Sayın Adnan Oktar'ın 9 Nisan 2018 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 9 Nisan 2018

 

(Uzman Çavuş Anıl Yalap bir yıl önce PKK’yla çatışmada yaralanmış, tedavisinin ardından gönüllü olarak bölgeye dönmüş ve Çukurca’da şehit olmuştu. Şehidimizin babası Elmas Yalap, oğlunun bir yıl önce yaralanmasına rağmen kendi isteğiyle birliğine döndüğünü ifade ederek ‘Gitmezsem şehit arkadaşıma ihanet etmiş olurum’ dedi. Biraz rapor almasını söyledik ama iyi olduğunu söyleyerek gitti. Vatan sağ olsun, şehitler olmasa vatan da ayakta olmayacak” dedi.)

Kabadayı, seni alnından öpüyoruz yiğit kabadayı. Biz de öleceğiz baban da ölecek, gazeteciler de ölecek, siyasetçiler de ölecek ölmeyen kimse kalmayacak onu söyleyeyim. George Bush’undan tut Trump’ından çık. En ünlü sanatçılar, generaller, paşalar herkes ölecek. Ama anlı-şanlı ruhunu teslim etmek ayrı bir konudur. Sen anlı-şanlı teslim ettin kabadayı, o yüzden sana çok imreniyoruz. Helal olsun sana, anana babana da helal olsun sana da helal olsun. Tebrik ediyoruz şehadetini yiğit kabadayı. Allah, Kitap, din, iman için o mübarek aziz ruhunu Allah’a teslim ettin. Bir saniyede cenneti aldın, helal olsun sana. Allah bizlere de nasip etsin. Sanki yatakta sürünerek ölmek marifetmiş gibi “aa” falan diyor adam şamata yapıyor. Bağıra bağıra yatakta ölünce mi hoşuna gidecek? Şehadetle ölmek en büyük şereftir, en büyük güzelliktir. Sanki o bir şey kazanmış gibi. O senin haline ağlar diye mi düşünüyorsun? Sen şehidin yüreğini sızlatıyorsun manen, oturup ağlamakla. Annesi babası heyecandan belki ağlıyor olabilir. Üzüntüden ağlamak haramdır. Kabadayıya ağlamak, kabadayıyı çok rencide eder çok ağrına gider yani. Aman aman sakın sakın. Şehadet büyük bir şereftir, onurdur daima tebrik edilmesi gereken bir güzelliktir. Bazı böyle FETÖ artığı tipler var. İşte Fethullah Gülen falan “hiçliğe gitti” diyor şehide. Sen davul gibi mezarın içinde şişip patlayacaksın. Sen nereye gideceksin bir bak bakalım. Sen bu kadar çoluğu-çocuğu genci şehit ettirdin. MİT mensuplarını ihbar ettirip şehit ettirdin ve PKK’ya bütün ömrün boyunca destek oldun. Vatanın, devletin sırlarını verdin küfre, dalalete. Ne kadar çirkin iş varsa yaptın sırf sana baş desinler diye.

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan “Eğer bu ülkede yaşayan bir insan inancından dolayı ötekileştirilirse karşısında önce beni sonra devleti bulur” dedi. Sözlerine şu şekilde devam etti: “Koskoca bir imparatorluktan elimizde kalan bu son vatan parçasının tek bir karış toprağını tek bir çakıl taşını dahi kimseye vermeyiz. Burada PKK’nın özerklik hevesine yer yoktur. Ayrıca bu devletin sınırları içinde ve dışında yaşayan tüm insanları aynı haklara, fırsatlara sahip birinci sınıf birey olarak kamunun tüm imkanlarını aynı ölçüde kullanabilen vatandaşlar olarak gördük. Kim ki bu ülkenin herhangi bir bireyini kökeninden, inancından, meşrebinden, sosyal ve siyasi tercihlerinden dolayı ötekileştirmeye kalkarsa karşısında önce beni, benimle birlikte devletimizi bulur” dedi.)

