Bu bölümde Dünya’nın en küçük mimarlarının en harikulade birkaç eserini göreceksiniz. Bu inanılmaz yapılar öyle küçükler ki; birazdan izleyeceğiniz kareler ancak makro fotoğraf teknikleriyle görüntülenebildi. Evet sanki insan eliyle yapılmış da, bir yaprağın üzerine yerleştirilmiş gibi duran bu mükemmel eserleri incelemeye 5 numarayla başlıyoruz.

Bu gördüğünüz kütüklerden yapılmış mini kulübeyi, torbalı güve tırtılı inşa etti. Bu güve tırtılı, düşmanlarından korunmak için larva dönemlerinde kendisine bir tür “kamuflaj kulübesi” yapar. Tırtıl, bu mini kulübeyi yaparken, üzerinde yaşadığı bitkiden topladığı yaprak ve ağaç dallarını kullanır. Torbalı güve tırtılları, hayatlarını, inşa ettikleri bu minik kulübede geçirirler. Gördüğünüz gibi bu minik yuvadaki her bir tahta parçası özenle seçilmiş, uygun boyuta getirilmiş ve arada hiçbir boşluk kalmayacak şekilde birbirine monte edilmiş. Seçilen tahta parçaları da yuvanın yapıldığı ortamla çok uygun. Elbette bunun da bir sebebi var, “kamuflaj.” Tırtıl güvesi, hazırladığı bu mükemmel kamuflaj sayesinde avcı hayvanların kendisini farketmesine imkan vermeden yuvasında yaşabiliyor.

Sırada 4 numaralı mimarî harika var.

Torbalı güve tırtılları bazen kulübeleri daha farklı yaparlar. Bu gördüğünüz kulübe, yaprağın ucuna doğru, dikey silindir şeklinde dışarı çıkık. Bu mimari tasarım sayesinde tırtıl, kendisini düşmanlarının erişebileceği en uzak noktada tutarak iyi bir güvenlik sağlıyor.

Ve sırada 3 numaralı mimarî harika var.

Arctiid güve tırtılları, pupa devresi öncesinde gördüğünüz bu koruyucu kafes kalesini inşa ederler. Bunun içerisinde asılı kalabilmek için de uzun tüylerini çıkartırlar. Böylece savunmasız oldukları pupa devresini kafesin içinde tehlikeli düşmanlardan korunarak güvenle geçirirler. Minik bir tırtılın bu harika taktiği henüz pupa evresindeyken uygulamaya geçirmesi bir yaratılış harikasıdır.

Sırada 2 numara var.

Peru'da bulunan bu gizemli ipek yapı, dünya çapında bilim adamlarını şaşkına çevirdi. Matematik, simetri, geometri, fizik, sanat gibi bir çok unsurdan habersiz küçücük bir böceğin böylesine muazzam bir eseri inşa etmesini tesadüflerle açıklamak mümkün değil. Bu minik yapı, Allah’ın canlılarda yarattığı aklın eseri.

Ve işte listemizin 1 numaralı mimarî harikası;

Torbalı güve tırtıllarının bazı türleri kuru yaprak parçalarını kullanarak ormanda, gördüğünüz bu minik çadırları inşa ediyorlar.  Ustaca yapılmış bu çadırın su yalıtımının da çok iyi olduğu görülüyor. Aynı biçimde kesilmiş yaprak parçaları büyük bir özenle içeri hiçbir yabancı madde giremeyecek şekilde sıkıca birbirine monte edilmiş. Bir tırtılın böyle bir yuva inşa etmesi inanılmaz. Doğada henüz yeni keşfedilen bu harikalar ortaya çıktıkça Allah’ın canlılarda yarattığı akla hayranlığımız daha da artıyor. Birkaç  santimlik  bu böceklerin hiçbir mimarî bilgileri yok. Ne inşa teknikleri ne de mühendislik konusunda bilgileri var. Ama gördünüz, yaptıkları bu mini yapılar bir ustanın elinden çıkmış gibi. Tırtılların bu yuvaları inşa etme yeteneklerini, kullandıkları savunma taktiklerini tesadüfen keşfedip yaptıklarını iddia etmek çok mantıksız olur. Hele ki böceklerin bu bilgilere henüz pupa evresindeyken sahip olduklarını düşündüğümüzde mucizenin boyutu daha da genişliyor. İşte mucize denebilecek kadar harika bu yapılar Allah’ın yaratma gücünün bir delili.

O Allah ki, Yaratan'dır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr-24)

Şu an ekranda resmini gördüğünüz bu muhteşem çiçek fosili, Dominik Cumhuriyeti’nde bir amber içinde bulundu ve yaşı da yaklaşık olarak 40 milyon yıl!

Asterid türü bu çiçek fosilini incelediğimizde göze çarpan ilk unsur günümüzde yaşayan örneklerinden bir farkının bulunmaması.

Adeta “Benim tesadüfen oluşmam imkansız” diyor. Trompete benzeyen, dışa çıkık 5 adet yaprağıyla son derece düzenli ve göz alıcı bir estetiğe sahip.  Yeryüzündeki çiçekli bitkilerin şimdi nasılsa bundan milyonlarca yıl önce de aynı olduğunu bu fosil örneğinde görüyoruz.

Biliyor musunuz bitkilerin evrimi iddiasını en açık biçimde reddeden fosil bulguları, çiçekli bitkilere ait. Çiçekli bitkiler ya da biyolojik tanımıyla angiospermler, 43 ayrı familyaya bölünmüşlerdir ve bu 43 farklı familyanın her biri de, arkalarında hiçbir ilkel "ara form" izi bulunmadan fosil kayıtlarında aniden ortaya çıkarlar.

Elbette bu gerçek Darwin’i çok sarsmış ve bu yüzden angiospermlerin kökenini "rahatsız edici bir sır" olarak yazmıştır.

Ünlü bilim insanları da bu konuda Darwin’le hemfikirler. Evrimci paleobotanikçi N. F. Hughes, Angiospermlerin Paleobiyolojik Kökeni isimli kitabında bakın nasıl bir itirafta bulunuyor:

"Karadaki bitkilerin en dominant grubu olan angiospermlerin (sözde) evrimsel kökeni, bilim adamlarını 19. yüzyılın ortalarından beri şaşırtmaktadır... Bu soruna tatminkar bir cevap bulunamayışı devam etmektedir ve sonunda çoğu biyolog bu sorunun fosil kayıtlarıyla çözülmesinin imkansız olduğu sonucuna varmıştır." (N. F. Hughes, Paleobiology of Angiosperm Origins: Problems of Mesozoic Seed-Plant Evolution, Cambridge: Cambridge University Press, 1976, s. 1-2)

Evet ünlü evrimcilerin de teyit ettiği gibi bitkilerin evrimi iddiasına delil olabilecek hiçbir fosil bulunamadı ve bundan sonra da bulunması mümkün değil. 40 milyon yıllık asterid türü bu çiçek fosilininde de gördüğümüz gibi  bitkiler evrim geçirmemiştir. Onları Allah yaratmıştır.