdı. Sohbet ehli çok samimi candan konuşan bir insandı, mütevaziydi. İnşaAllah cennet güzeli olmuştur. Hakikaten mübarek bir insandı, namazında niyazında, Allah’tan korkan, daima haktan yana, vicdanlı. Biz hüsnü şehadet ederiz.

 

Allah Sadece Sevgiyle Hayatı Güzel Hale Getirmiştir. Sevgi Gittiğinde Cehennem Gelir. Bir İnsan Sevgiye Yanaşmıyorsa ve Sevgiyi Bilmiyorsa Cehennemde Yaşıyordur

Normalde insanın sevgiyi araması lazım. Sevgiyi aramıyorsa ölü olma ihtimali çok yüksektir. Çünkü o zaman dünya cehenneme döner. Allah sadece sevgiyle hayatı güzel hale getirmiştir. Hayatın nurudur sevgi. Sevgi gitti mi cehennem gelir ya sevgi ya cehennem. Bir adam sevgiye yanaşmıyorsa, sevgiyi bilmiyorsa cehennemdedir o. Cehennem ehlidir ve cehennemi yaşıyordur başka bir açıklaması olmaz. Ama sevgiyi biliyorsa ruh sahibidir, eğer taklit değilse candansa, hakikaten zevk alarak sevgiyi arıyorsa ruh sahibidir başka bir açıklaması olmaz. Çünkü bakın, sonsuzluğun amacı bile sevgi düşünün. Çünkü sonsuzluk Allah’ın büyüklüğünü gösteriyor, Allah’ın büyüklüğünü gösterince sevgi gelişiyor. Sevgide güven gerekiyor, güveni sağlar sonsuzluk. Her şey sevgi içindir, her şeyin amacı sevgidir. Mesela Peygamberimiz (sav) cihat ediyor küfürle, kan gövdeyi götürüyor. Amaç ne? Sevgi. Niye? Çocuklar, kadınlar, insanlar huzur içinde yaşasınlar, birbirlerine dostluklarını sevgilerini güzel gösterebilsinler. Müşriklerin dehşeti, şiddeti, acımasızlığı olmasın huzur içinde yaşasın. Mesela Türkiye’nin PKK’yla mücadelesi de o, huzur istiyor yani normal, insanların sevgi içinde yaşamasını istiyor hükümet. Hükümete de tabii bu imkanı veren Allah. Hükümet derken hükümet görüntüde olur, asıl yaratan Allah’tır.

 

(“İnsanlar gerçek sesleriyle mi konuşuyorlar yoksa taklitleriyle mi?” izleyici sorusu)

Hayrettir o kadar çok ki taklidiyle konuşan. Ya inceltiyor ya bir şekle şemaile sokuyor. Var yani rastladım o kadar çok ki. Dedim “senin nereden aklına geldi bu?” “Bir arkadaşımda ortaokulda gördüm” diyor, bir ses şekli özel uğraşmış onu elde etmiş kurtulamıyor ondan da yani adeta. İçinden geldiği gibi konuş kardeşim, ne kadar zor bir şey özel ses elde etmek. Hayır, bir de özel biçim ve özel bakış daha da beter yani. İnsan mahvolur Allah vermesin. Samimiyetsizliğin facialarından biri de odur.

 

Tüm Çilenin, Izdırabın Kaynağı Müslüman Ülkelerin Parçalanması. Yok İlla Ayrı Olacağız Diyorlar. O Zaman da Acı ve Dertler Bitmiyor