Çok iyi olmuş. Tayyip Hocam çok güzel söylemiş. Bu sık sık gündeme getirilmesi gereken bir şey. Benim haberim yoktu konuşmasından, o mealde bir konuşma yaptım. Arkasından Tayyip Hocam böyle bir konuşma yaptı. Çok güzel. Sık sık ifade edilmesinde çok büyük fayda var. Bir de PKK, gerçekten Türkiye’den biz toprak vermeyiz akıllarını başlarına alsınlar aptallığı bıraksınlar. Aptal olabilir bir insan ama bu kadar da aptal olmaz. Bu kadar mı ahmaksınız? Biz Türkiye’den size toprak verir miyiz? Gidiyorsun “Suriye’den, Irak’tan alacağım” falan diyorsun, o bizi ilgilendirmez. Alabileceğini de zannetmiyorum ayrı mesele de. Ama Türkiye konusunda aman ha aman, sakın ha sakın. En olmayacak şeyi söylüyorsun. En istemediğimiz şeyi söylüyorsun. Yeri-göğü birbirine katarız aman ha.

 

Kürtler Çok Efendi, Dindar, Nezih İnsanlardır. PKK Gibi Dinsiz, Allah’sız, Stalinist Bir Örgütün Tertemiz Kürtlere Musallat Olmasını Asla Kabul Etmeyiz

Bu PKK’yla bir konuşulsa bunlar gerçekten çok ahmaklar. Kardeşim, sen milletin izzeti nefsine, haysiyetine, şerefine, namusuna en ağır saldırıyı yapıyorsun ahmak adam, toprak istemek ne demek? Dinin imanını her şeyini istiyorsun deli misin sen. Hayır zorun ne, ne alaka? Hadi Allah vermesin faraza orayı alsan ne yapacaksın? Orada senin iflahını keseler. Amerika senin kafanı koparır. Dangalaklığı bırak. Ne kadar aptal adam bunlar, ne kadar aptal adamlar yani. Takmışlar, kardeşim bir kere Kürtler, bak bizim çocuklar aşağı hepsi Kürt’tür, delikanlı çocukların çoğu Kürt. Azeri kardeşlerimizden de Kürt olan var. Ne demek Kürt? Kürt demek dünya tatlısı, dünya güzeli insanlar demek tir. Aynı Kürt-Türk hep aynı. Bizim aklımızın ucundan geçmez sonra çıkarttılar bu edebiyatı. Bizim mahallede çok fazla Kürt vardı aklımızın ucundan geçmezdi. Köyde de vardı Kürtler. Kürt mert insan demek, dürüst, sevecen Türk milletinin ferdi. Nereden çıkartıyorsunuz? Bu adamlara cevap vermek dahi istemiyorum çok kızdırıcı bunların aptallığı yani çok lanet tipler yani. Suriye’yi de rahatsız ediyorlar, Irak’ı da rahatsız ediyorlar otur oturduğun yerde kardeşim. Hayır bak, özgürlük iste demokrasi iste, buraları güzelleştirin de, bunların hepsi haklı bunu yapalım. Diyorsun ki “toprağı ben alacağım ben idare edeceğim.” Bırak, sen Allahsız, Kitapsız, dinsiz, imansızın tekisin.

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında sevgiden de bahsetti bugün. Ve herkesi çıkarsız sevgiye davet eden bir açıklama yaptı. “Bugün sizlerle şunu da konuşmak istiyorum. Diyorum ki biz kardeşiz, kardeşlerin arasına fitne sokmak isteyenlere fırsat vermeyeceğiz. Kardeşler kardeşleri Allah için sever. O sevgiyi kimse alıp götüremez. Menfaat için severse o tehlikeli, biz menfaat için bir kardeşlik istemiyoruz. Allah için seveceğiz. Bizde Arap, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Abaza, Boşnak böyle bir ayrım var mı? Biz tek millet diyoruz” dedi.)

Şahane. Tayyip Hocam tertemiz bir Anadolu delikanlısıdır. Milli bir meseledir Tayyip Hoca’yı desteklemek. Hiç lamı cimi yok. Bütün bahaneler münasebetsiz. Ben konuşuyorum gençlerle “Niye karşısın?” diyorum, mantıklı gelmiyor bana. Bir tek sanat, kültür ve kalite konusunda hakikaten bir bakanlık kurulsun demiştik, onu bekliyorum ben Tayyip Hoca’dan. Ama o da elinden geleni yapıyor yani ne yapsın. Çünkü çok fazla sanatçı da yok Türkiye’de. Ama yine de o bakanlığı bekliyorum Tayyip Hocam’dan o müjdeyi. Bak, kalite bakanlığı, sanat ve kalite bakanlığı çok önemli. Bir adını koysun güzel bak arkası gelecek. İş çıkar diye düşünüyor belki, hani kalite bakanlığı her şeye müdahil olur. Bir şey olmaz, tavsiye edecek bir bakanlık olsun, tavsiye mahiyetinde olsun tavsiye eden.

