Evrimcilerin İtirafları
Bölüm 17: Kompleks Organların Evrim ile Oluşamayacağı İle İlgili İtiraflarıGöz, akciğer, kanatlar, hücre gibi karmaşık yapıların evrim sürecinde kademe kademe nasıl gelişebildikleri sorusu, evrimcilerin yanıtsız bıraktıkları en büyük açmazlarından biridir. Birbiriyle bağlantılı, biri diğeri olmadan işe yaramayan birçok parçadan oluşan bu yapıların, evrimcilerin iddia ettiği gibi, kademe kademe oluşmaları imkansızdır. Bilim literatüründe "indirgenemez komplekslik" olarak adlandırılan bu özelliğe sahip organlarda, parçalardan herhangi birinin olmaması o organın işlev göremez hale gelmesine neden olacaktır. Örneğin, yaklaşık 40 organelden oluşan göz indirgenemez kompleksliğe sahip bir organdır. Gözün bu 40 organelinden herhangi birinin, örneğin retinasının bulunmaması durumunda göz göremeyecektir. Dolayısıyla bir gözün görebilmesi için bu 40 organel diğer görmeyi sağlayacak sistemlerle birlikte aynı anda oluşmalıdır ki, bu ancak yaratılışla mümkündür. Evrimcilerin iddia ettiği gibi, yavaş yavaş, milyonlarca sene içinde bu organellerin tek tek oluşarak birikmesi sonucunda gözün oluşması ise imkansızdır. Çünkü tek bir organeli bile eksikken göremeyen göz, yine evrimcilerin iddiasına göre kullanılamadığı için "körelecek", yani daha oluşamadan yok olacaktır. Bu durum tüm diğer kompleks yapılar için de geçerlidir. Evrimciler bu bilimsel gerçek karşısında ya mümkün olduğunca bu konuların açılmamasına çalışırlar ya da aşağıda okuyacağınız gibi "mecburen" itiraflarda bulunurlar. Bu önemli açmazı ilk fark edenlerden biri yine Darwin'dir, hatta gözü ve diğer kompleks yapıları düşünerek kendi deyimiyle "hasta olmuştur".
Charles Darwin:
Gelişmiş bir göz bana soğuk bir titreme veriyor. Ama aşamalarla gelişen diğer örnekleri düşündükçe, sağduyum bana bu soğuk titremeyi yenmem gerektiğini söylüyor.306 Gözü düşünmek çoğu zaman beni teorimden soğuttu. Ama kendimi zamanla bu probleme alıştırdım. Şimdilerde ise doğadaki bazı belirgin yapılar beni çok fazla rahatsız ediyor. Örneğin bir tavuskuşunun tüylerini görmek, beni neredeyse hasta ediyor.307 Gözün meydana gelişi... Böyle bir zorlukla yüz yüze gelmemenin gerçekten de sahtekarca olduğunu düşünüyorum.308 Çok sayıda, birbirini izleyen ve küçük değişikliklerle oluşamayacak bileşik bir organın varlığı gösterilebilseydi, teorim kesinlikle çökerdi.309 Bir organın birbirini izleyen, küçük geçişsel aşamalarla türemiş olamayacağı sonucunu çıkarırken pek dikkatli olmamız gerekiyorsa da, güçlüğü söz götürmeyen durumlar da olmaktadır. En çetin güçlüklerden biri, hem erkeklerden hem de doğurgan dişilerden çoğu zaman farklı yapılışta olan eşeysiz (neuter) böceklerdir; ama bu örnek gelecek bölümde söz konusu edilecektir. Balıkların elektrik organları bir başka güç durumdur; çünkü bu olağanüstü organların hangi aşamalardan geçerek türediğini anlamak imkansızdır.310 Öyleyse, birçok örnekte organların bugünkü durumlarına hangi geçişlerle ulaştığını kestirmek pek güç olmakla birlikte, yaşayan ve bilinen biçimlerin tükenmiş ve bilinmeyen biçimlere oranla ne denli az olduğunu düşünerek, bugünkü biçimine varmasında hiçbir ara aşaması bilinmeyen bir organ bildirebilmenin pek güç olmasına şaşıyorum. Şu kesinlikle doğrudur; yeni organlar bir yaratıkta ancak seyrek olarak, sanki özel bir amaçla yaratılmış gibi ortaya çıkar ya da hiçbir zaman ortaya çıkmaz; doğal tarihteki o eski ama biraz abartılmış kuralın gerçekten belirttiği gibi "Natura non facit saltum" (Doğa sıçrama yapmaz).311 Sinirlerin ışığa nasıl hassas olduğu bizleri yaşamın nasıl meydana geldiği sorusundan daha çok endişelendirmektedir.312 Gözün odağını farklı uzaklıklara uydurması, içeri bırakılacak ışık tutarını ayarlaması, küresel ve renksel sapmayı (aberration) düzeltmesi gibi eşsiz düzenlenişlerinin tümünün doğal seçme ile oluşabildiğini düşünmenin en ileri derecede saçmalamak olduğunu açık yürekle itiraf ederim… Sağduyu bana şöyle diyor: Basit ve eksik bir gözden, karmaşık ve yetkin bir göze çıkan ve her biri gözü taşıyan yaratığa yararlı aşamaların varlığı (durum kesinlikle budur) gösterilebilirse; daha sonra gözün durmadan değiştiği ve değişimlerin soya çekildiği (durum gerçekten böyledir) ortaya konabilirse ve bu türlü değişimler değişen yaşam koşullarında bir hayvana yararlıysa, o zaman yetkin ve karmaşık bir gözün doğal seçmeyle oluşmuş olduğuna, bu bizim hayal gücümüzü aşsa bile, inanmamın güçlüğü teorim için yıkıcı sayılmamalıdır. Bir sinirin nasıl olup da ışığa duyarlı duruma geldiği sorusu, bizi yaşamın kendisinin nasıl türediği sorusundan hiç de daha çok ilgilendirmez; ama hiçbir siniri olmayıp da ışığa duyarlı olan aşağı bazı yaratıkların etindeki (sarco) belirli duyar öğelerin birleşmesi ve bu özel duyarlığı taşıyan sinirlerin gelişmesi olanaksız görünmektedir.313 Christopher Wills:
Engin Korur:
Hoimar Von Ditfurth:
Richard Dawkins:
Prof. Russel Doolittle:
Sir Charles Lyell:
Asa Gray:
Hoimar Von Ditfurth:
Frank Salisbury:
Prof. Dr. Ali Demirsoy:
Ernst Mayr:
Dipnotlar306. Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.II, New York:D. Appleton and Company, 1888, s.67 307. Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.II, s.90 308. Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.II, s.84 309. Charles Darwin, Türlerin Kökeni, Onur Yayınları, Beşinci Baskı, Ankara 1996, s.202 310. Charles Darwin, Türlerin Kökeni, s.206 311. Charles Darwin, Türlerin Kökeni, s.214 312. Charles Darwin, Origin of Species, 6. Baskı, 1988, New York University Press, New York, s.151 313. Charles Darwin, Türlerin Kökeni, Onur Yayınları, Be?inci Baskı, Ankara 1996, s.198 314. Christopher Wills, Genlerin Bilgeliği, Sarmal Yayınevi, Mart 1997, İstanbul, s.151-152 315. Engin Korur, "Gözlerin ve Kanatların Sırrı", Bilim ve Teknik, sayı 203, Ekim 1984, s.25 316. Hoimar Von Ditfurth, Dinozorların Sessiz Gecesi 2, Alan Yayıncılık, Kasım 1996, İstanbul, Çev: Veysel Atayman, s.126 317. Richard Dawkins, River Out of Eden, Basic Books, New York, 1995, s.83 318. Michale Behe, Darwin'in Kara Kutusu, Aksoy Yayıncılık, Haziran 1998, s.97 (Russel Doolittle, "Kanın Pıhtılaşmasının Karşılaştırmayı Biyokimyası" (1961), Trombosis and Heamostatis) 319. Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.II, New York:D. Appleton and Company, 1888, s.3 320. Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.II, s.66 321. Hoimar Von Ditfurth, Dinozorların Sessiz Gecesi 3, Alan Yayıncılık, Kasım 1996, İstanbul, Çev: Veysel Atayman, s.165 322. Frank Salisbury, "Doubts About the Modern Synthetic Theory of Evolution", American Biology Teacher, Eylül 1971, s.338 323. Prof. Dr. Ali Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, Meteksan Yayıncılık, Ankara, 1995, Yedinci Baskı, s.475 324. Cemal Yıldırım, Evrim Kuramı ve Bağnazlık, Bilgi Yayınevi, Ocak 1989, s. 58-59 325. Ernst Mayr, Systematics and The Origin Of Species, Dove,. New York, 1964.
|