Normalde Müslümanlar bir arada olması lazım. Mesela aile fertleri baba ayrı evde, ana ayrı evde, çocuk ayrı evde, babaanne, anneanne ayrı evde yaşasa nasıl anormal olur ayrı ayrı, değil mi? Allah diyor ki “Müslümanlar bir arada olsunlar.” “Yok” diyor adam “babam ayrı evde olacak” diyor “küçük kardeşim ayrı evde, kız kardeşim ayrı evde, aileyi paramparça yapacağız” diyor. O zaman bela yağıyor. Müslümanların birleştiği an o gün bu iş biter. Bütün çilenin ızdırabın kaynağı Müslümanların bölünmesi başka hiçbir şey yok. Yani mesela bugün deseler İslam ülkeleri başkanları sadece “İslam ilkeleri olarak birleştik” bu kadar, sırf kelime. O an olay biter derhal biter. Ama buna yanaşmıyorlar. İşte bu birleşmeye Mehdiyet deniyor. Şimdi Mehdiyet deyince adamlar hep kafayı bir insana takıyor. Mehdiyet; İslam’ın dünyaya hakimiyeti, adaletin gelmesi, kavganın bitmesi, savaşların durmasına denir Mehdiyet diye. Onlar şahsa kilitlendikleri için, şahsa da haset ettikleri için “aman aman aman” diyorlar. Aman aman dediğin, sen İttihad-ı İslam’a “aman aman” diyorsun ve kendi huzuruna “aman aman” diyorsun onu istemiyorsun. Huzur istemeyince ne istenir? Bela istenmiş olur. Bela geliyor işte o zaman. Mehdiyet’in dışında huzur olmaz mümkün değil. Tamam her yerde savaş oluyor. Allah işte İslam’ın hakimiyeti için zorluyor insanları, insanlar buna yanaşmıyor. O zaman daha da Allah şiddeti artırıyor. Bunu kabul edinceye kadar Allah zorlar. Nefes alamazlar.

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün, yine Amerika’nın bizi aldattığını, kendi paramızla bize satmadığı silahları bedava olarak terör örgütlerine verdiğini ama şimdi o terör örgütlerine verilen silahların tek tek bizim elimize geçtiğini söyledi.)

Tayyip Hocam, ne bilsinler senin öyle kabadayı olduğunu adamlar. Seni normal eski alıştıkları siyasetçilerden zannettiler. Onlar hakikaten hiç tahmin etmediler Tayyip Hoca’nın bu kadar kararlı olacağını. Diklendiler hatta bir ara falan baktılar olacak gibi değil. NATO’dan çıkma falan tabii o Amerikan hükümetini yıkar öyle bir şey çok büyük olay olur, onu da göze alamadılar. Saldıramazlar da. Çünkü Türkiye haklı. Yani o Coni’ler falan bayağı çekindi olaydan. Özetle iyi oldu, güzel oldu, hayırlı oldu. Yalnız tabii Tayyip Hoca’nın en büyük ihtiyacı geniş kitle desteğidir. Çünkü ben onu evde de düşündüm de, şöyle bir sorun oluyor o yüzden gerekiyor. Yoksa koalisyon hükümeti falan olarak da gidebilirdi. Kadrolarda mesela hakim oluyor adam komünist. Bela yani. Ancak güçlü bir iktidarla bu adam hiza olur. Yoksa baş belası, hükümetin de başına bela olur, herkesin başına bela olur. Yahut gizli FETÖ’cü. Ama hükümet güçlü oldu mu adama ayağını denk alıyor densizlik yapamıyor yani. Ama zayıf hükümette adam her türlü çıngarı çıkarabilir. Pasif itaatsizlik yapar, densizlik yapar. Eskiden çok oluyordu öyle hükümete kafa tutan memurlar, psikopatlık yapıyor yani bayağı da olay çıkıyordu hükümeti sallıyordu. Onun için güçlü hükümet oldu mu konu hallolur.

 

(“Müslümanlar İslam birliğinin kıymetini neden anlamıyorlar?” izleyici sorusu)

En azından bir kere belanın içinden kurtulmak için istemeleri lazım. Doğranıyorsun, asılıp-kesiliyorsun, dövülüp-sövülüyorsun, aşağılanıyorsun, aç bırakılıyorsun, tehdit altında yaşıyorsun, korku içinde yaşıyorsun rahatlayacaksın. Sırf bak “İttihad-ı İslam’ı istiyorum” desen bitecek. Bir cümle bir cümle, bu cümleyi söyleseler kurtulacaklar. Diyemiyorlar ve felaket diz boyu, yağmur gibi Allah bela yağdırıyor. Bunu dese bitecek, cümlesini söylese bitecek. Devlet başkanları, halk toplanıp herkes diyecek ki “Arkadaş biz İslam Birliği’ni istiyoruz” bu kadar. Bununla konu kapanacak. Demiyorlar. Ve tabii Allah müthiş intikam alıyor o zaman.