 

(“Bir insanın ölümden çok korkması imansız olduğunu mu gösterir?” izleyici sorusu)

Şimdi ölüm bir kere olacak. Tabii ki heyecanlanıyordur yani şaşırır. Bir boyut değiştirecek yeni bir yere gidecek ne olacağını bilmediği için, nasıl şeyler olacağını bilmediği için. Halbuki Allah ona güvence veriyor ama o zannediyor ki öldüğünde orada duruma kendi adapte olacak. Orada mesela adamlar bulacak insanlar bulacak, bu nedir diyecek, mesela buraya nereden gidilir falan. Sanki böyle helikopterden bir adamı bir adaya bırakmışsın gibi falan öyle düşünüyorlar, hani kendi başına yolunu bulur. Öyle bir şey yok. Yanında mihmandarı var, yanında melekler var, öyle bir şey olmaz. Ondan çekiniyorlar yani ne yapacağız nasıl edeceğiz, nasıl bir bağlantı kurarız, yoksa başka bir şey değil. Bir de günahkarsam cehenneme giderim mi ondan korkuyor. O zaman günah işleme işte, Allah’a sığın tövbe et. Zaten Allah’ın amacı o. Bir de “Allah sizin azabınızla ne yapayım?” diyor. Allah ne yapsın adamın azabıyla yani öyle bir şey olmaz. Ruh sahibiyse samimiyse bir kere kesinlikle cehenneme gitmez bak açıkça söylüyorum. Haram olur öyle bir insana cehennem. Ne yapsın Allah cehennemde onu? Zevkli güzel bir şey değil ki cehenneme gitmesi. Ne yapsın Allah? İmansız olduğunu göstermez, belki daha çok tövbe etmek istiyordur, vakit kazanmaya çalışıyordur. Etrafı biraz daha düzeltmeye çalışıyordur, o.

 

Samimiyet Allah’ın Büyüklüğünü Anlamakta Zemin Hazırlar. Allah’ın Büyüklüğünü Anlayan İnsan Devrilmez Bir Güç Haline Gelir

İnsanların çoğu samimiyetsiz oluyor. Halbuki bir kere samimi olsa çok hoşuna gider. Ona o zevki anlatmak faydalı olabilir değişebilir yani imkansız değil. Çünkü samimi olduğunda bir güç kazanır insan, muhakeme yargısı açılır üstüne bir hafiflik rahatlık gelir. Allah’ı düşünmede daha özgür, daha candan olur üstündeki baskı kalktığı için. Ufku açılır ama tek başına samimiyet kurtarmaz tabii. Samimiyet Allah’ın büyüklüğünü anlamada zemin hazırlar. Asıl önemli olan Allah’ın büyüklüğünü anlamaktır. Eğer onu anlarsa şahıs dünyanın en büyük adamı, en büyük güç olur yani devrilmez bir güç olur. Ama o konuda kuşkuya ve boşluğa vakit bırakmaması lazım. Sürekli o dikkatini muhafaza etmesi lazım. O çok hayatidir. Mesela Musevilerden Rabbani bilginler bunu bilirler. Hristiyanlardan da bazı dindarlar bunu bilir, önemini bilirler. Benim gördüğüm direkt dünya hakimi oluyorlar. Dünya avuçlarında oluyor yani. Bir avuç şu an dünyayı idare edenler çok küçük bir grup. Hayret edecek şekilde güçlü oluyorlar.

 

(Esad rejimi Doğu Guta’daki Duma’ya zehirli gaz içerikli kimyasal silahla saldırmıştı. Saldırıda ölenlerin sayısı 78’e yükseldi. Ancak Rus yetkililer Doğu Guta’da silahlı grupların elinde tuttuğu son yer olan Duma’da Suriye ordusu tarafından kimyasal silah kullanıldığına ilişkin iddiaları yalanladı.)

Kardeşim, işin doğrusunu söyleyeyim mi; şimdi Suriye’yi bölmek istiyor Amerika yani İngiliz derin devleti bölmek istiyor. Her türlü rezilliği yapıyorlar oyun oynuyorlar. Kamuoyunu da kandırıyorlar rahatça. Bir kere Suriye her halükarda ülkenin bölünmesine neden olacak bir şeyi bilerek yapmak istemez. En koktukları şey Suriye’nin bölünmesi, adam niye bunu yapsın bilerek? İngiliz derin devletinin ajanları orada zehirli gaz hakikaten kullanıyor. Ajanı getiriyor küçük bir bölgede kullanıyor. “Bunu hükümet yaptı” diyor. İnanmayan beri gelsin. Bunu Irak’ta da yaptılar “atom bombası var” dediler. Böyle “zehirli gazlar falan her şey var bu ülkeyi yıkalım” dediler. Ortadoğu’nun bir özelliği de çok garibandır hemen inanır. Acayip inanıyorlar “vay be” falan diyorlar. Halbuki adamların tek derdi günü şu an Suriye’yi bölüp parçalamak. Bölüp parçaladıktan sonra Irak’ı bölüp parçalayacaklar. Suudi Arabistan’ı düşünüyorlar bölüp parçalamayı. Yemen’i bölüp parçalamak istiyorlar, sonra da Türkiye’yi bölüp parçalamak istiyorlar. 8 parçaya falan ayırmak istiyorlar Türkiye’yi de. Bu kadar açık. 8 ayrı cumhuriyet istiyorlar. Yalnız Ortadoğu halkı tabii çok gariban oluyor. Sadece bombalardan kaçınıyorlar. İlaç sevkiyatı yapılıyor yani olayı kökünden durduracak bir tedbir değil de. “Oraya pide götürelim” diyorlar işte “yiyecek götürelim aç onlar, sargı bezine ihtiyaç var” diyor “seruma ihtiyaç var” diyor. Halbuki bir araya gelseler İslam ülkeleri “ne istiyorsunuz bizden gece-gündüz bombalıyorsunuz deli misiniz siz? Biz Suriye’nin bütünlüğünü istiyoruz, parçalanmasını istemiyoruz.” Bunu demeleri bitirir işi. Gıkları çıkmıyor. Onun için bir İslam Birliği toplantısı gerekiyor. Tayyip Hocam toplasın. İran, Irak, Suriye hatta bak Fas, Tunus, Cezayir onları da bölmeyi düşünüyorlar. Şimdi bak bunlar hiç hesapta yok değil mi duymuyorsunuz şu an? Fas, Tunus, Cezayir hiç bunlarla ilgili bir söz duymuyorsunuz. Şimdi bak onlar da sırada. Şimdi birkaç yıl sonra orada da olay çıkaracaklar Fas, Tunus ve Cezayir’in bölünmesi için, küçültecekler o ülkeleri de. Suudi Arabistan’ı da yaklaşık 3-4 parçaya bölmek istiyorlar. Hicaz bölgesi ayrı, işte falan feşmekan.

 

Suriye’de Barışın Olması İçin İslam Ülkelerini Bir Araya Getirip Müslümanların Ortak Hareket Etmesini Sağlayacak Bir Hareket Başlatmak Gerekiyor. Tayyip Hocam’dan İstirham Ediyoruz, Tüm Arap İslam Ülkelerini Toplasın

Şimdi Tayyip Hocam’dan bizim ricamız Arap ülkelerini Fas, Tunus, Cezayir hepsini toplasın bak hepsini bölmek istiyorlar. Suudi Arabistan’ı da bölmek istiyorlar. Suudi Arabistan’ı da bölüp aslında Dubai gibi yapmak istiyorlar. Orada da öyle işte pavyonlar, gazinolar, kumarhaneler falan. İşte homoseksüellerin yaşadığı yerler adalar falan yani Avrupa’nın eğlence merkezi yapmak istiyorlar. Ve parçaladıktan sonra bunu yapmayı düşünüyorlar. Sadece Mekke ve Medine’yi kutsal yer olarak ayırmayı düşünüyorlar, böyle hani hacılar gelecek gibisinden. Onlardan gelecek parayı kullanmak için ayrı bir şey olarak düşünüyorlar. Türkiye’yi de 8’e bölmek istiyorlar. Şimdi Tayyip Hoca’yı çok dirençli buldular, delirecekler kafayı yiyorlar. Bu oyunu Suriye’de bozarsak her yerde bozarız.