 

(“Kuran’ın yeterliliğini nasıl anlatabiliriz?” izleyici sorusu)

Kuran’ın yeterliliği zaten Allah’ın bir Kitap’ı var, başka da Kitap yok. Allah ‘O Kitap’a güvenin, o Kitap’a göre de hareket edin, başka da Kitap yok” diyor Allah zaten. Yeterli değil demek nasıl olsun? Yani ikinci bir kitap var demiyor ki Allah, ‘Kuran’a uyarsanız kurtulursunuz. Bir tane Kitap var, sakın da başka bir şey aramayın’ diyor vurguluyor da. Buna rağmen başka bir kitap arıyorsa zaten, Kuran’a isyan ediyor demektir, olmaz.

 

(“2070’lerde dünyada neler değişmiş olacak?” izleyici sorusu)

2070’ler zaten İslam’ın en muhteşem döneminin, olgunluk döneminin de ilerisi olmuş oluyor artık; çünkü 82’lerden itibaren bozulma başlamış olacak. Bir 12 sene kadar daha o şeyde muhteşemlik var, sadece tırmanma. 2071’ler çok çok dünya hakimiyeti, tam anlamıyla dünya hakimiyetidir. Rahatlık, huzur, güzellik her şeyin olduğu bir dönem; ama tabii İsa Mesih’in, evet İsa Mesih o döneme kalmayabilir. İşte bozulmanın da yavaş yavaş zemini de olmuş oluyor ama bozulma olmayacak.

 

(“Nazar değmesi var mıdır?” izleyici sorusu)

Adam pis bakıyor bu seni rahatsız eder yani sadece moral yönünden rahatsız olursun yani bir tiksinme hissi gelir, belki bir yorgunluk hissedebilirsin pis bakışından dolayı. Ama çok uzun bakamayacağı için zaten gözünü hemen o pislikten çekersin, kısa bir süre bakıp gözünü çekersin etkisi de olmaz. Ha öyle bakıp tabii senin kastettiğin şöyle; adam mesela açık renkli gözlü falan oluyor gözü açık mavi oluyor. “Aa” diyor “Tehlike. Paramparça eder maazAllah” diyor. Öyle bir şey yok. Açık mavi süper güzel bir renktir, muhteşem bir renk. O biraz şeytanın ifası biraz değil direkt şeytanın ifası. Öyle bir şey olmaz, gözüyle de hiçbir şey yapamaz hiç. Hiç kimse hiç kimseye hiçbir şey yapamaz. Olmuş da hiçbir vaka yoktur; ancak pis bakışıyla, nefret dolu bakışıyla, kin dolu bakışıyla rahatsız edebilir. Ayette de var ya “Seni neredeyse gözleriyle devirecekler” şeytandan Allah’a sığınırım “Allah gözlerin hain bakışını bilir” diyor.  O rahatsız edebilir sadece o kadar. Ondan da gözünü ayırırsın biter.

 

(Fransız haber ajansı AFP Türkiye’nin Afrin’de bir hastaneyi bombaladığı yalanını yaymıştı. Şu an Afrin merkeze girildi ve bombalandı iddia edilen hastanenin iç ve dış cephesi görüntülendi. “Türk Silahlı Kuvvetleri sivil halkın yaşadığı hiçbir binaya zarar vermedi, bunun göstergesi ilçe merkezindeki binalar. Teröristlerce mevzi olarak kullanılan binalara yönelik atış yapılırken, geri kalan binaların hiçbirinde hasar yoktur.” Denildi.)