Bütün Ortadoğu’yu ince ince küçük küçük bölüp kıpırdayamayacak hale getirmeyi düşünüyorlar. Çok küçük ülkeler olacakları için hiçbir şey yapamazlar. Orada işte Avrupalı homoseksüellere falan oradaki çocukları satmak, orada kumarhaneler, işte uyuşturucu satılan yerler eğlence yerleri yani. Bir de oranın petrollerini kullanmak istiyorlar. Çünkü Irak ve Suriye petrolleri çok zengin. Hatta Kıbrıs’ın da doğalgaz yatakları falan. Bakın işin acayip yanı, onları da şu an satmış vaziyetteler. Petrol yatakları da satılmış vaziyette daha ortada hiçbir şey yokken. Daha milli devlet var ortada. Ama petrol bölgeleri büyük şirketlere satıldı. Amerika’daki büyük İngiliz petrol şirketlerine satıldı şu an. Adamlar da zorluyor hadi bir an önce mala sahip çıkalım diye “niye bekletiyorsunuz?” falan gibi. Onlar da kudurmuş gibi bombalamayı daha da artırıyorlar. Şimdi orada adam petrol şirketlerinin kontrolüne girdiğinde tabii oradan akıl almaz kazanç sağlamış olacak. Orada kazandıklarını da orada gariban Arap gençlerin falan ırzına geçerek, Arap kızların ırzına geçerek falan kullanacaklar. Gıcık oldular mı birbirleriyle savaştırıp kan gövdeyi götürecek. Canları istediğinde kan dökecekler. Yani tam anlamıyla esir konuma gelecekler. Ve böylece Mehdiyet’i kazıyacaklarını düşünüyorlar. Bunu yapamazlar. Onun için nerede it-kopuk varsa Mehdiyet’in üstüne salıyorlar ki güya durduracaklar.

 

(Trump, Suriye’de Esad rejiminin Doğu Guta’ya kimyasal silah saldırısı yapmasına ilişkin Twitter sayfasında şöyle bir paylaşım yaptı: “Kadınlar, çocuklar dahil olmak üzere anlamsız kimyasal saldırı sonrası çok kişi öldü. Baskı altındaki bölge kilitlenmiş ve Suriye ordusu tarafından çevrilmiş, bu da dış dünyayla bağını koparıyor. Putin, Rusya ve İran hayvan Esad’ı destekledikleri için sorumlular. Büyük bedel ödenecek” dedi Trump.)

Yani savaşı daha kuvvetlendireceğiz, daha bombardımanı güçlendireceğiz diyor. Sonra da çözüm olarak tabii Suriye’yi parçalayacağız diyor. Sonra da söz verilen şirketlere yerler parsellenecek, işte alın buyurun. Ünlü büyük şirketler. Trump da sermayedardır ünlü sermayedar. Onun da tabii payı olacaktır. Olan gariban Ortadoğu ülkelerine oluyor. Bir de Müslümanları da büyük bir gayretle birbirlerini kırmanın peşindeler. O ona saldırıyor o ona saldırıyor çeşitli isimler adı altında. Kardeşim, mesela on tane isimde çeşitli grup var, onunuz bir araya gelin “ne oluyor?” dersiniz Amerika’ya. Esad’a da dersiniz “adam gibi davran, güzel insan gibi davran Suriye’nin bütünlüğünü sağlayalım” anlaşır konuşursun mesele biter. Ve İngiliz derin devleti de o şirketlerden aldığı peşin parayı adamlara geri ödemek durumunda kalacaktır. Ödeyemeyeceği için de adamlar da onlara artık ne yaparlar bilmiyorum. Ama paralarını peşin aldıklarını biliyorum.

 

(“Sizce hangi durumlarda ibadetleri aksatmak mazur görülebilir?” izleyici sorusu)

Allah vermesin mesela sabah namazının çıkmasına 15 dakika kalmış, 20 dakika kalmış ama orada birisi bayılmış. Acil hastaneye kaldırılması gerekiyor. Şimdi orada namaz kılınmaz. O ambulansla beraber onunla gideceksin. Yolda en fazla şöyle olabilir yani orada koltuğa falan vurup teyemmüm edersin şöyle ellerini falan yüzüne sürersin. Hemen orada kendine göre bir namaz kılabilirsin kısaca. Belli orada o hasta gidecek o arada yani saniyeler konuşuyor. Öyle saniyelerin önemli olduğu şeylerde ibadet olmaz. Namaz için söylüyorum bunu. Veyahut yangın hali var. Sen orada nasıl abdest alacaksın? Öyle şey olmaz tabii yangın, bir an önce çıkman lazım oradan. Buna benzer veyahut kendinde ciddi bir rahatsızlık olabilir. Mesela bir Allah vermesin kalp enfarktüsü geçiriyordur veyahut bir böbrek koliği geçiriyordur. Şimdi orada namaz nasıl kılsın? Yani çok şiddetliyse olmaz, yapamaz. Yani onlarda mazur olur veyahut başka, çocuğa bir şey olmuştur. Allah esirgesin. Bu tip vakalar. Onun dışında olmaz.

Bir de oruçta da aynı şekilde mesela tansiyonu düşmüş 6’ya 3, çok tehlikeli derhal bozması lazım derhal hemen tuz alıp bozacak. Sonra üzerine de ayran önce tuz, tuzla bir acil gidermek lazım. Ayranla olmaz yanlış yapıyorlar onu. Ayranın kana geçmesi çok vakit alır ama tuzlu su yıldırım hızıyla 2-3 dakikada geçer kana en fazla 2-3 dakika. Ama ayran sindirmesi lazım vücudun onu, ondan sonra geçiş yapar. Ayran yanlış. Tuzlu suyla belirli bir oranı tutturduktan sonra tamam ondan sonra ayran içebilir, yemek de yiyebilir üzerine ama tansiyon düşükken çok dikkatli olması lazım. Veya tansiyonu yükselmiş orada ibadet olmaz Allah vermesin. Mesela 22’ye çıkmış tansiyon 12’ye 22 süper tehlikeli orada eğilmesi falan hiçbir şey olmaz. Namaz, abdest bekleyecek. Hastaneye gitmesi lazım öyle bir durumda vakit kaybetmeden. İlla kılacaksa teyemmüm edebilir, teyemmümle ayakta kılabilir arabada giderken kılabilir ayakta eğilmeden kafayı yere getirirse çok tehlikeli olur. 22’ye çıkmış tansiyon kafa yerde büyük bir ihtimalle beyin kanaması meydana gelir. Buna benzer şeylere dikkat etmek lazım.

 

(“Bir insan cehennemi rüyasında görebilir mi?” izleyici sorusu)

O eziyet olur. Allah mümine yapmaz onu gerek yok. Çünkü çok tedirgin olur. Cennette gösteriliş şekli ekrandan gösteriliyor rahat mümin için zaten cennetin içerisinde ama arazisi gösteriliyor müminlere merak ettikleri için, kendi vasıtaları içinde görüyorlar. Ama cehennemi rüyasında görürse çok felaket bunalır, çok azap olur, çok canı yanar o yüzden olmaz. Bir de hangi bir yerini görecek? Cehennem çeşit çeşittir, derece derecedir. Mesela hafif olan yerleri var belki de görüyordur rüyasında hafif olan yerlerini. Berbat sokaklar, berbat mahalleler tarzında, puslu bir hava ama öyle bir eziyet yoktur. Kaynayan, alev, hiçbir şey yoktur ki epey bir bölümü de öyle bir yerde. Bir de dümdüz olan yerler var hiç öyle bir şey de yok düz. Ama mesela Peygamberimiz (sav)’e hiç kötülük yapmamış, bir şey yapmamış ama iman etmemiş öyle kişiler için orası da. Çeşit çeşit, derece derecedir. Mesela münafıklar için cehennem yer altındadır, onlar hiç yer üstünü görmezler daima yerin altında, en şiddetli azap münafıklaradır. Münafıkun ve münafıkat beraber birbirlerinden acayip tiksinecekler cehennemde o dar odalara kapatılıyor zincirle Allah ayette de belirtmiş. Ama diğer kişiler için öyle değildir. Cehennem ancak kıyasla olumsuz etki yapıyor insanlarda yoksa normal yaşıyor.