Ki çok normal yani kurşun da gelebilir hatta terörist içine de girebilir orda çatışmada olabilir, ama buna rağmen çok özen gösterdikleri belli. Ya kardeşim ben açık olarak söylüyorum, iltifat olarak söylemiyorum, gönül almak için de söylemiyorum. Gerçekten teknik bir doğruluk var benim sözümde. Türk Askeri kadar merhametli bir asker, Türk Ordusu kadar merhametli bir ordu dünyada yoktur. Hayret edilecek şey. Daha yeni çatışma mesela kardeşlerini vurmuş, kol kopartmış adamın, diziyorlar adamları ya bunlar susuz bunlara su verelim, aç bunlara yiyecek verelim hemen kıyafet, kıyafet verelim. Amerikalılar falan olsa direkt otomatik silahla tarıyorlar. Deli olurlar, döve döve öldürürler. Birçoğu Amerikalıların. Hepsi olmasa da birçoğu öyle. Son derece merhametlidir Türk Ordusu. Hayret edilecek şey çok yufka yüreklidir, sevgi doludur. Ama hakkı anlatmada tabii kararlıdır. Kendini savunurken de hakkıyla savunur tabii onda bir zaaf olmaz.

 

Kim Allah’ı Çok Severse Allah O Kişiyi Çok Sever. En Takva Olan Sevgiyi En Çok Yaşayandır. Allah’ı En Çok Seveni Allah En Çok Sever

Allah'ın tek amacı sevgidir. Her yerde sevgidir. Başka bir şey yok. En çok seven kimse onu Allah en çok sever. Allah'ı en çok seven, Allah'ın Kitabına en titiz olandır. Allah'ın Kitabını sevmiyorsa, Allah'ı da sevmiyordur. Allah'ın Kitabını seven de Allah'ın Kitabına saygı gösterir. Allah'ın Kitabının bütün hükümlerine titiz olur. Allah'ın hükümlerine titiz olur. Bu sevmenin ifade şekli olur zaten. Sevgi öyle ifade edilir.

 

(Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman, Amerika ziyareti öncesi verdiği röportajda, Suudi kadınların edepli ve saygın şekilde giyindikleri sürece kara çarşaf ve peçeye bürünmek zorunda olmadıklarını dile getirdi.)

Helal olsun sana. Helal olsun sana kabadayı. VAllahi çocuk çok yaman çıktı.  Hükümet baskısı, devlet baskısı ortadan kalkınca kadınlar onu ayarlarlar zaten. Delikanlıya helal olsun. Türkiye, hükümet olarak da desteklesin bu aslanı. Bayağı candan. Tam sahabe dönemini, modern İslam anlayışını çok güzel anlatan bir delikanlı. Akitçilerin de hiç hoşlanmayacağı bir tip, bir insan. Her yerde Akitçiler neşeye, sevince karşıdır. Güzelliğe, estetiğe karşıdır. Bu gencin de iyi özelliği; sanatı, estetiği savunmuş olması. Yani sık sık baş ağrıtacak gibi görünüyor Akitçiler onu söyleyeyim.

 

(Suudi Veliaht Prens şöyle konuştu: “Şeriat tarafından koşulan şartlara dayanan yasalar çok net. Kadınlar da tıpkı erkekler gibi edepli ve saygın şekilde giyinecek. Bu özel olarak siyah çarşaf, siyah peçe giyecekleri anlamına gelmiyor. Hangi tipte edepli ve saygın kıyafet giymeyi seçeceği kararı tümüyle kadına ait.”)

Çok güzel konuşmuş. Aferin aslanıma. Aferin benim yakışıklıma. Bak, Allah onu güzel makama da getirmiş. Böyle yaptığı müddetçe Allah'ın koruması altında olur. Tam Mehdiyet ağzı. Mehdiyet üslubu. Tayyip Hocam’da Mehdiyet üslubu. Delikanlımızda Mehdiyet üslubu. Dalga dalga yayılıyor. Azerbaycan zaten tam Mehdiyet üslubunda.