 

(Yeni Şafak Yazarı Yusuf Kaplan, deizmin yayılmaması için İslami çevrelerin ve cemaatlerin çağı yakalayacak bir fikir derinliğine sahip olması gerektiğini yazdı. “Deizmin yayılmasında gençleri suçlamanın bir anlamı yok. Suçlu bizleriz, toplum, cemaatler, aileler ve devlet. Türkiye'deki eğitimin, cemaatlerin çağı iyi tanıyabilecek, çağla yüzleşebilecek, genç kuşağın sorularına ikna edici cevaplar verebilecek nitelikten çaptan ve derinlikten yoksun olması. Bunun yanı sıra yine İslami eğitim kurumlarının ve cemaatlerin genç kuşaklara İslam ahlakı, bilim, kültür, sanat tarihi birikimi verebilecek düzeyde yetkinlikte olmamaları”  dedi.)

Sanat tarihi adamı ne ilgilendirir? Kültür de ilgilendirmez. Bunların dinle, imanla alakası olmaz. İman; karşıdaki insanın bir kere Allah'a çok ciddi iman etmesi gerekiyor. En hayati konu budur. Mesela Peygamber Efendimiz (sav) peygamberdi ama imanı çok güçlüydü. Onun herhangi bir anlatımından bile insanlar çok şiddetli etkileniyorlardı. İlk aranacak şey karşıdaki insanın imanının çok güçlü olmasıdır. Kesin kararlı, ciddi derin bir imana sahip olmasıdır, bu çok hayati. Genel kültürle ne alakası var? İnternete girer adam her şeyi öğrenir. Sanat tarihi ile ne alakası var? Daha hala gelenekçi sistemin içerisinden kurtuluşu arayanlar daha da batarlar. Hoca iyi niyetli, dürüst bir insan ama batışmış bir sistemin içinde yeniden bir kurtuluş arıyor. Böyle olmaz. Zaten batıran gelenekçi sistem. Ben açıkça söyleyeyim, bizim anlattığımız stil en mükemmel stil. Ve bizim anlattığımız stilde iman etmeyen bir insan olmuyor. Ciddi olarak iman ediyor. Hepsi, herkes namazını kılıyor. Herkes ibadetinde. Deist, ateist tahayyül dahi edilemiyor aramızda. Net başarı var. Dolayısıyla diğer hocaların sohbetine katılanlar ya deist oluyorlar ya ateist oluyorlar. Bir kısmı homoseksüel oluyor. Kendileri bile kendi dengelerini tutturamıyorlar. Yani görüyorsunuz. Adam peygamberi eleştiriyor. Kuran'ı eleştiriyor. Allah'ı eleştiriyor. Yani müthiş bir çöküntü yaşanıyor.

 

(Ünlü ses sanatçımız Mustafa Keser, Kemal Kılıçdaroğlu’nun sanatçılar hakkında yaptığı açıklamaya şöyle bir eleştiri getirdi. “İnsanlar biraz laflarına ve üsluplarına dikkat etmeli. Daha üsluplu söylese biraz daha anlayışla karşılayabilirdik. Karşılamasak bile en azından umursamaz geçerdik. Onun için lütfen eleştirilerimizi daha münasip bir lisan ile yaparsak en azından makul karşılama gibi bir durum içinde oluruz” dedi.)

Bence sanatçılar hiçbir şey demesinler. Bu, bu şekliyle kalsın. Yani bence hiç gerek yok. Kötü söz ağızdan çıktı mı o yere toprağa akar gider. Bu, onlara gelmez. Altın ne yaparsan yap, altının üzerine ne dökersen dök altın altındır. Dolayısıyla geçerli değil. Bu konuyu artık bu kadar büyütmesinler. Anlamazdan gelip geçsinler. Sanatçılarımız hepsi çok değerli hepsini de çok seviyoruz. Yani onları böyle bir şeyin içine çekmeyelim. Duymazdan gelsinler. Anlamazdan gelsinler. Onlara gelmediğine göre bu söz ve asla gelmeyeceğine göre bizim sevgimize saygımıza asla etki etmeyeceğine göre mesele yok. Ama Tayyip Hocam hepsine bir 5 bin lira maaş bağlasın acayip olur, şahane. Hepsine birer madalya, Devlet Övünç Madalyası, bitti. Bütün sanatçılara. Zaten bir avuç sanatçımız var. 200 diyelim, 200’üne de bağlayalım. Ben çünkü sanatçıları bazen görüyorum, tek başına evinde vefat ediyor, bakımsız falan. Hiç evde yiyecek yok. Çok ürkütücü geliyor bana. Yani çalışmak mecburiyetinde kalmasınlar. Sahneye çıkma mecburiyeti olmasın. Canı istediğinde çıksın. Değil mi? Yaşlanıyorlar olmaz öyle. Ben Tayyip Hocam’dan bunu acil istiyorum. Rica ediyorum. 5 bin lira. 3 bin demiştim ama 5 bin iyi. Çok temiz yani bir de Devlet Övünç Madalyası takalım yakalarına madalyayı. Maaşları da tıkır tıkır evlerine gelip ödesinler. Gidip bankadan almalarına da gerek kalmasın. Eve gidip ödesinler. Hem evinin kontrol edilmesi de iyi olur. “Bir ihtiyacınız var mı?” gibilerinden. Devletin memuru gitsin, muhasebeci hatta bir polis. “Efendim, bir sıkıntınız var mı? Size rahatsızlık veren var mı? Güven içinde misiniz? Çok şahane olur her ay. Değil mi yani böyle “sizi tehdit eden, baskı yapan var mı? Varsa hemen söyleyin. Bu da paranız, buyurun. Hayırlı olsun.” O kadar. İstiyorsa bankada tutarsın. “İsterseniz hesabınızda tutalım? İsterseniz buyurun şu an nakit ödeyelim.” Bu kadar. Madalyaları da altın, 24 ayar altından yakalarına takalım. Bir avuç sanatçımız var başka sanatçı yok Türkiye’de. Birçoğu da yaşlandı yani. Onore edelim. Ömür boyu 5 bin lira maaş, bu kadar.

 

(“Küsme toplumumuzda niye yaygın?” izleyici sorusu)

Yani küstürecek şey yapıyor. Mesela kızlarla erkekler arasında oluyor küsme genellikle. Üzecek şeyler yapıyorlar, telafi edecek bir konuşma yapsalar bir şey olmaz. Ama küsmeyi tabii çabuk halletmek lazım. Yani çabuk neticelendirmek lazım. Gönlünü alıp yatıştırabilirler. Şimdi küsmede en belirgin vasıf herhalde yüzüne bakmamak, dalıp dalıp gitmek, yere bakmak, konuşmamak, sarılsa bile itmek. Küsme çok yaygın. Küstüğünü anladığı an o an müdahale edip düzeltmesi daha iyi olur. Yani sıcağı sıcağına düzeltmek iyi olur. Aslında iki taraf da küsmeme konusunda anlaşabilirler de. Karşılıklı söz verebilirler küsmeyeceklerine. Ama birbirlerini kırmasınlar, başka türlü nasıl olur? Rahatça birbirlerine ters davranabiliyorlar o olmaz. Bir olur, iki olur hadi diyelim ama ters davranmak iyi bir şey değil. Gönül alıcı davranmak lazım. Bir de genç kızlar çok nazik oluyorlar, her şeye kafayı takarlar. Çok özenli olmak lazım.

2018-06-18 03:52:04

Harun Yahya Etkiler | Basında Harun Yahya | Sunumlar | Ses kasetleri | İnteraktif CD'ler | Konferans setleri | Radyo programı / Piyesler | Broşürler| Site Hakkında | HarunYahya.net | Ana sayfanız yapın | Sık kullanılanlara ekle | RSS Servisi
Bu sitede yayınlanan tüm materyaller, Sayın Adnan Oktar’ı referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalanabilir ve çoğaltılabilir
© Sitemizde ve diğer tüm Harun Yahya eserlerinde yer alan Sayın Adnan Oktar’a ait şahsi fotoğrafların bütün yayın hakları Global Yayıncılık Ltd.Şti’ne aittir. Kısmen de olsa izinsiz kullanılamaz ve yayınlanamaz.
© 1994 Harun Yahya. www.harunyahya.org
page_top