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstiklal marşının bestesiyle ilgili açıklaması büyük tepki çekmiş ve herkes Mehmet Akif'in, “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırtmasın. Kimse bir daha İstiklal Marşı yazamaz. Hatta ben de yazamam.” Sözlerini hatırlatmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün bu tartışmaları bitiren bir açıklama yaptı. Ve şunları söyledi; “İster kendileri gelsinler, ister kuklalarını göndersinler. Biz bu ülkeyi, bu vatanı kimselere bırakmadık, bırakmayacağız. İnancımızın sembolü ezanımızı susturamayacak, bağımsızlığımızın sembolü bayrağımızı indiremeyecekler. Bir daha İstiklal Marşı yazmamak için de bu marşımızın mesajlarını zihnimizden ve yüreğimizden asla eksik etmeyeceğiz.” Dedi.)

İyi niyetle konuşuyor. Tayyip Hocam’a ayıp yapıyorlar. Fikir jimnastiği olarak bir şey söylüyor. Hurra şamata yapıyorlar. Nezaketli, efendice bir cevap ver. Ne kadar ayıp. Böyle sotede bekliyor gibi. Fırsat bekliyor gibi. Anında galeyana geliyorlar. Bu nasıl vicdandır, bu nasıl kafadır? Geniş düşündüğünü, ufkunun geniş olduğunu vurgulamak için söylüyor. Zaten İstiklal Marşı yazılmaz. Tabii ki, İstiklal Marşı neyse odur. Ama bir şey konuşabilir bir insan. Bir fikir beyan edebilir. Bu kadar şamata biraz ayıp. Yanlış yapıyorlar.

 

(“Allah korkusundaki eksikliğin sebebi nedir?” izleyici sorusu)

Doğrudan ölü olması şahsın. Bir insanın Allah'tan korkmamaya gücü yetmez. Mümkün değil. Hem de nasıl korkma. Tam anlamıyla korkar. Hiç onun için gayret göstermesine gerek olmaz. Yani meydana gelen doğal bilgiden, aklının doğal çalışmasından Allah'tan doğal olarak korkar mümin zaten. Hadi Allah'tan korkayım demekle olmaz. Allah'tan zaten mümin korkar. Öyle yaratılmıştır.

 

(“Bediüzzaman Mehdi midir?” izleyici sorusu)

Bediüzzaman, tabii Mehdi öncüsüdür, bir nevi Mehdi’dir alenen net. Said Nursi’nin bütün ömrü tam bir Mehdiyet tarzında geçmiştir. Zaten diyor, “Mehdi’nin pişdar bir neferiyim, öncü bir askeriyim, ona yer hazır edecek dümdarıyım” diyor “benim görevim bu” diyor. Bak hiçbir Nurcu bunu söylemez. Hiçbir Nurcudan ben duymadım. Bak “Mehdi’nin pişdar bir neferiyim, öncü bir askeriyim, ona yer hazır edecek dümdarıyım” diyor. Ve “görevim sadece bu” diyor bak dikkat edin. “Senin görevin ne?” diyorlar “benim görevim sadece bu” diyor. Halbuki bütün Nurcuların bunu demesi gerekir.

 

(AFAD ve Kızılay Afrin’deki sivillere yardım dağıtmaya devam ediyor. Konya’dan yaklaşık 100 tonluk gıda ve temel ihtiyaç malzemesi bölgeye ulaştırıldı. Yardımlar en çok da çocukları sevindiriyor. Gurur Köyü’nde yaşayan 12 yaşındaki bir kız çocuğunun ve köydeki ufaklıkların yardımlara sevinirken çekilmiş fotoğrafları var.)

Ah benim canlarım, çocuklar çok zor durumda kalmışlar. O zaman daha kapsamlı bir şeyler yapalım. Bu durum hiç normal değil. Çok kapsamlı hem ayakkabı, kıyafet toplayalım da gönderelim. 2-3 günde akıl almaz malzeme toplanır. İnsanlarda fazla çok fazla şey var.

2018-06-18 01:23:38

Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top